Paris Hilton ülkemize gelmiş, havaalanı karışmış, trafik tıkanmış, yaralananlar olmuş, yemek yiyeceği lokantada yan masalar karaborsaya düşmüş, falan filan.
Bir güzellik yarışmasında jüri üyeliği yapacakmış. (Yatırım projesi tartışmaya gelecek değildi ya...) Kenar mahalle karıları için son derece ilginç bir program.
Bu kadının Türkiye'ye getirilmesi de
"büyük bir iletişim ve pazarlama başarısı" olarak kabul ediliyor.
Vallahi, böyle
"kadın getirenler" vardır bizim piyasada... Fakat kanunda tanımlanan
"tedarik" suçuna girmez, o başka şey.
Paris'in bir de
"kapris listesi" varmış, bütün yıldızlar gibi... Akşam yemeğinde
"kobe" bifteği, karides, ıstakoz ve yengeç, buharda pişmiş sebzeler... Sabah kahvaltısında mutlaka fıstık ezmesi, hindi göğsü, ince kesilmiş ballı jambon, Beluga havyarı, ançuez, mayonez, soya sütü, domates çorbası, Red Bull içeceği ve Grey Goose votka.
Benim emekçi halkım yemeye kuru ekmek... Falan filan tabii. Fakat
"ağır işçilerin" çok iyi beslenmeleri gerektiğini de unutmayalım. Paris Hilton çok çalışıyor. Eskiden bu tür
"yıldızlar" geldikleri zaman kendilerine sorulan soruların bir
"basınımıza özgü dangalaklık standardı" vardı:
"Boğaziçi'ni, şiş kebabı, rakıyı ve Türk erkeklerini nasıl buldunuz?" Bu kez, soru soracak magazincilere yasaklar konmuş: Özel hayatına girilmeyecek, kendisi, arkadaş çevresi, ailesine yönelik her türlü dedikodu ve asılsız habere cevap vermeyecek (burada cümle düşük), yaşadığı romantik ilişkiler ve
"geçmişte yaşanmış kanuni meselelere" yönelik soru yok!
Yani,
"imamevine düştüğünde ablacılar seni yaladılar mı anam" gibi pis zevzeklikler istenmiyor. Bunu bir de belgelemeye, magazincilerden yazılı ve de imzalı
"taahhütname" almaya kalkmışlar!
Öyle ağır
"cezai şartlar" da içeriyor ki!
"Bunları sormaya kalkandan toplantıyı terk etmesi istenecek ve bir daha da röportaj fırsatı verilmeyecek!" ... Vay anam vay... Bittiniz oğlum siz...
Protesto edip hanımla yemek yemekten vazgeçen arkadaşlar oldu.
"Bu kadına başka ne sorulur ki yahu?" diyenler oldu.
Oysa taahhütname açık: Temsil ettiği marka, parfüm, kıyafet, ayakkabı, çanta ve müzikle ilgili her türlü soru serbest!
Bu boktan konularla ilgilenmeyeceksen niçin magazincilik yapıyorsun hemşerim?
Bunları kendine yediremiyorsan ciddi takıl, hükümeti eleştir, İlhan ağabeyine destek ol, falan. Yorma bizi.
Öyle ya, bu kadına ne sorulur? Sorulsa sorulsa, belki Gora filminde Cem Yılmaz'ın robota sorduğu soru sorulur:
"Her taraftan çeker misin? Her yerden alır mısın?" O da ya boş boş bakacak, ya da kendi itikadınca
"aaa, üstüme iyilik sağlık ayol" gibilerden bir şeyler diyecek. (Bu cümle İngilizce'de nasıl söylenir, bilemedim.)
Arkadaşlar yanlış yapmışlar. Ben olsam o basın toplantısına gider ve inadına sorardım:
"Paris hanım... Sizce, seksen üç yaşında bir yazar sabaha karşı dört otuzda evinden alınır mı?" "What?" ... ("Buyur?" anlamına geliyor.)
"Never mind" ... ("Takma kafana" demek.)
Fakat, kadın bir de hepimizden akıllı çıkar ve dermiş ki:
"Demokrasilerde hukukun politikaya alet edilerek parti kapatılmasına karşıyım!" Al Türkçe öğret, Hıncal'ın yerine köşe yazarı yap, bembeyaz boşluğunu doldursun.
Yayın tarihi: 28 Mart 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/28//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.