kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Şubat 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ŞEREF OĞUZ
ÖNERİ-YORUM

Çalışana katlanmak

Geçen yıl Alaturka Yönetim teması ile kongresini yapan Peryön, bu yılın konu arayışında, 360 derecelik bir bakış açısıyla, insan kaynaklarını (İK) dün masaya yatırdı. İK alanında bu sivil toplum örgütümüzün amacı, daha rekabetçi bir Türkiye için ihtiyacımız olan insan kaynağını geliştirmek.
Hal böyle olunca da akla yığınca güncel sorun takılıyor. Bunlardan en önemlisi, istihdam yaratmaya fazlaca hizmet edemeyen büyümemiz.
Altını eşeledikçe bunun, hükümet programlarından daha derinlerde yatan " maraz "lara dayandığını görmek mümkün.
Bir yandan işsizliğin erimediği bu ortamda öte yandan işletmelerin insan kaynağı sıkıntısını nasıl açıklayabiliriz? Talep var ancak arz mı yetersiz? Yoksa tersi mi?
Aslında binlerce sebep sayılabilir fakat ben bunun kültürel boyutuna dikkat çekmek istiyorum.
Hoşgörüsüzlük endeksi'nde hâlâ ilk sıralarda yer aldığımızın bir göstergesini de işveren-çalışan ilişkisindeki "tahammülsüzlükte" fark edebiliyoruz.
Çalışanına " maraba " gibi bakan bir kültürde Batılı anlamda insan kaynakları yönetimi kuramıyorsunuz. Zira çoğu işverenin çalışanına bakışında temel sakatlık bu.
Her ne kadar dinimiz " alın teri kurumadan " çalışanın " hakkını vermeyi " emretse de kazın ayağı böyle gelişmiyor.
Çalışanını seven işveren sayısı son derece az. Zaten bu gibi firmalarımızın krizlerde dahi başarılarını görüyor ve alkışlıyoruz.
Ancak büyük çoğunluk " çalışanına katlanma " noktasında bir insan kaynakları yönetim yaklaşımı sergiliyor. Sorsanız bir İK departmanları vardır. Fiyakalı İK söylemleri de...
İşe alım ilanlarına göz atın; Hillary şartlarında birilerini aradıklarını görürsünüz. Fakat bu ilanlara başvuranlara önerdikleri, " asgari ücret "i geçmez.
Zira çalışanını sevmeyen ve ona katlanmak zorunda olan çaresiz(!) bir patron profili yaygın.
Giderek artan fert başına milli gelire paralel olarak bu patron tipinin, "kazan-kazandır " kültürüne dönüşmesi kaçınılmaz olacak.
Sorun, bu sürecin uzamasıdır. Zaten kültürel dinamikler de bir geceden ötekine değişmiyor.
İşte tam da bu noktada ben, Peryön gibi STK'lardan ve İK yöneticilerinden kritik bir rol bekliyorum; Başta kendileri olmak üzere, patronların " çalışana değer vermesini " sağlamak.
Katlanmak yerine sevmek.
Olamaz mı?