kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Şubat 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ECEVİT KILIÇ

Atatürk döneminde de baskı vardı

* Cumhuriyet'in ilk yıllarında nasıldı? Bir yanda saltanat ve hilafet savunucuları, diğer yanda özgürlük savunucuları vardı. İstanbul İstiklal Mahkemesi'nde gazeteciler sorgulandı, İstanbul basınının yazdığı eleştiriler yüzünden Ankara rahatsızlık duydu. Tüm aykırı sesleri susturmak için Takrir-i Sükûn Kanunu çıkartıldı. Sonuçta anti-demokratik, baskıcı yöntemler kullanıldı.

* Turgut Özal'la Erdoğan'ın medya ile ilişkileri karşılaştırıldığında neler dikkatinizi çekiyor? Özal'ın hem başbakanlığı hem de cumhurbaşkanlığı dönemlerinde bazı gazetecilerle çok iyi ilişkileri olduğunu, onlarla sık sık telefonla veya yüz yüze görüştüğünü biliyoruz ama diğer yandan döneminde yüzlerce gazeteci hakkında davalar açıldı, kitaplar toplatıldı, gazete ve dergiler yasaklandı, ciddi bir kıyım yaşandı. Hatta gazetecilere toplam 5 bin 500 yılı bulan cezalar verildi. Muzır Yasası, Terörle Mücadele Kanunu hep bu dönemin ürünleridir. Uluslararası Basın Enstitüsü'nden Özal'a baskılar nedeniyle uyarı mektubu bile geldi.

* Erdoğan'ın gazetecilerle ilişkisi nasıl? Erdoğan'ın gazetecilerle Özal tarzı bir ilişkisi yok. Erdoğan gazetecilere öfkesini zaten açık açık söylüyor. Özal döneminde konut, köşk gazeteciliği vardı. Medya, siyaset ve büyük sermaye ilişkileri çok iç içe olmaya başladı. Ben buna "Bermuda şeytan üçgeni" diyorum. Bu dönemde liberal ekonominin medyaya yansımasıyla, parası olan herkesin gazete sahibi olabilmesi, beraberinde sosyal sorumluluk boyutunun rafa kaldırılmasını getirdi. Medyanın mülkiyet yapısında değişim oldu. Köşe yazarları da starlaştı. Yıldızlaşamayan medya çalışanlarının çalışma koşulları olumsuzlaştı. Siyaset, büyük sermaye zaman zaman medyaya haber pazarlamaya başladı. Ne yazık ki medya da buna karşı duruş sergileyemedi.