Karaköy'e geçiyoruz. Yaklaşık 1 yıl önce
Namlı'nın üçüncü kuşak temsilcisi Engin Mepa, katlı otoparkın altında bir mekan açmıştı, 1200 metrekare. Ama böyle mi zengin olur bir gurme marketi. Karides, lakerda, torik, ahtapot, yengeç eti, Gelibolu kaşarı, akla ne gelirse (23 çeşit zeytin) var. Fransız La Fayette'in, İngiliz Selfridge'nin gurme reyonları sönük kalır.
Lezzet standart olsun diye Namlı bir zeytin havuzunun tamamını satın alıyormuş bir yıl önceden, peynirin de 1 çeşidini 5 bin teneke birden. Bir gelen, bir daha geldiğinde aynı peyniri, zeytini bulsun diye. İçerisinin cıvıltısını anlatmak zor, gidenler bilir. Aynı mekanda kahvaltı da veriliyor.
Özellikle pazar günleri Boğaz kıyısındaki kafeteryalarda kahvaltı yapanlar şimdilerde Karaköy'e akıyor. Uzun kuyruklar oluşuyor masaların etrafında. Klasik kahvaltı tabağı 9 YTL, yanında menemen, omlet, sucuklu yumurta da olursa bir kişi 20 YTL'ye mükellef bir kahvaltı yapıp çıkabiliyor.
Engin Mepa'ya her yerden teklif geliyormuş, bayilik isteyenler sıradaymış. Ama o, "Olmaz" diyor, "bu işin standardı var." Alışveriş merkezlerini de hiç düşünmüyor,
ikinci ve üçüncü şube olacaksa adres belli: Bağdat Caddesi ya da Nişantaşı.