Babacan: ABD ve Türkiye arasında yoğun bir diyalog söz konusu
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Amerikan ve Türk askeri makamları arasında yoğun bir diyalog bulunduğunu söyledi.
Fortune dergisine verdiği demeçte Türkiye'nin son dönemdeki dış politikası ve dış politikadaki gelişmeler hakkındaki soruları yanıtlayan
Babacan, bir soru üzerine, 2023 yılında dünyanın en büyük ekonomisinden biri haline gelecek olan Türkiye'nin, dış politikadaki en etkin 10 ülkeden biri olması gerektiğini söyledi.
Şimdiden personel politikalarını, kurumsal altyapılarını buna göre şekillendirmeleri gerektiğini, bunu da yaptıklarını kaydeden Babacan, ekonomideki iyileşmenin dış politikada yeni sahalara, yeni algılamalara katkısı olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Örneğin Cumhurbaşkanımız seçildi. İlk ziyaret eden devlet başkanı Kazakistan Devlet Başkanı oldu. Özellikle programını değiştirdi, ziyaret
etti, gitti. Bunu herkes okuyor. Türk halkı da okuyor. Kazak halkı da, iş adamları da okuyor. 'Kazakistan'la ilişkiler iyi, iş ortamı da iyi' diye görüyorlar, kendilerini rahat hissediyorlar. Sadece, ticari olan ilişkiler karşılıklı sabit yatırımlara dönüşüyor."
Dışişleri Bakanlığına getirilmesinin ardından kendisini ziyaret eden ilk yabancı bakanın İngiliz Dışişleri Bakanı olduğunun anımsatılması üzerine Babacan, bunu İngiliz tarafının özellikle talep ettiğini, bakanın böyle şahsi bir isteği olduğunu anlattı.
Hükümetin 29 Ağustosta kurulduğunu, araya 30 Ağustosun girdiğini ve hemen o arada İngilizlerin temas ettiğini belirten Babacan, kendisinin de nisan ayında İngiltere'ye iade-i ziyareti olacağını, ardından da İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in Türkiye'ye geleceğini bildirdi.
Babacan, İngiltere Kraliçesinin Avustralya, Kanada gibi ülkeler haricinde bir dönemde bir ülkeye iki defa gittiğinin pek görülmediğine dikkati çekerek, "İngiltere ile ilişkiler önemli. İngiltere, AB'de bize çok kuvvetli destek veren bir ülke. Kıbrıs'ta garantörlüğü var, Kıbrıs meselesinin içinde olan bir ülke. Avrupa'nın finans merkezi de Londra'dır" diye konuştu.
KARA OPERASYONU
Türkiye'nin Irak'ın kuzeyine düzenlediği kara operasyonunun "ABD'den gelen telkin üzerine durdurulduğu" yönündeki iddiaların sorulması
üzerine Babacan, bu konunun TBMM'deki kapalı oturumda da görüşüldüğünü belirterek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı George Bush arasında 5 Kasım 2007'de bir mutabakata varıldığını hatırlattı.
Babacan, şöyle devam etti:"O mutabakat öncesinde biz Amerikan yönetimine en üst düzeyde şu mesajı verdik. Dedik ki; 'Biz pek çok yöntem denedik, ama bu yöntemler sonuç vermedi. Irak'ın kuzeyinden gelen halen ciddi bir terör sorunuyla yüz yüzeyiz. Bu sorunu çözebilmek amacıyla bir sınır ötesi askeri operasyona hazırlanıyoruz. Biz artık hareket ediyoruz. Bunu askeri enstrümanlarla yapacağız. Burada siz bize nasıl yardımcı olabilirsiniz, nasıl destek verebilirsiniz, bunu öğrenmek istiyoruz.'"
O tarihte tezkerenin de çıktığını hatırlatan Babacan, "Zaten görüşmeye gitmeden önce bizim oraya niye gideceğimiz belliydi. Yoksa birden bire 'Anlık istihbarat paylaşımı olsun; şu olsun, bu olsun...' O anda cevap vermeleri zaten mümkün olmazdı. Onlar da hazırlıklarını yapmış, pozisyonlarını belirlemiş durumdaydılar" diye konuştu.
O toplantıdan sonra terör örgütü PKK'nın, ABD'nin, Irak'ın ve Türkiye'nin ortak düşmanı olarak ilan edildiğini anımsatan Babacan, "ABD Başkanı bütün birimlere PKK konusunda yeni bir talimatlandırma yaptı: 'Artık PKK konusunda yeni bir dönem başlıyor. Dolayısıyla, Savunma Bakanlığıyla Dışişleri Bakanlığı, istihbarat birimleriyle artık bu konu farklı bir platformda ele alınacak ve Türkiye'ye destek verilecek.'"
YOĞUN DİYALOG
Bunun ABD için önemli stratejik bir pozisyon ve politika değişikliği olduğunu ifade eden Babacan, "Bu noktada anlık istihbarat paylaşımı için askeri birimler arasında üçlü bir mekanizma kuruldu. Bu mekanizma Başbakanımız ve ABD Başkanının ortak talimatlarıyla kuruldu" dedi. Babacan, ayrıca Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun ile Amerikan ikinci başkanının, Bush'la yapılan görüşmeden hemen sonra ayrı bir toplantıya geçtiğini ve bu sürecin ilk unsurlarını konuştuğunu kaydetti.
Babacan, askeri konularda Amerikan ve Türk askeri makamları arasında yoğun bir diyalog ve iletişimin söz konusu olduğunu belirterek, "Hava olsun, kara operasyonları olsun, hem bizim kendi istihbaratımız, hem de Amerikan tarafından aldığımız ilave istihbaratla bunları yapıyoruz. Ortak düşman da ilan ettikten sonra PKK'yla mücadelemiz yeni bir döneme girmiş oldu" diye konuştu.
Irak'ta Amerikan varlığının bir gerçek olduğunu, Irak'ın hava sahası olsun, bütün güvenlik sistemi olsun, Amerikalıların rolünün çok açık olduğunu belirten Babacan, şunları söyledi:
"Üstelik benim Bağdat ziyaretimde, Irak'ın hem Devlet Başkanı, hem de Başbakanı açık açık, 'Bizim kuzey Irak'la ilgili herhangi bir fiziki kapasitemiz ve buradan yapabileceğimiz bir şey yok' dediler. Biz de 'Eğer sizin yapabileceğiniz bir şey yoksa bizim bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bunları size söylemeye geldik' dedik. Dikkat ederseniz merkezi hükümetten olumsuz bir ifade duymamışsınızdır."
Merkezi hükümetin dışişleri bakanının, aynı zamanda Irak Kürdistan Demokratik Partisi (IKDP) lideri Mesud Barzani'nin çok yakın akrabası olduğunu, aralarında dayı-yeğen ilişkisi bulunduğunu hatırlatan Babacan, şunları kaydetti:
"Hükümetteki farklı dengeler içinde IKDP'nin bir unsuru. Dolayısıyla, Dışişleri Bakanının belki şahsından dolayı farklı mesajlar gelmiş olabilir. Ama bizim hem Cumhurbaşkanı (Celal) Talabani, hem de Başbakan (Nuri) Maliki ile yapmış olduğumuz görüşmelerde bize en ufacık bir olumsuz ifadeleri olmadı. Bizim önceden onları arayıp haber vermememizden de doğrusu memnun oldular."
Babacan, terör örgütüne yönelik operasyonun süresine ilişkin soru üzerine, bunların askeri makamların askeri gerekçelerle aldığı kararlar olduğunu belirtti. Babacan, "Bu operasyonun ne zaman başlayıp ne zaman biteceği bilmesi gerekenler tarafından bilinir, bilmesi gerekmeyenler tarafından da bilinmez. Bizim devlet yapımız böyle. Ama operasyonla ilgili pek çok unsurun Amerikan askeri makamlarınca bilindiği, izlendiği de bir gerçek. Yüzde yüz her şeyi bilirler mi? Belki bilmezler, ama önemli ölçüde karşılıklı bilgi paylaşımı da vardır."
"Amerikan tarafının neden karşı açıklama yaptığı" yönündeki soru üzerine de Babacan, ABD'nin en çok önemsediği, en çok kaygılandığı konunun Irak'ın iç siyasi dengeleri olduğunu belirtti.Irak'ın bir merkezi hükümeti bulunduğunu, Cumhurbaşkanının Kürt asıllı olduğunu, iki yardımcısından birinin Sünni, diğerinin Şii Arap olduğunu hatırlatan Babacan, "kuzeyde de ayrı bir idare olduğunu" belirterek, "Biz bugün bu idareyi muhatap olarak almıyoruz, konuşmuyoruz, görüşmüyoruz, siyasi anlamda bir irtibatımız yok. Ama tabii belli kanallardan da sürekli iletişim mevcut" diye konuştu.
2008 IRAK İÇİN GEÇİŞ YILI OLACAK
Irak için 2008'in bir geçiş yılı olduğunu ifade eden Babacan, şu anda oradaki çok uluslu güçlerin varlığının BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla mümkün olduğunu belirtti.
Babacan, "Yani hukuki meşruiyetini BM Güvenlik Konseyi kararlarından alıyor ve konsey, kararlarını son defa olmak üzere aralık ayına kadar uzattı. ABD'nin oradaki varlığını sürdürebilmesi için aralık ayı gelmeden Irak'la ikili anlaşmalar yapması gerekiyor. İkili anlaşmalarda stratejik işbirliği ile güvenlik anlaşmaları olacak. Biz de bu müzakereyi çok yakından takip ediyoruz" dedi.
Irak'taki iç dengenin ABD için önemli olduğunu yineleyen Babacan, şöyle devam etti:"Çünkü anlaşmalar yapılabilmesi için karşısında bir muhatap olması gerekiyor. Doğrusu -bu benim şahsi değerlendirmemdir- Amerikan tarafından gelen açıklamaların bir kısmı da Irak'ın iç siyasi dengelerine hitap eden ve belki de o dengelere yönelik açıklamalar. Ne Savunma Bakanının, ne de başka bir yetkilinin bize basın üzerinden mesaj
vermesini gerektirecek bir ilişki şekli de söz konusu değil, ama biz de durumu anlıyoruz. Askeri makamlar arasındaki diyalog, aslında basın
üzerinden haberleşmeyi gerektirmeyecek kadar yakın bir diyalog."
"IRAK'IN KUZEYİNDEKİ YÖNETİM MAALESEF GEREKENLERİ YAPMADI"
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimle farklı bir ilişkiye girebilmesi için, bölgesel yönetimin terör örgütü PKK ile ilgili tutumunda sadece söylem değil, eylemle de kendisini göstermesi gerektiğini belirtti.Babacan, Fortune dergisine verdiği demeçte, Türkiye'nin son dönemdeki dış politikası ve dış politikadaki gelişmeler hakkındaki soruları yanıtladı. ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin, "bölgesel yönetimin başkanı Mesud Barzani'nin Irak ile ABD arasında yeni bir stratejik ilişki kurulmasına yardım edeceğine güvendikleri" yolundaki bir açıklamasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, Cheney'nin 2008 yılı içinde yapmaları gereken işlerden bahsettiğini kaydeden Babacan şunları söyledi:
"Mesela Amerikalıların şu anda Iraklılarla üzerinde çalıştığı federalizm yasası var. Yetkiler merkezin ne kadar dışına çıkacak, yetki dağılımı paylaşımı ne olacak, şu anda yoğun tartışılan konular. Hidrokarbon yasası var mesela. Irak petrol gelirlerinin ne kadarı merkezi hükümette ne kadarı merkezi hükümet dışındaki unsurlarda olacak, petrol hangi bölgeden çıkarsa gelir dağılımı nasıl yapılacak, halen görüşülüyor."
ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice'ın kendisine, "haziran ayına kadar bu işi bitirebileceklerini ümit ettiklerini söylediğine" işaret eden
Babacan, Cheney'nin kuzeyi ziyaretinin sebebiyle ilgili olarak, "Kuzeyin de işin içinde olması gerekiyor" dedi.Babacan, Irak'ta beşli bir konsey olduğunu, konseyde Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ve iki yardımcısıyla birlikte Başbakan Nuri El Maliki ve Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin başkanı Mesud Barzani'nin bulunduğunu söyledi. Babacan, "Beş kişinin bir arada tutulabilmesi, Amerikalıların çok önemli gördüğü bir konu. Anlaşmalar olacaksa, yasalar çıkacaksa bu konseyle çıkacak. Bunun için kuzey yönetiminin de işin içinde olması gerekli" ifadesini kullandı.
"IRAK'LA İLGİLİ GİZLİ GÜNDEMİMİZ YOK"
Dışişleri Bakanı Babacan, "ABD bir şekilde Barzani yönetimini tanıyor, destekliyor. Türkiye'nin ise resmi olarak tanımasa bile belli kanallardan iletişiminin mevcut olduğunu ifade ettiniz. Bu kanallar resmi boyuta geçebilir mi ya da hangi şartlar altında geçebilir" şeklinde bir soruya da "Bu durum tamamen kendi tutumlarına bağlı" yanıtını verdi ve şunları kaydetti:
"Bizim son 4-5 yıldır gördüğümüz, izlediğimiz, açıklamalarla -son dönemi ayrı tutmak lazım- sürekli olarak terör örgütüne zımni destek, bir sempati ya da terör örgütü diyememe gibi durumlarla karşı karşıyaydık. 'Türkiye'nin amacı terörle mücadele değil, tam tersine kuzey Irak'la ilgili niyetleri var; aslında Türkiye buraları işgal etmek istiyor' şeklinde bir algılama oldu. Ya bu gerçek bir algılamaydı ya da propaganda için bunları söylediler. Biz ise önce hava operasyonlarıyla, sonra kara operasyonlarıyla gösterdik ki, biz ne diyorsak onu yapıyoruz; özümüz sözümüz bir. Irak'la ilgili gizli bir gündemimiz, niyetimiz yok."
"BİR BAKIMA PKK TERÖR ÖRGÜTÜ TECRİT EDİLDİ"
"Arap ülkelerinin, önceki sınır ötesi operasyonlara tepki gösterirken, bu sefer Türkiye safında yer almasının nedeninin" sorulması üzerine ise Babacan, yeni hükümetin kurulması ve tezkereyle beraber Orta Doğu ülkelerini ziyaret etmelerinin amacının biraz bu olduğunu ve ilk önce en yakın coğrafyadan başladıklarını belirtti.
Babacan, bir Arap dayanışmasının bulunduğunu ve Irak'ın bir Arap ülkesi olduğunu hatırlatarak, "Operasyonların bu sebeple, bir Arap ülkesine yapılmış bir harekat olarak düşünülmesi mümkündü eğer iyi anlatmasaydık" dedi.
Kahire'de Arap Birliğinin merkezinde Genel Sekreter Amr Musa ile konuştuğunu, bütün durumu anlattıklarını hatırlatan Babacan, Arap Birliğiyle siyasi istişare, işbirliği anlaşması yaptıklarını belirtti.Bu anlaşmayı Irak'a komşu ülkeler toplantısının marjında imzaladıklarını belirten Babacan, "Tabii o çok gürültülü ortamda pek basına yansımadı" dedi. Babacan, bunu da operasyonların başlamasından önce yaptıklarını vurgulayarak, aynı gün Arap dünyasının en kalabalık ülkesi Mısır'la aynı anlaşmayı imzaladıklarını hatırlattı.
Babacan, yanıtında şunları kaydetti: "Düşünün; biz tezkereyi çıkarmışız, operasyona hazırlanıyoruz, bu arada anlaşmaları yapıyoruz. Operasyonlar başlamadan önce Arap Ligini (Arap Birliğini) olağanüstü bir toplantıya davet ettiler ve Arap Ligi (Arap Birliği), Türkiye'nin terörle mücadelesine her türlü desteği vereceğini açıkladı. Bunlar çok önemli. Ardından Bağdat'a giderek, Irak merkezi hükümetini terör örgütünden uzaklaştırmış olduk. Buradaki temel amaç, terör örgütünü izole etmekti.
O günlerde AB bakanlar toplantısı vardı, oraya gittim, 27 ülkeye durumu anlattım. Operasyonun başladığı gün, -o dönem AB dönem başkanı
Portekiz'di- Portekizli bakanı aradım. AB zirvesinden hemen önce, bakanlar toplantısında benim ona anlattıklarımla bir sunuş yaptı. Dedi
ki: 'Biraz önce Türkiye Cumhuriyeti Bakanı ile görüştüm. Operasyonlarla ilgili bana şunları şunları söyledi...' Bir bakıma PKK terör örgütü
tecrit edildi."
"IRAK'IN KUZEYİNDEKİ YÖNETİM MAALESEF GEREKENLERİ YAPMADI"
Gazetecinin, "Bu durumda geriye sadece Irak'ın kuzeyindeki yönetim kalmış oluyor" yorumu üzerine de Babacan, "Irak'ın kuzeyindeki yönetim
maalesef gerekenleri yapmadı" dedi.
Irak'ın kuzeyindeki yönetimin operasyonlardan sonra verdiği mesajlarda ciddi bir farklılaşma olduğunun altını çizen Babacan, "Irak'ın kuzeyindeki yönetim de PKK'yla kendisi arasındaki mesafeyi koymayı becerip, PKK'nın ortadan kalkması gereken bir unsur olduğu kanaatine ulaşır ve biz de bunu fiiliyatta görürsek, kuşkusuz onlarla olan ilişkilerimizin şekli mutlaka değişecektir. Bizim onlarla farklı bir ilişkiye girebilmemiz için, PKK tutumunda sadece söylem değil, eylemle kendilerini göstermeleri gerekir" ifadesini kullandı.
Babacan, "Barzani 'PKK terör örgütüdür' derse, Türkiye Erbil'e konsolosluk açar mı" sorusuna gülerek, "Ekonomi bakanıyken de ağzımdan zor laf çıkardı; ama bu işlere şimdi daha da dikkat etmem gerekiyor. Çünkü diplomaside, uluslararası ilişkilerde kelimeyi bir yana koyun, nerede kullanıldığının bile anlamı oluyor, öyle okunuyor" yanıtını verdi.Babacan, "söylemin önemli olduğunu, ama ne yaptıklarının da önemli olduğunu" vurgulayarak, "Ne yapacaklar, ne yapıyorlar bu konularda bizim tatmin olmamız gerekiyor" diye konuştu.
Son dönemde bölgesel yönetim yetkilisi Neçirvan Barzani'den gelen açıklamalara dikkati çeken Babacan, "Bakıyorsunuz, onlarda da gerçeklerle yüz yüze gelme durumu var" dedi. Babacan, son operasyonların Irak'ın kuzeyindeki yönetimi aslında merkezi yönetime yakınlaştırdığını vurgulayarak, "bu operasyonların önemli yan etkilerinden birinin de Irak'ın siyasi bütünlüğüne faydası olduğunu" söyledi.Babacan, "Onların altı ay önce söyledikleri ile operasyonlardan sonra
söyledikleri arasında ciddi farklar var. Bizim ciddiyetimizi bütün dünya anlıyor, onlar da anlıyor" diye konuştu.
AMERİKAN POLİTİKASINDAKİ DEĞİŞİKLİK
"ABD kısa bir süre öncesine kadar hiçbir şekilde sınır ötesi askeri harekata taraftar olmadığını söylüyordu. Ne değişti, Amerikan politikası nasıl dönüştü" sorusu üzerine, Irak'taki Amerikan varlığının beşinci yılının birkaç gün önce dolduğuna dikkati çeken Babacan şunları kaydetti:
"Hem Amerikan yönetimi içinde, hem düşünce kuruluşları arasında 'Nasıl bir Irak olacak' konusunda da çok farklı fikirler ortaya atıldı, tartışıldı. Örneğin bir ara 'Sovyetler Birliği dağıldı da, fena mı oldu, Yugoslavya, Çekoslovakya dağıldı da kötü mü oldu' denildi. Bu fikirler ciddi ciddi tartışılıyordu. Acaba böyle bir Irak daha iyi mi olacaktı? Oysa komşuların hiçbiri Irak'ın bölünmesini kesinlikle istemiyordu ve 'Bölünmüş bir Irak, bölge ülkeleri açısından yeni felaketler getirebilecek' düşüncesi hakimdi."
Babacan, kendileri bu görüşü komşu ülkelerle ortak bir deklarasyon haline getirince, G8'in de, BM Güvenlik Konseyi üyelerinin de katılımını
istediklerini söyleyerek, "Amerikalılar önce bu işe olumlu bakmıyordu, ama baktılar, akıllıca sonuçlar çıkıyor. Onlar da bize yaklaştı. Böylece
bir bakıma Amerika da Irak'ın bütünlüğü fikrini politika olarak net biçimde ortaya koydu."
AFGANİSTAN'A MUHARİP GÜÇ
Babacan, NATO'nun Afganistan'a ilave muharip Türk askeri gönderilmesi talebine ilişkin bir soru üzerine de, Afgan halkının Türk askerine bakışının çok başka olduğuna dikkat çekti. Türk askerinin sayısının, ne yaptığının önemli olduğunu, ancak varlığının tek başına önemli bir unsur olduğunu belirten Babacan, "Önemli olan, Afgan halkının oradaki kuvvetleri işgal gücü olarak algılamaması. Maalesef şu anda pek böyle değil. Afgan halkı, yabancı unsurlara karşı rahat değil" dedi.
Ülkede güvenlikle ilgili işlerin de pek iyi gitmediğini, son 1-1,5 yıldır olayların, ölenlerin sayısının arttığını ve ciddi sıkıntı olduğunu kaydeden Babacan, "Biz kuşkusuz Afganistan ile ilgili desteğimizi sürdüreceğiz, askeri desteğimizi de sürdüreceğiz. Bütün bu unsurların; yaptığımız yardımın ve desteğin artmasını da istiyoruz" diye konuştu.
Babacan, askeri unsurun da artıp artmayacağı yönündeki soruyu da şöyle yanıtladı:"Ben, 19 Marttaki basın toplantısında kelimeleri seçerek kullandım. Dedim ki; 'Biz Afganistan'la her alandaki işbirliğimizi artırmayı istiyoruz.' Cümle bu... Bir de dedim ki, 'Spesifik olarak askeri
konularla ilgili kararlarımızı önümüzdeki günlerde vereceğiz.' Dediğim bundan ibaret. Hükümet bunu, Genelkurmay bunu dedi diye çelişen bir şey yok."
301. MADDE
TCK'nın 301. maddesinin ne zaman değişeceğinin sorulması üzerine de Babacan, bu konuda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın defalarca açıklama yaptığını hatırlatarak, "301, artık bizim üzerinde değişiklik yapmaya karar verdiğimiz ve sadece zamanlamanın sorulabileceği bir konu" dedi.
Babacan, "Sizin anılarınızı ne zaman yazacağız" şeklindeki bir soru üzerine, Dışişleri Bakanlığının yaptığı çalışmaların yüzde 90'ının,
hiçbir zaman anlatamayacakları işler olduğunu, içine girince bunu daha iyi gördüğünü söyleyerek, "Bunlar bizimle mezara kadar gidecek konular"
ifadesini kullandı.
Dışarıdan baktığında kendisinin de bu kadarını bilmediğini, güvenlikle, istihbaratla ilgili, Dışişleri Bakanlığının ne kadar kilit rol oynadığını bilmediğini söyleyen Babacan, "Ama işin içine girince gördüm ki, bizim anlatabileceklerimiz aysberg gibi işin yüzde 10'luk kısmı. Ekonomi Bakanlığında da yapılan çalışmalar belli bir aşamaya gelmeden tartışılsın istemezdik, kararlar alınınca açıklardık" diye konuştu.Babacan şöyle devam etti:
"Günlük filan da tutmuyorum. Yaşadıklarımı hatırlar mıyım, onu da bilmiyorum, hatırlamak ister miyim, bilmem, hatırlamam doğru olur mu, onu da bilmem. Bazı devlet meselelerinin belki de hiç yazılmaması lazım. Yükselen pazar ülkeleri arasında jeostratejik bakımdan Türkiye ile mukayese edilebilecek bir başka ülke yok. Türkiye'nin ekonomik gücü tamam; ama dünyada ve bölgemizdeki yeri çok farklı."
AA
Yayın tarihi: 28 Mart 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/28//haber,E23E2054EBDA4D4FB4607A8541994B80.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.