"Biz AB'den yük almaya geliyoruz"
Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Türkiye'nin AB'ne katılım konusunda en ufak tereddüdü, çekincesi ve soru işareti bulunmadığını, sürecin hız kestiğine yönelik eleştirilere de katılmadığını belirterek, "Türkiye bütün engellemelere, motivasyon kırıcı tüm girişimlere rağmen aynı kararlılıkla, aynı heyecanla yoluna devam ediyor" dedi.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi (KİK) Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, KİK'in her iki tarafının da AB katılım sürecinde katkılarından yararlandıkları ve yararlanacakları eşsiz bir birikime sahip olduğunu belirterek,
Komite'nin Avrupa ve Türkiye tarafına teşekkür etti ve çalışmalarında başarılar diledi. Erdoğan, Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso'yu misafir ettiklerini anımsatarak, Barosso ile yapılan görüşmelerin olumlu geçtiğini söyledi. Görüşmede, AB katılım sürecinin enine boyuna değerlendirildiğini aktaran Erdoğan, "Kendisine katılım sürecinde önümüze çıkan engelleri ve zorlukları etraflıca atlatma fırsatı bulduk. Müzakerelerin başladığı Ekim 2005 yılından bu yana gerçekleştirdiklerimizi ve bundan sonraki yol haritamızı anlattım, ifade ettim. Bu görüşmelerin son derece iyi olduğuna ve bu bir sürecin de başlangıcını teşkil ediyor" dedi.
TÜRKİYE'NİN AB'YE KATILIMI KONUSUNDA ÇEKİNCESİ YOK
Türkiye'nin AB'ye katılım noktasında son derece kararlı olduğunu ifade eden Erdoğan, bu kararlılığın 1959 yılında ilk kez ifade edildiğini, somutlaştırıldı ve uzun bir yol hikayesinin ardından 2004-2005 yıllarında içi doldurularak katılım sürecine başlanıldığını söyledi. "Türkiye'nin AB'ne katılım konusunda en ufak tereddüdü, çekincesi, soru işareti bulunmuyor. Süreci ivme kaybettiği, reformların hız kestiği yönündeki eleştirilere asla katılmıyorum. Türkiye bütün engellemelere, motivasyon kırıcı tüm girişimlere rağmen aynı kararlılıkla, aynı heyecanla yoluna devam ediyor" diye konuştu.
"OYUN İÇİNDE YENİ KURALLAR ÜRETMEYİN"
Erdoğan, AB tarafından birçok gelişmeler yaşandığını, Fransa'da başkanlık seçimlerinin Türkiye üzerinden yürütüldüğünü, bu süreçteki açıklamaların seçim sonrasında da devam ettiğini, "imtiyazlı ortaklık" kavramının çeşitli vesilelerle gündeme getirildiğini söyledi. Erdoğan, "Halbu ki AB müktesebatı içerisinde "imtiyazlı ortaklık' diye bir ifade yok. Bu oyunun içerisinde kural değiştirmek demektir. Bunu ne yazık ki, iki ülke başını çekti, bunun yanına bazı ülkeleri de dahil etmek istediler. Şu ana kadar başarılı oldular mı? Henüz olamadılar. Bu kafaları karıştırırken, benim ülkemde de halkımın AB'ne olan kanaatlerini olumsuz etkilemeye başladı" diye konuştu. Başbakan Erdoğan, 17 Aralık 2004'te Türkiye halkının AB'ye bakış ile şimdi ki bakışın çok farklı olduğunu ifade ederken, o dönemde yüzde 75'in AB'ye girmeyi isterken, bu oran bugün oranın yüzde 59'a düştüğünü, "Sizi AB'ye alırlar mı?" sorusuna cevabının yüzde 55-60 arasında değişirken, bugün bu oranın yüzde 40'a düştüğünü hatırlattı. Bunun nedeninin ise "güven kaybı" olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Güven kaybının nedeni de Avrupalı dostlarımızın yapmış oldukları bu açıklamalardır. Ya inanırsınız, ya inanmazsınız ama biz AB'ye bir şeyler katacağımıza inanıyoruz. Biz AB'ye yük olmaya değil, AB'nden yük almaya geliyoruz. AB'nin de bize katacağı bir şeyler var. Dünyada hiçbir ülke kendi kendine yeterli durumda değildir, o dönemler artık geride kalmıştır. Her ülkenin bir şeyleri hep birlikte yapma gibi bir şey söz konusu. Dünya artık büyük köy haline gelmiştir, bunu kimse görmemezlikten gelemez. Ekonominin küreselleşmesini, demokrasinin küreselleşmesini, barışın küreselleşmesini konuşuyorsak, bu noktada düşünce birliğine ulaşıyorsak, -büyük ölçüde bu var-, o zaman burada kalkıp oyun içinde yeni kurallar üretmemeli."
"DÜRÜST VE SAMİMİ OLMAK LAZIM"
Başbakan Erdoğan, 11 Aralık 2006'da AB Genel İşler Konseyinde bir araya gelen dışişleri bakanlarının 8 başlıkta müzakerelerin askıya alınmasına ilişkin tavsiye kararını kabul ettiğini, 15 Aralık zirvesinde de bu kararların onaylandığını ifade ederek, "Bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil ki, benim halkımın bunu kabul etmesi mümkün değil ki" dedi. Sürekli olarak "Türkiye Avrupalıdır, değildir" tartışmalarının yapıldığını belirterek, "Hangi noktada bunu söylüyorsunuz" sorusu yönelten Erdoğan, coğrafi noktada bu söyleniliyorsa Türkiye'nin Avrupalı olduğunu, aynı zamanda da Asyalı olduğunu söyledi ve şöyle konuştu:
"İşin modern dünya ile entegrasyonuna geldiğiniz zaman bugün AB içindeki ülkelerin ciddi bir kısmıyla, -en az 10 tane- ülkesinin önünde olan bir Türkiye var. Kopenhag ve ekonomi kriterlerin de birçoğunun önündeyiz. Soruyorum; Şu anda AB üyesi ülkeler içerisinde, coğrafi olarak Avrupa kıtası içerisinde olmayan ülkeler var. Bunu ne ile izah edeceksiniz? Kopenhag siyasi kriterleri itibariyle, ekonomik kriterler itibariyle verilen AB müktesebatı içerisindeki başlıkları henüz yerine getirememiş ülkeler var. Bunları nereye koyacaksınız. Onun için dürüst ve samimi olmak lazım. Dürüstlük işine bunu bine edersek, eminim dünyaya AB'nin çok büyük katkısı olacaktır."
Konuşmasında Medeniyetler İttifakı projesini anlatan Erdoğan, "1.5 milyarlık İslam dünyası bir tarafta ve onu temsil eden, İslamı, demokrasiyi, laikliği hepsini bir arada yaşayan bir Türkiye'nin AB'nin içerisinde olması AB'yi rahatlattığı gibi, dünya barışına özellikle teröre ve medeniyetler çatışmasına karşı çok önemli gelişmenin de AB'ni adresi haline gelir. Bu adres Türkiye'nin AB'ye katılmasıyla olacaktır. Bu AB'nin daha güçlü hale getirecektir. Oturup konuştuğumuz dostlarımız bizimle hem fikirler ama adım atmaya gelince bazı pürüzler hem halkımızı hem bizi üzüyor" diye konuştu.
Erdoğan, yaşanan tüm gelişmelere rağmen Türkiye'nin reformları gerçekleştirme noktasında belirlenen takvime bağlı kaldıklarını, Türkiye'nin AB'nde tartışmalar devam ederken, hükümet olarak hedefe doğru kararlı adımla devam ettiklerini kaydetti. AB müzakere sürecinde Türkiye'nin gerçekleştirdiği reformları ve çalışmaları anlatan Başbakan Erdoğan, Slovenya'nın başkanlığı döneminde iki faslın açılacağını düşündüklerini aktardı. Erdoğan, "Ev ödevimizi Türkiye içinde eksiksiz ve fazlasıyla yaptık" dedi. Erdoğan, 2013 yılına kadar tüm yasal düzenlemeleri tamamlamayı öngördüklerini ifade ederken, 2008 yılını AB noktasında bir atılım yılı olarak gördüklerini söyledi.
MUHALEFETE ELEŞTİRİ
Bu süreçte yeni Vakıflar Kanunu çıkarıldığını, Meclis'ten geçtiğini ve Cumhurbaşkanı'nın onayladığını ama CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne gittiğini hatırlatarak, bunları "ilginç gelişmeler" olarak nitelendirdi. Erdoğan, Türk ticaret Kanunu'nun da Meclis gündeminde olduğunu vurgulayarak, Sosyal Güvenlik Reformu'nun çıkarılacağını söyledi. Erdoğan, "Bu konuda da adete mücadelemiz farklı şekilde sürüyor. Maddeler çok ciddi zaman alıyor. Bir haftada, iki haftada bitiririz derken, ama, muhalefetin engellemeleri sebebiyle gerek komisyonda, gerek genel kurulda bu uzadı. Temenni ederiz ki önümüzdeki hafta sonuna kadar Sosyal Güvenlik Yasası'nı çıkarırız. Arkadaşlarıma gelirken talimat verdim; Cuma, cumartesi hatta pazartesi çalışın, bu hafta bunu çıkaralım... Eğer mutabakat sağlandıysa Cuma cumartesi çalışmalar devam edecek, bu hafta sonuna kadar bitirelim diyoruz."
SOSYAL GÜVENLİKTEN SONRA 301 MECLİSE GELİYOR
Erdoğan, 1-2 yıldır Türkiye gündeminde olan 301. maddede yapılması öngörülen değişikliklere değinirken de şunları ifade etti:
"Türkiye'de gelişen bazı olaylar nedeniyle, bazı Avrupalı dostlarımız da bu 301. maddenin değişmesi noktasında hatta bazıları kaldırılması noktasında bize telkinlerde bulunmaya başladılar. Bizler bunun kalkmasının mümkün olmayacağını, bu konuda konsensüsün gerekliliğini, AB ülkeleri içerisinde 301 ile ilgili benzer maddelerin olduğunu bunu hep anlattık. Yeni hazırlığımızı yaptık, bu hazırlığımızı da fevkalade bir gelişme olmadığı taktirde inşallah Sosyal Güvenlik Yasasından sonra 301 maddeyi Meclis'e getirmeyi düşünüyoruz. Biz Meclis'e gönderdik, önerge verildi. İlginç olan, maalesef Meclis Başkanlığı'na vekalet eden Başkan vekili bunu komisyona havale etmedi. Şimdi Meclis Başkanı yurtdışından döndükten sonra bu komisyona havale edilecek. Biz zamanla yarışıyoruz, istiyoruz ki bunları bir an evvel masadan kaldıralım. Yarın Meclis Başkanı döner dönmez, sanıyorum ki bu komisyona havale edilecektir. Komisyonda çalışmalarımızı sürdüreceğiz. 301 süratle çıkaracağız. Burada şarta bağlı bir 301 getiriyoruz. Yani Cumhurbaşkanının iznine bağlı, eskiden bu bakanlıktı. Biz bunu siyasetten arındıralım, siyaset üstü bir makama verelim dedik ve Cumhurbaşkanı müsaade ederse 301'den bir kişi hakkında dava açılacak, müsaade etmezse dava açılamayacak."
301'DEKİ "TÜRKLÜK" İFADESİ DEĞİŞİKLİĞİNİ ELEŞTİRENLERE KINAMA
Erdoğan, 301'inci maddede yer alan "Türklük" ifadesinin, eskisi gibi "Türk milleti" şeklinde değiştirildiğini belirterek, son zamanlarda değişikliğe ilişkin "Bunlar Türk milletini ortadan kaldıracaklar, parçalaşacaklar, hakarete maruz bırakacaklar' gibi değerlendirmelerin yapıldığını söyledi. "Türklük" ve "Türk milletini" bir birinden ince çizgilerle nasıl ayrıldığını anlamakta zorlandıklarına dikkat çeken Erdoğan, Yargıtay kararlarında buna yönelik çok açık belgeler bulunduğunu, dünyanın birçok yerinde bunun örneklerinin olduğunu kaydetti. Erdoğan, "Türklük' lafında bir etnik milliyetçilik yatıyor, bizim Anayasa'nın ruhunda "etnik milliyetçilik' yok. Biz vatandaşlık bağıyla ülkede bir bağlantının, Anayasal vatandaşlık bağını gündeme getiriyoruz. Bu anlayışla, samimiyet dışı arayışlara girmeyi üzülerek kınıyorum ve doğru bulmuyorum" dedi. Erdoğan, eleştirilerin suç oluşturulamayacağını maddeye konulduğunu anlatarak, yargılamanın bundan sonra Sulh Hukuk'ta yapılacağını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, temel hak ve özgürlükleri değiştirecek kapsamlı Anayasa değişikliği hazırlıklarının sürdüğünü aktardı. Tüm gelişmeler ve tüm yapılanlar ışığından insaf ve vicdan sahibi herkesin, herkesimin hükümetin AB kararlılığını bir kez daha değerlendirmesi gerektiğini dile getiren Erdoğan, uluslararası ziyaretlerin de devam ettiğini dile getirdi. Erdoğan, Türkiye'nin önceliklerinin AB kriterleriyle bire bir örtüştüğünü vurgulayarak, "Türkiye'nin AB kararlılığında en ufak bir azalma söz konusu değildir. Türkiye kararlı bir şekilde belirlenen takvim çerçevesinde yoluna devam ediyor" dedi.
"TÜRKİYE DEMOKRATİK, LAİK, SOSYAL HUKUK DEVLETİDİR"
AB sürecinde sivil toplum kuruluşlarının büyük önem taşıdığını belirten Tayip Erdoğan, son dönemde Türkiye'nin önemli reformlar gerçekleştirdiğini, adımlar attığını ifade etti. Erdoğan, Türkiye ekonomisinin geldiği noktayı da anlatırken, Türkiye'nin yatırımlar açısından cazibe merkezi haline geldiğini dile getirdi. Erdoğan, "Türkiye, "demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir' niteliklerini yaşayan ve yaşatan bir hükümettir. Sadece demokrasi "hayır', sadece laiklik "hayır', sadece sosyal devlet "hayır', sadece hukuk devleti "hayır'. Bunların 4'ünün bir arada olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Anayasamız bunu böyle hükmediyor; demokratik olacak, laik olacak, sosyal bir hukuk devleti olacak... İşte biz bunu başardık. Demokrasi ile ekonomiyi at başı götürmek durumundasınız" diye konuştu. Türkiye'nin şu anda ileri demokrasiye doğru gittiğini savunan Erdoğan, daha yapılacak çok iş olduğunu ifade etti.
"ETNİK MİLLİYETÇİLİĞE KARŞIYIZ"
AKP iktidarının, Türkiye'nin 81 ilinden 80 tanesinden milletvekili çıkaran partinin AKP olduğunu söyleyen Erdoğan, "Biz etnik milliyetçiliğe karşıyız. Biz bölgesel milliyetçiliğe karşıyız. Biz dinsel milliyetçiliğe karşıyız. Bu tür şey benim partimin ve iktidarımın kitabında yasaklıdır. Yok" dedi. Türkiye'de 36'a yakın etnik unsur bulunduğunu, hepsinin de, "canımız ciğerimiz baş tacımızdır" diye söyleyen Erdoğan, ayrımın asla olmadığını söyledi. Erdoğan, "Ülkenin 780 bin km'si aynı huzur ortamını, aynı refah ortamını bulacak" diye konuştu.
Erdoğan, demokratikleşme, istikrar ve güven konusunda kararlı ve net duruş sergilemelerinin Türkiye'nin geldiği başarıda payı olduğunu belirterek, sivil toplum olmadan, demokrasi olamayacağını söyledi.
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNDEN YAPICI ELEŞTİRİ TALEBİ
Erdoğan, eleştirilmekten kaygıları olmadığını, yapıcı eleştirileri kendilerine yol gösterici olarak aldıklarını vurgulayarak, "Hükümet olarak "biz bir adım atacağız' işveren örgütlerimiz, işçi örgütlerimiz, esnafımız, çiftçimiz, bizim bu adımımıza yönelik eleştirilerini söyleyecek. Herkes haklı tepkisini serbestçe dile getirecek. Bu da bizim attığımız adımların daha sağlıklı, daha kaliteli, toplumun her kesiminin yararına sonuçlar doğurmasını sağlıyor. Bundan çekinmeyiz, gocunmayız ama bu yaklaşımın Türkiye'nin her meselesinde cesur bir şekilde, kararlı bir şekilde gösterilmesi en büyük arzumuzdur. Türkiye'yi bu şekilde demokratik bir yapıyla kavuşturacağımıza inanıyorum. Şurası "beyaz', bu beyaza siyah deme gayreti içine girmeyi anlamakta zorlanıyoruz. Bazı sivil yaklaşımların tavrıdır, bizi üzen. İşte "bu beyaz, buna siyah' denir mi, "Efendim ben muhalefetim, onun buna siyah' diyecem Olmaz böyle bir şey. Böyle dediğin sürece kendinde kaybedersin, ülkede kaybeder. Olaylara biraz daha matematik hesaba göre bakmak gerekir."
Erdoğan, Türkiye'nin demokrasisini güçlendirme yolunda yapılması gerekenleri yapmaya devam edeceklerini vurguladı.
(ANKA)
Yayın tarihi: 11 Nisan 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/11//haber,5BAFB64E4C664644B50B88BE33A68F11.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.