İnternet siteleri açıkça konuşamayan, söylediklerinin altına imzalarını atamayan "Şerefli" insanların son sığınağı oldu..
Galatasaray Kulübü Başkanı
Özhan Canaydın, hiç değilse mertçe ortaya çıkmış ve beni mahkemeye vermişti. Beşiktaş ve Fenerbahçe görüşlerime tepkilerini, internet sitelerindeki imzasız bildirileriyle gösterdiler.
Beşiktaş sitesinde "Eşcinsel" olduğum iddia edilmişti. Cinsel kimliğimin artık fikirlerimle ne ilgisi varsa..
Fenerbahçe sitesindeki itham daha net..
"Şerefsizsin!.."
Tabii, hukukun takibinden kurtulmak için, bu sözcüğün önüne kendilerince şart cümlecikleri falan eklemişler ama, mesaj açık..
"Hıncal Uluç şerefsizdir."
Öyleysem eğer, sevinmeleri gerekir, Şerefli dostlarımın.. O zaman satın alınmam kolaydır. Fenerbahçe bir zenginler kulübü.. En fakiri trilyoner.. Bir şerefsiz yazarı satın almak ne kadar kolay onlar için.. Niye teşebbüs etmiyorlar ki?.
Söylediklerimin hepsinin arkasında duruyorum. Herkesi ve her şeyi, bilen biliyor. Onları da, beni de biliyor..
Beni de en iyi, onlar biliyorlar.
Satın alamayacaklarını biliyorlar. Tehdit ve şantajla korkutamayacaklarını biliyorlar. Susturamayacaklarını biliyorlar.
O zaman bunca gürültüyü niye koparıyorlar?.
Mafya beni, susturmak için mi vurdu?. Hayır.. Göz dağı verilmek istenen öbür gazetecilerdi. Bana atılan kurşun medyanın büyük bir bölümünü dehşete düşürdü, muma çevirdi ve amacına ulaştı.. Mafya haber ve yorumları nerdeyse bıçak gibi kesildi.
Benim gazetem Sabah, benim televizyonum atv bile, beni ilk duruşma günü Sultanahmet Adliyesi koridorlarında önümde şov yapan 4050 tetikçinin arasında yapayalnız bıraktı. Bir muhabir, bir kameraman bile yollamadılar, kendilerine haber verildiği halde..
"Öyleyse düş Sezar" dedim. Salonu tıka basa dolduran mafya fedailerinin arasında bir piç gibi yapayalnız girdiğim davadan çekildim. Benim davam kim bilir hangi koşullarda o tetiği çekmek zorunda kalan bir zavallıyla değildi çünkü..
Fenerbahçe internet sitesindeki saldırıya, şantaj ve tehditlere, "Okutmayız.. Boykot ederiz" ifadelerine zerre itibar etmeyeceğimi, omuz silkip geçeceğimi bilirler.
Hıncal 50 yıldır, bu yolun Hancısı.. Kimler geldi, kimler geçti, oralardan oysa..
Peki bile bile böylesi çirkin, böylesi şiddet ve dehşet dolu satırları niye yazarlar, o zaman?.
Ötekileri, özellikle de gençleri, yeni yetişenleri susturmak, korkutmak, kendilerine emir kulu yapmak için.
İşte bu noktada işe, ifade özgürlüğü savunucularının, meslek sivil toplum örgütlerinin, mesela adı var sanı yok iki kurumun, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Spor Yazarları Derneğinin müdahale etmesi gerekir ki, gençler yalnız olmadıklarını görsünler. Korkmasınlar, gelecek endişesine düşmesinler.
Anlasınlar ki, bu para babaları karşısında sahipliler..
Yeni yetişenler korkmasın, uşaklaşmasınlar ki Anayasa teminatı altındaki "İfade Özgürlüğü" lafta kalmasın.
Ama hani o yürekli, o gerçek gazeteci, o ifade özgürlüğü için canlarını verecek sapına kadar Voltaireciler?. Fenerbahçe internet sitesindeki satırlar ve izleyen ölüm sessizliği, sadece Fenerbahçe'yi değil, ne acıdır, medyayı yönetenlerin de kimliğini, kişiliğini ortaya koymuştur.
Sayfamda iki yazı var..
İkisi de Kemal Dinçer imzalı.. İkisi de Sabah'ta yayınlandı. İnternette Sabah arşivlerine girin, bulacaksınız.
"Fenerbahçeli'nin Günlüğü" Dinçer'in nasıl fanatik bir Fener amigosu olduğunu ortaya koyuyor. Bir İtirafname!..
"Türkiye şartlarında politika ve futbol" ise, Dinçer'in AKP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bugünkü Federasyon Başkanı Hasan Doğan hakkındaki yenilip yutulması çok zor görüş ve eleştirilerini sıralıyor.
Şimdi sadece Fenerbahçe internet sitesini yazanlara değil, herkese soruyorum.
Bu kadar fanatik Fenerli ve bu kadar şiddetli bir Recep Tayyip Erdoğan ve Hasan Doğan muhalifi Kemal Dinçer'i, Recep Tayyip Erdoğan tarafından yakın dostu, kızlarının Amerika bursiyeri Hasan Doğan'a kurdurulan federasyonda, hem de hakemleri denetleyen, hem de en tarafsız olması gereken Gözlemciler ve kulüpleri ve taraftarları denetleyen ve raporlayan Temsilciler Kurulu'nun başına getiren güç nedir?.
Ve de medyanın bu atamaya sessiz kalmasını, göz yummasını, kabullenmesini sağlayan gücün kaynağı kimdedir?.
Kaldı ki, ben bu konuda sadece ve sadece kendimizi, medyayı eleştirdim.
"Ahmet Güvener 'Çocukken Galatasaray sempatizanıydım' dediği için yerle bir edilip, yaptığı harika işlere rağmen Merkez Hakem Komitesi başkanlığından, istifaya zorlanmadı mı?. Peki şimdi, bu imzalı yazıların sahibi Kemal Dinçer üstelik hakemleri denetleyen en üst kurulun tepesine gelirken niye sustunuz, niye gık demediniz?. Bu nasıl tarafsız yayıncılıktır, gidinin çifte standartçıları" diye sordum.
"Gık" diyen de çıkmadı, bugüne dek..
Şerefsiz Hıncal bildiğini okumaya devam edecektir.
Şantajlarınız boş. Tehditleriniz havagazı..
Korkutamazsınız..
Haa!.. Hedef gösteriyorsunuz ya!.. Siz hedef gösterince, kendi kaptanlarına bile saldıran, linçe, yani öldürmeye teşebbüs edenlerin varlığını bile bile hedef gösteriyorsunuz ya!..
Ondan mı korkarım sanırsınız?. Yaşım 69.. Yeterince yaşadım ben.. Aylar evvel yazdım da.. Okumadınız mı?.
Hem de çok mutlu, çok keyifli, çok gururlu ve onurlu yaşadım. İçimde ukde, gözümde, gönlümde eksik, keşke yok.. Arkamda bırakacağım, geleceklerinden endişe edeceğim insanlar yok.
Bana böylesi bir hayatı layık gören Yüce Tanrı'ya bir can borcum var, öder giderim..
Giderim de o zaman siz ne olursunuz, asıl onu düşünün Şerefli Dostlarım!.
Bugünkü Tüm Yazıları
Tanrıya bir can borcumuz var!..
Yayın tarihi: 24 Nisan 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/24//haber,A718C7AC473241CB83BC564306D5258B.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.