kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Nisan 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Beyoğlu'nun özlenen sinemalarına dönüş

ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
27. İstanbul Film Festivali bütün hızıyla sürüyor. Her gün, sanki kutsal bir ziyaretgâh gibi Beyoğlu'na üşüşüyor ve bu yılın son derece zengin programından eşsiz tatlar ve benzersiz izlenimler derliyoruz. Ve bu arada, eskinin o büyük salonlarını yeniden keşfediyoruz. Özellikle Emek ve Atlas'ta film izlemek, gerçek bir keyif: O geniş mekân, o devasa perde, o filmle birlike önünüzde açılan ve sizi çekip içine alıveren yepyeni dünyalar. Herkesin, hepimizin artık pek rağbet ettiği o alışveriş merkezlerindeki küçük salonlarla kıyaslanmayacak bir deneyim. Ne var ki bu salonlar hep böyle dolmuyor. O festival kalabalığı dağılıp gidince, hepsi zor günler geçiriyor. Biliyor musunuz ki, daha mütevazı koşullara rağmen 20 yıldır tam bir sanat sineması olarak çalışan Beyoğlu sineması kapanmak üzere? Emek yönetimi de aynı ihtimali konuşuyor. Oysa Beyoğlu adam almıyor, İstiklal Caddesi dünyanın en kalabalık arterlerinden biri. O kalabalıktan salonlara niye bu kadar az müşteri düşüyor? Genç sinemaseverlere sesleniyorum. Bizler, bu salonları bunca badireye rağmen korumayı başardık. Kargaşa dönemlerinden, asayiş sorunlarından, elektrik kısıntılarından sokağa çıkılamaz olan yılları aştık. Video çılgınlığını atlattık. Önce TRT, sonra özel kanallar yayına girince yaşanan evde oturma tutkusunun bile hakkından geldik. Şimdi görev sırası sizde. Kalkın, o her şeyi indirip dinlediğiniz veya izlediğiniz bilgisayarlarınızın başından, biraz sokağa çıkın. Filmleri o eski salonların dev perdelerinde izleyin. Hem alacağınız zevki katlar, hem de bu mekânların yarınki kuşaklara da kalmasına katkıda bulunmuş olursunuz. Bir de kötü deneyimim var. Festivale bu yıl dahil edilen Fitaş'ta Milos Forman belgesellerini izlerken çıldırıyordum. Çünkü perdedeki kafalar yarı yarıya kesiliyordu. İtiraz edince, bana "Ne yapalım, yönetmen öyle çekmiş!" diyen lümpeni ise nerdeyse dövüyordum! Bu sinemanın sahipleri, anlı şanlı AFM şirketine teessüflerimi yolluyorum. "Biz Türkiye'nin sinema krallarıyız," diye övünüyorsunuz. Gerçekten de ülkenin her yanında salonlarınız var. Ama bunlardan hiç olmazsa birini, her şeyi başlatan Fitaş-1'i çağdaş boyutlarda bir perdeyle ve gerekli objektif donanımıyla örnek bir salona dönüştürmeyi nasıl başaramadınız?