kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Şubat 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
EMRE AKÖZ

'Çeneyi' bırakın: Kimliğini ispatlayan kampusa girer!

Türkiye'de olaylara " teknik " değil " ideolojik " bakma eğilimi çok yüksektir. Bunun nedeni Osmanlı'ya kadar uzanır.
Osmanlının ekonomik düzeni ve iktidar yapısı, sermayenin birikmesini ve dolayısıyla güçlü bir sermaye sınıfının çıkmasını engellemiştir.
İmparatorlukta canlı sayılacak bir ticaret vardı elbette ama sanayi tipi üretim sınırlı kalmıştır.
Mevcut olanın çoğu I. Dünya Savaşı ile elimizden çıkınca, iyice güdük kaldık.
Bunun sonucu olarak toplumsal düzeyde " rasyonelleşme " doğru dürüst oturmamıştır.
"Rasyonelleşme" ya da yukarıda basitçe ifade ettiğim gibi "teknik" yaklaşım: Kar-zarar hesapları ... Muhasebe yöntemleri ... Rekabet ... Maliyeti azaltma ... Bankacılık sistemi ...
Serbest piyasa koşullarına uygun zihniyetin serpilmesi ve kendini kabul ettirmesi ancak 1980'lerden sonra başladı.
Hâlâ da oturmuş değil.

Halbuki olaylara ideolojik gözlüklerle değil, öncelikle " ne ise o " olarak bakmaya çalışsak... Sorun olarak gördüğümüz birçok şeyin aslında hiç de sorun olmadığını fark edeceğiz...
İşte size örnek...
Tartışıyoruz: Başını örtmek isteyen kızlar, bunu nasıl yapacak? "Çene altı" filan diye tanımlar yapmaya çalışıyoruz.
Niye? " Efendim, çünkü laikliğe aykırı olmaması gerekiyor ." Peki olaya "teknik" bakış nedir?
Anlatmaya çalışayım...
Üniversite öğrencisi istediğini giyer... Hani " bikiniyle gelirler " deniyordu ya... Gelsinler! Eğer cesaretleri varsa, arkadaşları tarafından alaya alınmaya, fotoğraflarının çekilmesine filan razıysalar... Bikiniyle gelsinler.
Tabii asıl sorun örtünme.
Onun da kıstası şudur:
Üniversitede okumaya hak kazanan örtülü kız kampusun kapısına gelir... Kimliğini gösterir... Güvenlik elemanı elindeki listeye, kimliğe ve kızın yüzüne bakar...
Eğer tüm bilgiler birbirini tutuyorsa; kız ne giyerse giysin kampusa girer...
Mesela sınav sırasında da durum aynı: Sınavı yapan hoca ve asistanları, salona giren kızın kimliğini belirlemek zorundadır.
Şu soruyu sormaya hep hakları vardır hem de sormak görevleridir: "Kardeşim, sen bu sınava giriyorsun ama iddia ettiğin kişi misin bakalım?"
Kimliğini ispatlayan... Yani yüzünü gözünü gösteren kız sınava girer, ispatlayamayan dışarıya çıkartılır.
"Çene altında bağlama" filan gibi tartışmalara hiç gerek yok.
Kimliğini ispatlayan üniversiteye girer, ispatlayamayan giremez.
Bu kadar basit.
Hani " YÖK'ün Ek 17'nci maddesini değiştirelim mi, yoksa olduğu gibi kalsın " diye konuşuyor... Ve değiştirdikleri takdirde Anayasa Mahkemesi'nin tüm olaya taş koyacağından korkuyorlar ya...
Ek 17'ye dokunmaya, "çene altı, mene üstü" gibi acayip ölçütler getirmeye gerek yok.
Yapılması gereken, " güvenlik " ilkelerini ve uygulamalarını " net ve kesin " hale getirmektir.
Üniversiteye devam etmenin kriteri " giysi " değil, " kimlik ispatıdır ".
Birçok kişi dalga geçti ama " teknik " açıdan bakıldığında Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Mustafa Akaydın'ın " Türban, kopya çekilmesini kolaylaştırır " iddiası dikkate alınması gereken bir iddiaydı.
Tekrar edeyim: "Haklıydı" ya da "haksızdı" demiyorum... "Tam o noktada, söylediği dikkate alınması gerekirdi" diyorum.
Aynı profesör, " Yahudi başlığı ' kipa ' ile girebilir ama türbanla giremez " derken boğazına kadar ideolojiye batmıştı.
Buna karşılık "kopya" başka türlü bir yaklaşımdır. Bunun incelenmesi gerekir: Hakikaten türban takan bir kızın (ki bunu " inanarak " değil, " numaradan " da yapabilir) kopya çekmesi daha mı kolay?