EA
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?EA
Ulusal egemenlik nasıl sulandırıldı?
Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin: " 23 Nisan " denince aklınıza ilk gelen nedir? " Çocuk Bayramı " mı, yoksa " Ulusal Egemenlik Bayramı " mı?
Elbette 'Çocuk Bayramı'! Önce o hatırlanıyor, ardından 'Ulusal Egemenlik' geliyor.
Öyle olması da gayet normal... Çünkü insanlar, çocukken " yaşayarak öğrendiklerini " kolay kolay unutmaz.
Hatta beynimiz de böyle çalışır: Yaşlılar, sabah ne yediğini unutabilir ama ilkokul anılarını dün gibi hatırlar.
İş hafızayla bitmiyor elbette. İçerik açısından da çocuk bayramının, ulusal egemenlikten önce gelmesi gayet normal...
Okula yeni başlamış küçük bir çocuğa "bayram" kavramını öğretmek kolaydır. Buna karşılık "ulusal egemenlik" fikrini kavrayabilmesi için yılların geçmesi gerekir.
Birbiriyle doğrudan ilişkili olmayan iki değeri üst üste koyarsanız, zamanla biri öne çıkmaya başlar.
'23 Nisan'ın başına gelen tam da budur. " Somut " çocuk, " soyut " ulusal egemenliğin tepesine çıktı! Halbuki tarihsel açıdan önde gelen ulusal egemenlikti. 23 Nisan 1920'de Milli Mücadele'yi yürütmek üzere Büyük Millet Meclisi, Ankara'da toplandı.
Bu önemli gün, 1921'den itibaren, o zamanki adıyla ' Hâkimiyet-i Milliye Tezahüratı' olarak kutlandı.
Peki, işin içine çocuk nasıl katıldı? Daha sonra, ' Himayei Etfal Cemiyeti'nin (şimdiki adıyla ' Çocuk Esirgeme Kurumu') 23-29 Nisan arasını ' Çocuk Haftası' ilan etmesiyle...
İlan etti de ne oldu? Resmileşti mi? Hayır! Mesela "bayram ve tatilleri" düzenleyen yasa, 1935'te çıktığında, çocuk bayramından söz edilmiyordu.
Dikkatiniz çekerim: Yıl 1935. Atatürk henüz sağ ve sıhhatli. Ama çocuk bayramı yok ortada. (Resmileşmesi 1981'de oldu.)
O halde, çocuk bayramının, " Atatürk'ün armağanı " olduğu klişesi nereden çıkıyor?
Acaba Saip Egüz'ün meşhur '23 Nisan' şiirinin dizelerinden mi kaynaklanıyor? Hatırlayalım: " Bugün 23 Nisan/
Hep neşeyle doluyor insan// Bugün Atatürk'ten bir armağan/
Yoksa tutsak olurduk biz inan. "
İşin ilginç yanı, Saip Egüz'ünki bir çocuk şiiridir ama çocuk bayramından değil, milli egemenlikten söz eder: " İşte bugün bir meclis kuruldu/ Sonra hemen padişah kovuldu. "
Çocuk fikrinin, ulusal egemenlik fikrinin önüne geçmesinin başka nedenleri de var elbette.
Bunlardan biri kentleşme... Şehirde çocuk değerlidir. Giyimi, bakımı, eğitimi; köydekine kıyasla pahalıdır. Kentliler daha az çocuk yapar ve onlara daha fazla bağlanır.
" Sokaktaki vatandaş " için çocuk hep vardır, hep ortadadır. Çocukla sürekli ilgilenir. Ulusal egemenlik ise dört yılda bir attığı oydur. Yani çok daha gevşek bir ilişkidir.
Tabii siyasetçiler de durumdan memnun görünüyor. 23 Nisan geldi mi, bir çocuğu koltuklarına oturtarak medyaya poz vermeye bayılıyorlar.
Tüm aileleri ilgilendiren bir konu olan çocuklardan söz etmeyi, " Onlar bizim geleceğimizdir " diye nutuklar atmayı, müsamere tadındaki törenlere katılmayı seviyorlar.
Ben çocuk bayramına karşı değilim. Ancak bu bayramın, ulusal egemenlikle aynı gün olması hiç hoşuma gitmiyor.
"Çocuk" fikri, ulusal egemenlik kavramını, Meclis'in önemini sulandırıyor.
Darbe yapanların, muhtıra verenlerin ya da darbe heveslisi zevatın, ikide bir
" Toplum henüz olgunlaşmadı " filan demesini,
vesayet rejimini savunmasını bir tesadüf mü sanıyorsunuz?
Düşünün: 23 Nisan'ın aynı zamanda çocuk bayramı olması, siyaseten hangi tarafa daha çok yarıyor?
Yayın tarihi: 23 Nisan 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/23//akoz.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.