"Hıncal'ın tedavi kabul etmez Yumurta alerjisi" başlığı atmıştı, Sevgili Atilla Sabah'taki gerçekten çok lezzetli "Menemen" yazısına.. Ben de "hafta içinde ayrı yanıt yazacağım" demiştim.. İşte sıra geldi..
İtirazım daha başlıkta başlıyor.
Benim Yumurta alerjim falan yok. Olması için filmi izlemem, bilmem gerekir. Bu yüzden Atilla'nın "Filme giydiren yazı yazdığım" iddiasına da katılmıyorum, "Sen bu filmi gördün mü Hıncal?. Yoksa kulaktan dolma fikirlerle mi yazıyorsun" deyişine de.. (Oysa Sevgili Dorsay, bu yazısının ertesi günü hem de Berlin'de ödül almış bir filmi ilkinde on, ikincisinde 30 dakika izleyip salondan çıktığını itiraf edip, yerin dibine batırdı. Bütününde ne olduğunu bilmeden. Tahmin ederek..)
Sevgili Atilla, Yumurta hakkında edilmiş tek kişisel eleştirel cümlemi örnek vermeli..
Ben
Yumurta'yı değil, sinemalarda boş oynayan, hemen de gösterimden kalkan bir filme, Sinema Yazarları Derneği'nin 9 ödülünden sekizini vermesini eleştirdim. Seyirci rekoru kıranların "Kasten gibi" adı geçmezken..
Bizzat dernek üyelerinden, bazı genç eleştirmenlerin Yumurta için blok oy kullanma kararı alıp uyguladıklarını öğrenince, eleştiri dozunu da arttırdım.
Bu arkadaşlar, sinematek dergilerine yazmıyorlar. Öyle dergi yok zaten ülkede. Bunlar popüler gazete ve dergilerin eleştirmenleri..
Popüler ne demek Atilla?.. "Halk"tan gelmiyor mu bu sözcük..
Halka dönük yayınların yazarlarının halktan bu kadar kopuk, halkın değerlerini bu kadar küçümseyen, halka bu kadar sırtını dönen, döndüğünü iyice göstermek için toplu hareket etme kararı alan kişiler olması doğru mu sence?.
Amerikan Oscarını siz sinema eleştirmenleri "Fazla" popüler olduğu için eleştirmez misiniz?.
Peki Amerikan Sinema Yazarları'nın ödülleri, her yıl Oscar'ın habercisi olmaz mı?. Bu iki ödülün hiç taban tabana zıtlaştığı oldu mu?.
Beni küçümser, beni adam yerine koymazsan, ben senin yazdığını nasıl okur, nasıl anlarım, Atilla?..
Sevgili Atilla, SİYAD denince akla sen geliyorsun. Çünkü adın Sinema Eleştirmenliğiyle özdeşleşmiş. Derneğin kurucusu, onursal başkanı, her ödül töreninin de belki tek başarılı yanı, sunucususun.. Bu yüzden derneğe ve gençlere sahiplenmek, onları savunmak "Yalnız değilsiniz, arkanızdayım" mesajı vermek görevin. Seni anlıyorum, hatta çabalarını destekliyorum da..
Ama içerden de duruma hakim ol.. Onları da yönlendir. Son ödül törenindeki esas ve usul yanlışlarını onlara da anlat ki,
SİYAD ödülleri blok oy kullanan gençlerin mastürbasyonu olmaktan çıkıp bu ülkenin "Altın Küre"si olsun mesela.. Televizyonlar naklen yayın için milyonlar ödesinler derneğe..
SİYAD'lılar için "Kerametleri kendilerinden menkul" deyişim aşağılama, ya da küçümseme değil. Sebebini en iyi sen biliyorsun.. Anlattım.. Bir daha anlatayım..
Ben 5 yaşında sinema seyretmeye, 17 yaşında sinema yazmaya başladım. Bir yandan merakım, öte yandan mesleğim konuya derinlemesine dalmama sebep oldu. Evimdeki Türkçe ve İngilizce sinema kitaplarının sayısını bilmem. Tam 50 yıldır, İngiliz dili ile yazılmış gazete ve dergilerde sinema yazılarını ve eleştirilerini de kaçırmadan okurum.
20 yıldan beri de, bu ülkenin en çok satan gazetelerinden birinin en çok okunan köşesinde sinema yazıyorum..
Bu yanımı çok iyi bildiğin için bana derneğe üye olmamı sen teklif ettin. İtiraz benden değil, arkadaşlarından geldi. "Kesinlikle olmaz. Onu almayız" dediklerini sen anlattın yıllar önce..
Ben de o zaman yazıp, resmen, alenen sordum..
"Bu geçmişi ve birikimi olan Hıncal Uluç sinema yazarı kabul edilmiyorsa, Sinema Yazarlığının formatı nedir?. Nasıl olunur?. Okulu, diploması mı var, ya da bilmediğim başka bir şey mi?.
Derneğin adı Sinema Yazarları.. Ben de 40 yıldır sinema yazıyorum" dedim.. Çıt çıkmadı.. Kimse bana "Sinema yazarı şöyle, sinema eleştirmeni böyle olunur, sende bu formasyon, bu alt yapı yok" demedi.. O zaman da ben çok da haklı olarak bu genç arkadaşların kerametlerinin kendilerinden menkul olduğunu düşündüm ve de yazdım. Ogün, bugün de yazmaya devam ediyorum.
Kapım, köşem ve beynim hâlâ açık..
18 yaşındaki delikanlı nasıl sinema yazarı oluyor da, 60 yıldır sinema izleyen, 50 yıldır da yazan Hıncal olamıyor, söylerlerse bana, ben de kerametin nerden menkul olduğunu öğrenir, öyle yazarım.
Bir sorum daha var..
"Bu kırgınlık kalksın artık.. Bu yıl ki ödül törenine katıl ve bir ödül vermek için sahneye gel ki, dünya da görsün" dedin bana, aylar önce..
"Benim kimseye kırgınlığım yok. Hele genç gazetecilere asla olamaz. Bu gecede ödül vermek benim için onurdur" dedim mi, demedim mi?.
Ama bir daha senden çıt çıkmadı Atilla.. Bu konuyu bana bir daha açmadın..
"Şu sebepten olmuyor, kusura bakma" dahi demedin.
Neden?..
Cevabı ikimiz de biliyoruz değil mi?..
Ama sen gene de "Unutmuşum, kabahat bende" de.. Anlar, kabullenirim.
Bugünkü Tüm Yazıları
Atilla tedavi edilir oysa..
Yayın tarihi: 9 Mayıs 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/09//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.