Sevgiyi hatırladık.. Birbirimizi sevmeyi hatırladık.. Şövalye romanlarında kalan "Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için" lafının hâlâ geçerli olduğunu hatırladık.. Müthiş bir duygu seli aktı ekranlardan içimize Çarşamba gecesi..
Evren ne şirin, ne sevimli bir delikanlı.. Üç aydır programdaydı ve onu tanımayan, sevmeyen kalmamıştı. Bu defa, Acun'un yanında o vardı elinde kutusuyla ve herkes, ama herkes onun o gece oradan çok ama çok mutlu ayrılmasını istiyordu..
Sadece stüdyoda olan, aylardır orayı Evren'le paylaşanlar değil. O gece ilk defa gelen seyirciler de havaya girmişti.. Ve de bizim evin halini hatırlıyorum. Ekran önündeki milyonlar da..
Son sahne gözümden gitmiyor.. Evren, Burcu'yla kutusunu değiştirme kararı vermiş, açmaya hazırlanıyor. Ekranda Burcu yakın çekimde.. Gözleri nemli.. Endişe dolu.. Heyecandan ölecek.. Dudakları kıpır kıpır.. Belli dua ediyor.. Daha düne kadar tanımadığı bir kör delikanlı için dua ediyor.. Yüzünden belli, kalbinin içi.. Adım gibi biliyorum..
"Yarın, öbür gün bana çıkmasın, şimdi Evren'e çıksın" diye dua ediyor.. O programı izleyen herkesin ettiği gibi.. Herkes ama herkes bizi her türlü bahane ile bölmeye çalışırken, başarılı da olurken, içimizdeki insanlık hasletlerinin hala tükenmediğini, sevginin hâlâ bitmediğini, kardeşliğimizin hâlâ sürdüğünü görüyorum ve nasıl mutlu oluyorum bilseniz..
"Umutsuzum" diyordum ya son günlerde hep.. İşte umut bu..Biz, bu ülkenin insanları.. Her türden, her cinsten, her yaştan insanları hâlâ "Biz"iz yahu.. İşte gözlerimle görüyorum.. Teşekkürüm Acun'a bu yüzden işte.. Umutlarımı iade ettiği için..
Acun, o gece Evren'in şahsında çeşitli engellilerin sorunlarına da dikkati çekti çok ustaca ve bir yardım kampanyası başlattı..
Böylesi kampanyalar da, birliğimizin, beraberliğimizin, bir olmamızın hatırlanmasıdır hep.. Umuttur..
Ömer Hoca'nın lösemili oğlunu hatırladım.. İnternational'deki lösemili çocukları hala unutmam ki.. Vurulduğumda, yer olmadığı için beni lösemi çocuklara ayrılmış bölüme yatırmışlardı beni 1994'te..
Önce onlar beni ziyarete başladılar.. Serum şişeleri asılı tekerlekli aletlerini yanlarında sürerek, anneleriyle..
Biraz ayaklanınca ben onlara gitmeye başladım.. Koridorlarda sık sık karşılaşırdık.. Dünya tatlısı çocuklardı, şimdi kocaman kocaman olmuşlardır.
Lösemi idam fermanı gibi bir şeydi bir zamanlar.. Şimdi gelişen tıp, kurtulma oranını yüzde 90'a yükseltti. Ama pahalı tedavi.. İyi tedavi gerek ayrıca.. Bu yüzden devlet yetmiyor.. Sivil toplum örgütleri destek olmalılar.. Oluyorlar da.. Ama onlara da destek olmak gerek.
Galatasaray Üniversitesi'ne, İşletme Kulübü'nün düzenlediği yıllık ankette, En İyi Spor Programı seçilen 90 Dakika'nın ödülünü almaya gittim. Gençler En İyi Sivil Toplum Örgütü olarak Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı'nı (Lösev) seçmişler. Lösev, lösemili çocuklar kenti diye bir yer yapmayı hedeflemiş.. Ödülü alan Doktor Üstün Ezer "Devletten tek bir şey istedik. Bir arsa.. Gerisini biz yapacağız. Hâlâ tahsis edilmedi" dedi, yardım istedi..
İşte iddia ediyorum. Başvurularını değiştirsin. Lösemili çocuklar değil, cami yaptırma derneği için istesinler araziyi, bakın anında alıyorlar mı, almıyorlar mı?..
Bizim Erkekçe ekibinden ressam Gürhan Yücel ve Yazı Müdürümüz Ali (Kocatepe) yeniden bir araya gelmişler yıllar sonra Kanserli Çocuklar Umut Vakfı (Kaçuv) için.. Ali bir şarkı yazmış, tanıtıma hizmet edecek. Kaçuv da kanserli çocuklar ve aileleri için bir Aile Evi kuracak.
Destek olmak istiyorsanız, 2 bin liradan başlayarak katkıda bulunabilirsiniz.
Mesela 10 bin lira verip bir odayı, ya da 30 bin liraya bir salonu döşeyebilirsiniz.. Nasıl mı?.. www.kanserlicocuklaraumut.org adresini tıklayın..
Bugünkü Tüm Yazıları
Teşekkürler Acun!.. O duygu, o sevgi gecesi için..
Yayın tarihi: 14 Mart 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/14//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.