Okuyalım: "Sanki
Türkiye'de bir sömürge veya işgal idaresi var, o idare adına da
Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere yargı organları Türkiye'de nihai kararı veriyor. Halk mutlu olmasa da, çoğunluğun isteğine ters olsa da bu kararlar zorla uygulanıyor, çünkü sanki bir sömürge burası. (...) Böyle mi durum Türkiye'de? (...) Zaman zaman beğenmesek de bu mahkemeler '
bizim' mahkemelerimiz." (Radikal, 1 Mart)
Yukarıdaki satırların sahibi
İsmet Berkan'dan, "
Kanuna dayanmayan suç ve ceza olur" diyebilen '
yüksek hukuk' erbabının, hangi konumda/rolde olduğunu irdelemesini de rica ediyoruz.
İddianame niye siyasi? Belli bir kesimden değil de, halkın tümünden oy isteyen her kitle partisinin, dine gönderme yapan bazı söylemler ve işaretler kullanması kaçınılmazdır.
Çünkü büyük çoğunluğu dindar olan halka hitap edebilmek için onların dilini kullanmak zorundasınız.
İşte CHP'nin hali: Propaganda otobüsünün üstünde yer alan resimde türbanlı kadın da yer alıyor...
Deniz Baykal ayetlerden alıntılar sıralayarak Başbakan
Erdoğan'a cevap veriyor... Yine aynı Baykal, medyaya gülücükler dağıtarak türbanlı bir kadına parti rozeti takıyor...
CHP'nin ya da MHP'nin gündelik işlerini mercek altına alsanız, bu tip binlerce örnek bulursunuz. Ondan sonra da "
Laiklik karşıtı eylemlerin odağı oldu" diye kapatma davası açabilirsiniz.
"
Bu iddianame siyasidir" derken kastettiğimiz şeylerden biri de bu durum: Ötekilerin yaptıklarını göz ardı edip bir partide yoğunlaşmak... İşte siyasetin dik alası!
Ne çabuk unuttun Birand? Bundan
11 yıl önce
28 Şubat'ta başlayan örtülü darbe sürecinin kurbanlarından biri de
Mehmet Ali Birand idi. Şimdi kalkmış, "
AKP de hoyratça davrandı" diyor. (Posta, 19 Mart)
Hiçbir olay siyah-beyaz değilmiş; bu gelişmelerde AKP'nin de suçu varmış.
Avrupa Birliği yanlısı Birand söylesin bakalım: Hükümete geldiği
Kasım 2002'den itibaren iki-üç yıl boyunca AB için onca çaba sarf eden AKP'nin kabahati neydi ki...
2004'te '
Sarıkız' ve '
Ayışığı' kod adlı darbe girişimlerinden kıl payı kurtuldu?
Bir soru daha: Şubat başında AKP'den "
AB sürecine dört elle sarılmasını" isteyen Birand, bir kapatma ve yasaklama durumunda bunu kimden talep edecek? AB karşıtı MHP ve CHP'den mi? Yüksek yargıdan mı? Yoksa '
Ergenekon' tayfasından mı?
Uydurma Yalçın Küçük Zekâsına hürmet ederdim. Birçok kişi dalga geçerken, "
Yalçın Küçük önemli şeyler de söylüyor" demiştim. Bir kitabının arka kapağında, bu tür yazılarımın birinden yapılmış alıntı dahi vardır.
Ama artık uyduruyor.
Son olarak şöyle demiş: "Kapatma isteklerinin ve kararlarının AKP'nin oyunu artıracağı demagojisi yapılıyor. Bizim tarihimizde böyle bir durum yoktur.
1960'ta
Demokrat Parti kapatılmış,
1961'deki seçimlerde
DP'nin devamı olan
Adalet Partisi çok gerilerde kalmıştır."
İşin aslı şöyle ...
Ekim 1961 seçimlerinde halk şaşkın ve üzgündü. Temsilcileri zorla iktidardan uzaklaştırılmış, Başbakan
Menderes ve iki bakanı
Eylül ayında idam edilmişti.
Sonuçta
birinci gelen CHP yüzde
36.7,
ikinci olan AP yüzde
34.8 oy aldı. (Sadece
2 puan geride.)
İşin komiği, bir önceki seçimde, yani
1957'de, CHP'nin oyu yüzde
41'di. Yani askeri darbe, CHP'nin oylarında düşmeye yol açmıştı.
Peki
1965'te ne oldu? CHP yüzde
28.8'e indi. AP yüzde
52.9'a fırladı. Bu oy oranı, DP'nin 1957'de aldığı yüzde
48'den de fazlaydı!
Tamam mı; öğrendik mi?
Yayın tarihi: 20 Mart 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/20//haber,0BD2644FF2E147C5AA10033A8BC5350A.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.