Türkiye'nin stagflasyona aday gösterilmesinde en önemli neden yavaşlayan büyümeye karşılık yükselen enflasyon. Enflasyonun seyrinde döviz kurlarının nereye doğru gideceği, bunda da Türkiye'ye dışarıdan gelecek sermaye akışı belirleyici olacak. Sermaye akışında da küresel dalganın seyri önemli rol oynayacak. Yani enflasyonun ne olacağı küresel piyasaların tavrına bağlı.
Güven darbesi
Aslında büyümenin düzeyi de büyük ölçüde aynı odaklara bağlı. Çünkü ekonominin çarkları dışarıdan gelen sermaye ile döndürülüyor. Kendi tasarruflarımız yetmiyor, dışarısının tasarruflarını kullanıyoruz. Milli gelirin yüzde 67'sine denk gelen bu açığı finanse edebildiğimiz için, büyüme sürüyor.
Büyüme hızımız yüzde 6.9'dan geçen yıl yüzde 4.5'e indi. Bu yıl daha da düşmesi bekleniyor. Bunu destekleyecek veriler henüz yeterince yok. Ama bir veri var ki, önemli: Tüketici güveni. Eğer iç tüketim yavaşlar hatta azalırsa, üretim de, yatırım da bunu izlemek zorunda kalır. Yani ortada büyüme kalmaz. Tüketici güveni ise son aylarda büyük darbe yemiş görünüyor.
Kriz sonrasının dibi
Bitişikte bunun bir grafiği yer alıyor. 2003 sonundan itibaren tüketim eğilimleri TÜİK ve Merkez Bankası tarafından aylık bazda izleniyor. Bu endeksin 100 olması denge durumunu, üstü güven artışını, altı ise tüketim eğiliminin zayıfladığını gösteriyor. Bu endeks 2001 krizi sonrası tüketici güveninin en alt düzeyine indi. Tüketici güveninin en yüksek olduğu ay 107.3 ile Mayıs 2004. İvme aşağı yukarı iki yıl korunmuş. Tüketim endeksi en son Mayıs 2006'da 100'ün üzerinde kalabilmiş. O tarihteki dalgalanma ve Türkiye'de faizlerin yüzde 4.25 artması, döviz kurunun sıçraması tüketim eğilimini sarsmış. Endeks 10 puan birden düşmüş. 2007'de kısmen güç toplamış. Ama ekim ayından sonra yine dramatik bir düşüşle martta 82'ye inmiş.
Hem 2006'da hem bugün, güvensizlikte en büyük rolü dış dalgalanma oynuyor. 2001 krizi hafızalarda. Zaten 2006 dalgalanması olduğunda yurt içi yerleşiklerin dövize yeni bir yönelimi başladı. Bu eğilim halen de devam ediyor. 2006 Haziran sonunda 60.3 milyar dolar olan döviz hesapları 95 milyar dolara kadar yükseldi. Kötü günlere hazırlığın bir kolu bu. Diğer kolu da tüketimi ve yatırımı kısmak.
Faiz silahı
İşte böyle bir ortamda Merkez Bankası faiz konusunda aylık kararlarından birini daha bugün verecek.
Tüketim eğiliminin dibe vurduğu bir ortam faizde düşüşü gerektiriyor. Ancak Türkiye benzeri ülkeler, küresel kriz nedeniyle sermaye çıkışlarını yumuşatmak için, faizlerini artırıyor. Türkiye ekonomisi de dış kaynağa çok bağımlı.
Ekonominin çarklarını döndürmek için dış kaynağa, bunun için de faiz artışına mecbur kalırsak; bu aynı zamanda tüketimi ve ekonominin çarklarını daha da yavaşlatıp etkileri de içinde taşıyacak. Böyle bir aşamada faizde artırıma gitmenin yan etkisi, şifa etkisini gölgeleyecek kadar güçlü olabilir. Bu da önümüzdeki dönemin yeni çıkmazı veya "kırk katır mı kırk satır mı" aşamasına geldiğimizin göstergesi. Dileyelim böyle bir çıkmazla karşılaşmayalım.
Sonuç
"Kullanmasını bilenlerin elinde zehir de bir ilaçtır." Abdülhak Hamit Tarhan
Yayın tarihi: 17 Nisan 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/17//haber,CF262B2A336C4B8A9946773631C4662C.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.