kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 7 Mart 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Dolar 1.25 YTL'yi aştı!

Yeni Haber
Dış piyasalardaki bozulmanın ardından dolar kotasyonları dünkü kapanışa göre yüzde 2.3 artışla 1.2520/1.2570 YTL'den açıldı.

Küresel kredi piyasasında görünümün kötüleşmesi ve ABD ekonomisinde zayıflık işaretlerinin bir araya gelmesi yatırımcıları tedirgin etmeye devam etti ve doları hem euro hem de önde gelen para birimlerinden oluşan sepet karşısında tarihindeki düşük seviyelere, yen karşısında ise son 3 yılın en düşük seviyesine geriletti.

İstanbul serbest piyasada kapanış saatlerinde doların satış fiyatı 1,2450 YTL, avronun satış fiyatı 1,9120 YTL oldu. Piyasanın kapanışı itibarıyla Kapalıçarşı'da 1,2400 YTL'den alınan dolar 1,2450 YTL'den satılıyor.

1,9100 YTL'den alınan avronun satış fiyatı ise 1,9120 YTL oldu.Serbest piyasada önceki kapanışta 1,2190 YTL olan dolar güne 1,2480 YTL'den, 1,8680 YTL olan avro ise 1,9180 YTL'den başlamıştı.

Bir bankacı, "Bence dolarda 1.2660 seviyesi kritik, çok uzun zamandır gelen düşüş trendinin tepesi. Faizde de çok kısa zamanda yüzde 18'i göreceğiz. Dolardaki her yükselişte satışa geçen müşteri yavaş yavaş çekiliyor, yakında alışa bile geçebilir" dedi.

Bir diğer bankacı da, "Bugün yine müşteri odaklı bir gün olacak. Müşteriler 1.25 seviyelerinden biraz ürker ama bu seviyelerden de satış gelir" dedi.

ABD'de iki tutsat (mortgage) fonunun yaşadığı sıkıntılar, piyasalarda tedirginlik yarattı. ABD'nin resesyona gireceğine ilişkin haberlerle bütün dünyada satış eğilimi artıyor.

Carlyle'ın tutsat fonu 7. kez temerrüte düşmesinin ardından iflas uyarısı aldı. Fon 37 milyon dolar temerrüde düşünce bankalar iflas uyarısında bulundu. Bear Stearns, Thornburg Mortgage Inc. için tavsiyesini 'underperform'a çekti. 2 tane tutsat fonunun yaşadığı sıkıntılar, piyasalarda tutsat tedirginliği yarattı.

Tutsat fonları ile ilgili bu gelişmeler yaşanırken Mortgage Bankaları Birliği(MBA) 4. Çeyrek tutsat verilerini açıkladı. 2007 yılının son çeyreğinde ödeme sorunu yaşanan tutsat toplam oranının yüzde 5,82 seviyesine yükseldiği açıklandı. Son 23 yılın en yüksek düzeyine ulaşıldı. İflas işlemleri yürütülen tutsat oranları ise yüzde 2,04 düzeyine yükseldi.

Tutsat fonlarındaki gelişmeler nedeniyle ABD piyasaları finansal hisselerde yaşanan kayıplarla satıcılı bir gün geçirdi. ABD Doları'nda değer kaybı sürdü. Petrol fiyatları da rekor seviyelere yakın seyrini sürdürdü.

İMKB DE DURUM

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Ulusal 100 Endeksi, günlük bazda yüzde 2,32 düşüşle kapandı. Endeks İkinci seansta 81,68 puan düşerek 41.537,22 puandan kapandı. Hisse senetleri ikinci seansta ortalama yüzde 0,20 oranında değer yitirdi.

İlk seanstaki 904,95 puanlık düşüş dikkate alındığında, Borsa endeksi günün tamamında 986,63 puan geriledi. Hisse senetlerinin günlük ortalama değer kaybı yüzde 2,32 oldu.

TAHVİL-BONO

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören 7 Ekim 2009 vadeli, bugün valörlü tahvilin bileşik faizi, önceki kapanışa göre 0,49 puan artarak yüzde 17,81'e çıktı.Bu tahvilin basit getirisi de yüzde 18,72'den kapandı. Bu kağıdın dünkü kapanıştaki basit getirisi yüzde 18,18, bileşik getirisi yüzde 17,32 olmuştu.

REPO

İMKB Tahvil ve Bono Piyasası Repo-Ters Repo Pazarı'nda 3 günlük işlemler en düşük yüzde 15,60, en yüksek yüzde 15,80 ve ortalama yüzde 15,73'ten yapılıyor.

PARİTE

Uluslararası piyasalarda avro-dolar paritesi 1,5414 , sterlin-dolar paritesi 2,0146, yen-dolar paritesi ise 102,02 düzeyinde seyrediyor.

KÜRESEL PİYASALARDAKİ DURUM TÜRKİYE'Yİ NASIL ETKİLER?


TEB Yatırım Genel Müdürü Ata Köseoğlu, yabancı yatırımcının gelmesinin belli bir zaman alacak olmasına karşın, Türkiye'nin yabancıların radar ekranında bulunduğunu, yerli yatırımcının ise çok daha arka planda kaldığını kaydetti.

3-4 Mart 2008 tarihlerinde Frankfurt'ta TEB Yatırım tarafından düzenlenen yatırım konferansı hakkında bilgi vermek üzere gazetecilerle bir araya gelen Köseoğlu, Avrupa borsalarının ciddi düşüş yaşadığı bir güne denk gelmesine rağmen, konferansta Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Kazakistan'la birlikte toplam 48 şirketin, Türkiye'den ise 18 halka açık şirketin üst düzey yöneticisinin, 51 yabancı fon kuruluşu ile birebir toplantı yapma fırsatı bulduğunu aktardı.

Köseoğlu, İMKB, global piyasaların düşüşünden en fazla etkilenen borsalardan biri olduğu için fiyatlamaların oldukça cazip olduğunu belirterek, bunların bugünden yarına yatırım anlamına gelmese de görüşmelere katılan şirketleri tanımak isteyen pek çok fon kuruluşu bulunduğuna dikkat çekti.Türkiye ekonomisine değinen Köseoğlu, olayların içeriden ve dışarıdan görünmesi arasında fark bulunduğuna işaret ederek, şu anda Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği de dahil olmak üzere yurt içinde bir takım risklere dikkat çekilirken, yabancı yatırımcıların ise bu noktalarda çok da bir risk görmediğini söyledi.

Köseoğlu, şu anda yerli yatırımcının yatırımlardan ciddi şekilde çekildiğini belirterek, "Yabancı yatırımcının gelmesi belli bir zaman alacak da olsa, onların radar ekranındayız. Yerli ondan çok daha arka planda, çok daha geriden geliyor" diye konuştu.Köseoğlu, yatırımın gelmesini sağlayan özelleştirme, şirket el değiştirmeleri gibi alanlarda yurt dışındaki temaslarında, yabancı ilgisinde bir sorun görmediklerini kaydederek, stratejik özelleştirmelerde beklenen fiyatların çok altında bir sonuç çıkmasını beklemediğini aktardı.

"YABANCILAR İLK ÖNCE DÖVİZ KURUNU SORUYOR"

TEB Yatırım Başekonomisti Sertan Kargın da yurt dışında düzenlenen yatırım konferanslarında yabancı yatırımcılardan edindikleri izlenimler hakkında bilgi verdi.Yabancı yatırımcıların kendilerine ilk olarak döviz kurunu sorduğunu söyleyen Kargın, liranın aşırı değerli olduğu ve hızla değer kaybedebileceği endişelerine karşı, bu aşırı değerlenmede uzun vadeli yatırımcıların, gelecek için değer gördükleri Türkiye'ye şimdiden gelmelerinin rol oynadığını kaydetti.

Kargın, uzun vadeli yatırımcıların getirdikleri bu dövizlerin zaten bankaların kasalarında yer aldığına ve günümüzde büyük ölçekli bankaların birleşme, satın alma, özelleştirme gibi faaliyetlerin finansmanına talip olduğuna işaret ederek, "Dolayısıyla bu döviz sağlam kaynaklardan Türkiye'ye girmiş durumda. Ciddi miktarda zaten döviz mevduatı var. Benim anlatmaya çalıştığım, döviz arzının sağlamlığı yönünden bir sorun olmadığı ve bu durumun spekülasyonlara kapıyı önemli ölçüde kapattığı" diye konuştu.

Yabancılarla görüşmelerinde başörtü konusunun sadece 2-3 dakika konuşulduğunu ifade eden Kargın, bunun ekonomiye negatif etki ihtimalinin sıfır ya da sıfıra yakın olarak görüldüğünü, dolayısıyla yatırım yapmaya devam edildiğini belirtti.

"ARACIN MOTORUNDA AKSAKLIKLAR VAR AMA YOLDAN ÇIKMASI RİSKİNİ GÖRMÜYORUM"

Kargın, bazı yabancı yatırımcıların finansmanlarını Türkiye içerisinden sağlamasına ilişkin olarak da, "Bu para iç kaynaklardan finanse edildiğinde yine doğrudan yabancı sermaye midir? Bu tamamen bir kayıt olayıdır. Böyle bir bildirim yaparsanız Hazine'ye bu, yabancı sermaye olur. Evet, kendi dövizimizi kullanıyoruz ama bu, o işlemlerin çökmesinden daha iyidir. Netice itibariyle o parayla biz daha verimli bir ekonomi satın alıyoruz" dedi.

Özel sektörün dış borcunun 51 milyar dolar olmasının bir risk oluşturup oluşturmadığına ilişkin bir soru üzerine, 2008 ve 2009'un bir kısmının zor olacağının görüldüğünü belirten Kargın, "Şu anda belli bir senaryo patikasında ekonominin hızından bahsediyorsak, evet bir yavaşlama var. Bu yolda ilerleyen aracın motorunda bazı aksaklıklar var. Ama biz aracın yoldan çıkıp devrileceği senaryosunu konuşuyorsak, böyle bir riski görmüyorum" diye konuştu.

Kargın, 51 milyar dolarlık döviz açığı tek başına şirketler olarak ortaya konduğunda gerçekten büyük bir açık olarak durduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Ama niye sadece şirketlere bakıyoruz. Ekonominin özel kesiminde bir de bireyler var. Bireylerin döviz pozisyonuna da bakmamız lazım. Bireysel yatırımcıların pozisyonuna baktığımız zaman 72 milyar dolar aktifine karşılık 4 milyar dolarlık döviz kredisi var. Dolayısıyla bireysel sektörde 68 milyar dolar döviz pozisyon fazlası var. Toplam özel sektöre baktığımız zaman ben 17 milyar dolarlık fazlaya geliyorum. Merkez Bankasını da ilave edebilir miyim? O da bir oyuncu. 33 milyar dolar da oradan. Bu da beni aşağı yukarı 50 milyar dolara götürüyor. Bankaların bilanço açığı 9 milyar dolar. O zaman özel sektörün bilanço içi döviz pozisyonu 41 milyar dolar fazla..."

"TÜRKİYE'DE ÇOK BÜYÜK BİR DURGUNLUK KRİZ GÖRMÜYORUZ''

Ekonomi Profesörü Nouriel Roubini, ABD'de finansal sistemde hane halkının ipoteklerinin gerektirdiği taahhütleri yerine getirememesinden kaynaklanan kayıpların 1 veya 2 trilyon dolara ulaşacağını, bunun büyük buhrandan sonra ABD'deki en kötü konut sektörü durgunluğu olacağını kaydetti.

Beyaz Saray Ekonomi Danışmanları Konseyinde 1998-2000 yılları arasında Uluslararası İlişkilerden Sorumlu Kıdemli Ekonomist, ardından ABD Hazinesi Uluslararası İlişkiler Sekreteryasında Kıdemli Danışmanlık yapan Roubini, ABD ekonomisinde yaşanan gelişmeler, bu gelişmelerin global piyasalarla Türkiye'ye yansımaları konusundaki görüşlerini, İş Yatırım tarafından düzenlenen, ''Geniş Açı'' toplantılarının beşincisinde katılımcılarla paylaştı.

Konuşmasında, gelişmekte olan piyasalar içinde Türkiye'nin durumunu değerlendiren Roubini, Türkiye'nin 2006 yılında bütçe açığının azaldığını, döviz kurlarının daha esneklik kazandığını, finansal sistemin güçlü ve para birimlerine karşı daha dayanıklı olduğunu anlattı.Roubini, şöyle devam etti:

''Çok güzel bir düzenleme denetleme kurumunuz var. Özelleştirmeler gayet güzel ilerliyor.Türkiye'nin AB'ye katılım süreci bütün bu gelişmeleri olumlu yönde etkiliyor. Tabii ki bu uzun yıllar alabilir. Ama bu Avrupa için, Türkiye için, global ekonomi için olumlu bir gelişme. Türkiye makro düzlemde çok güzel şeyler yaptı. Finansal ve politik anlamda gerçekten çok daha güçlü bir hale geldi. Türkiye'de çok büyük bir durgunluk, kriz görmüyoruz."

Roubini, son yılda makro finansal durumlarda özellikle global ekonominin zayıflamasıyla birlikte bazı negatif etkiler görüldüğünü ve görüleceğini ifade ederek, Türkiye'nin gelecekte umut vaat eden bir ülke olduğunu düşündüğünü söyledi.Roubini, bu yıl ABD'de bir resesyon bulunduğunu ve global anlamda da durgunluk yaşanacağını belirterek, yatırımcılara dikkatli olmalarını önerdi.

''Önümüzdeki yıllarda daha riskli bir ortamın bizi beklediğini düşünüyorum'' diyen Roubini, bu durumda gelişmekte olan ekonomilerin yapabileceği en iyi şeyin, dışardan gelecek riskleri kontrol altına almak olduğunu söyledi. Roubini, ''Özelleştirmelere önem verirseniz, üretim kapasitenizi arttırırsanız bu şokları kontrol altına almayı, hatta elemeyi başarabilirsiniz'' dedi.

Küresel ekonomiler için gelişmekte olan piyasaların birer güç haline geldiğini ifade eden Roubini, bunun daha dengelenmiş bir gelecek anlamına geldiği görüşünü de aktardı.

''RESESYON 4 VEYA 6 ÇEYREK DAHA SÜREBİLİR''

Roubini, ABD ekonomisindeki gelişmeleri değerlendirirken de ABD'nin uzun soluklu ve ağır bir durgunluk dönemine girdiğini, sert bir iniş yaşadığını kaydederek, ''Bana göre sert bir resesyon oluyor. Bunun 4 veya 6 çeyrek daha sürebileceğini, 2008 hatta 2009 sonuna kadar yansıyacağını düşünüyorum'' dedi.

ABD'deki daha önceki iki durgunluk döneminin 1991 ve 2001 yıllarında yaşandığını, bunların her birinin 8 ay sürdüğünü hatırlatan Roubini, ''Mevcut ekonomik koşullar şu an daha kötü. O yüzden bu resesyonun daha uzun süreli ve daha şiddetli olacağını düşünüyorum'' görüşünü dile getirdi.

Roubini, ABD ekonomisinin durgunluğa girmesini engellemek için FED'in faiz indiriminde geç kaldığını belirterek, FED'in çok ciddi biçimde faiz oranlarını azaltmaya devam edeceği görüşünü aktardı.2001 yılında faizin yüzde 6'dan yüzde 1'e indirildiğini hatırlatan Roubini, bu yıl yüzde 1'in altının görülebileceğini kaydetti.

Avrupa Merkez Bankasının hala ''büyüme oranları aynı devam edecek'' düşüncesiyle faizleri indirmediğini dile getiren Roubini, ''Haziran'dan sonra bunların da düşmesi söz konusu olabilir. Ama çok geç kalınırsa iyi olmayacağını düşünüyorum'' diye konuştu.ABD'de faiz oranlarının daha önce düşürülmesi ve finansal sistemin daha önce düzenlenmesi gerektiğini ifade ederek, bazı politika hataları yapıldığını aktaran Roubini, ''Bu durgunluk ne kadar şiddetli ve ne kadar uzun sürecek bunu düşünmek gerekir. Çünkü bunu durdurmak çok da söz konusu değil'' görüşü dile getirdi.

''SATILAMAYAN EV SAYISI YÜZDE 60 ARTTI''

Konuşmasına ABD'deki konut krizine de değinen Nouriel Roubini, ABD'nin konut sektöründe en büyük ''balonu'' yaşadığını, satılmayan ev sayısının yüzde 60 arttığını, konut fiyatlarının yüzde 10'dan fazla gerilediğini, bu yıl içinde bir yüzde 10'luk düşüş daha beklendiğini anlatarak, konut fiyatlarındaki yüzde 20 veya 30'luk bir düşüşün konut sektörü sermayesinde 4 veya 6 trilyon dolarlık bir düşeşe yol açacağını aktardı.

Satılamayan yeni ve mevcut konut stokunun aşırı yükseldiğini, konut fazlasının 2009'da da artmaya devam edeceğini dile getiren Roubini, ABD ekonomisinde genele yayılan durgunluğun, konut sektöründeki durgunluğu daha derin ve uzun soluklu hale getireceğini söyledi.

Roubini, finansal sistemde hane halkının ipoteklerinin gerektirdiği taahhütleri yerine getirememesinden kaynaklanan kayıpların 1 veya 2 trilyon dolara ulaşacağını da belirterek, bunun ''Büyük Buhran''dan sonra ABD'deki en kötü konut sektörü durgunluğu olacağını kaydetti.Konut kredilerindeki ''patlamaya'' değinirken de Roubini, patlama arttığı zaman bunun sonucunun ne olacağının bilinemeyeceğini, ancak yavaşladığında reel ekonomi üzerinde etkilerini çok büyük olacağını ifade ederek, ''Patlamanın ne kadar olacağını bilmiyoruz. Şu an piyasaları inceliyoruz. Ve burada bir çekişle hastaya vuruyoruz ve onu öldürmeye çalışıyoruz gibi patlamayı durdurmaya çalışıyoruz'' benzetmesini yaptı.

Nouriel Roubini, ABD'deki resesyonun diğer piyasalara olan etkisini değerlendirirken de yumuşak ya da sert, nasıl olursa olsun bu inişi, tüm dünyanın sadece gözlemlemeyle kalmasının mümkün olmadığını, dünyanın geri kalanında ABD'dekine benzer bir resesyon yaşanmayacağını, ancak ekonomideki yavaşlamanın şu an ki mevcut piyasa beklentisinden daha büyük olacağı görüşünü dile getirdi.

Avrupa'nın bazı ülkelerinde özellikle İngiltere, İspanya, İrlanda, Portekiz, İtalya, Fransa ve Yunanistan'da bu yıl resesyon riski bulunduğunu aktaran Roubini, ABD ile yüksek ticaret bağı olan Meksika, Kanada, Çin gibi ülkelerin gördüğü zararın yüksek olabileceğini kaydetti. Roubini, ABD'deki tüketimin azaldığına dikkat çekerek, buna bağlı olarak Çin gibi ülkelerin ABD'ye ihracatının azaldığına, ABD'deki küçülme ne kadar büyük olursa Çin'deki küçülmenin o kadar artacağına işaret etti. Roubini, konuşmasında doların güçsüzleşmeye devam edeceği görüşünü de dile getirdi.

"DÖVİZ KURUNDA YÜKSELİŞ UZUN VADEDE YARARLI"

Adana Sanayi Odası (ADASO) Başkanı Ümit Özgümüş, ''döviz kurundaki yükselişin, kısa vadede enflasyona olumsuz etkisinin olacağını ancak, orta ve uzun vadede yararının görüleceğini'' bildirdi.

Özgümüş, döviz kurlarında geçen haftadan itibaren başlayan yükselişi yakından takip ettiklerini, bu yükselişten Türkiye ekonomisi açısından tedirginlik duyulmaması gerektiğini belirtti.Özellikle avroda son bir haftada yaklaşık yüzde 10 gibi bir artışın dikkat çektiğini ifade eden Özgümüş, ''Döviz kurundaki yükselişin kısa vadede enflasyona olumsuz etkisi olur ancak, orta ve uzun vadede yararı görülecektir'' dedi.

Özgümüş, uzun bir süredir dövizin düşük tutulmasının zorlama olduğunu ileri sürerek, ''Yani, tamamıyla Türk lirasına yüksek faiz verip sıcak parayı çekerek arzı artırıp, dövizin düşük tutulmasına dayalıydı. Bunun çok uzun süreli olmayacağını biz bugüne kadar hep söyledik'' şeklinde konuştu.

Şu anda dünya ekonomisindeki tedirginlikten dolayı dolarda ve Avro'da başlayan yükselişin biraz daha devam edeceği beklentisinde olduklarını ifade eden Özgümüş, şunları kaydetti:''Her ne kadar enflasyona da olumsuz etki yapsa da bu yükseliş biraz daha devam etmeli. Bundan dolayı tedirginliğe kapılmanın gereği yok. Çünkü şu anda içerde sanayici düşük kurdan dolayı bir yandan ihracatta fiyat tutturamazken bir yandan da ithalatta rekabet edemiyor.''

AJANSLAR