Daha önce bahsetmiştim.
"Kanal D" nin çıkardığı DVD'de yenice bir film:
Schlöndorff'tan
Grev. Polonya'da önceki rejimi silkeleyen
"Solidarnosc"un,
"Dayanışma Sendikası"nın 28 yıl önce doğduğu yeri, tersaneleri. Gdansk'ı, Gdinia'yı.
"Filmdeki işçiler"den, 1 milyondan fazla üyeli
"Dayanışma"dan İstanbul'a mektup geldi:
"Tuzla tersanelerindeki çalışma koşullarını öğrenmek bizi derinden etkiledi ve şaşırttı. 8 ayda 18 işçinin hayatını kaybettiğini, çok daha fazla kişinin yaralandığını, sakat kaldığını öğrendik.İşçilerin sendika üyesi olmasının önünde çeşitli zorluklar olduğunu da biliyoruz. Tuzla işçilerinin mücadelesini tüm kalbimizle destekliyoruz. Gdansk, Gdinia işçileri." Başka filmlerin, başka hayatların, başka tersanelerin, başka fabrikaların işçilerinden, örgütlerinden de mektuplar geldi.
155 ülkede 168 milyon işçinin üst örgütü olan
Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu Başbakan'a da yazdı:
"Tersaneleri düzeltiniz." (Sezar'ın hakkı Sezar'a) Hızlı büyümesi, çok sayıda sipariş almasıyla dünyada tanınan Tuzla tersaneleri,
(Mezarın hakkı mezara) çok sayıda işçisinin ölüme düşmesiyle de bilinmeye başladı.
Ankara'da Meclis önceki gün Tuzla'yı problem diye tescil ederken, İstanbul'da polis dün Tuzla işçilerinin eylemini pestil ediverdi.
8 ayda 18 işçinin ölümünün sebepleri, müsebbipleri üstüne polis şiddetiyle yüründüğünü gördünüz mü? Yok. Zaten öyle olmamalı.
Ama 18 işçinin ölümü yüzünden yürüyenlerin üstüne yürünüverdi.
Yoksul, aşırı mesaiden yorgun, hayat şartlarına öfkeli polisler; yoksul, aşırı mesaiden yorgun, hayat şartlarına öfkeli işçileri dövdü.
Bir gün önce
"Gemileri yakmayalım... Hepimiz aynı gemideyiz" diye, tabii yürüyemeyen, oturup konuşan tersane patronları adına denmişti ki...
"İşçiler televizyona baka baka yürürken borulara tosluyor... Öğlen yemek zili çaldığında iş alanında adeta engelli koşu oynuyorlar." Böylece, yürürken borulara toslayarak ölmeyen işçilerin, ölen işçiler ölmesin diye yürürken polis coplarına toslamalarının bir piyasa tecellisi olduğu da kafamıza çakıldı.
Devletin, hükümetin, hükmetmenin o zengin ve engin manası da.
Anayasa'daki eşitlik, imtiyazsızlık, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı gibi hususların manasızlığı da.
Dedik ya,
tersane hepimize dershane! Yerli filmi umursamayan, en azından o yabancı filmi izleyebilir.
Yayın tarihi: 28 Şubat 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/02/28//haber,6D37EC7CA2F642EF9569E9612522A51F.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.