Belgrad, Belgrad... Bu büyük ve eski kenti birazcık da olsa görebilmek için, programımı değiştirip, bir gün önce geliyorum. Hiç olmazsa bir gece ve bir yarım gün gezebileyim diye... Ve karşımda bir zamanlar görkemli olduğu anlaşılan, ama şimdi hayli umutsuz, ışıksız ve ruhsuz bir kent buluyorum. Seçim gecesi olduğu halde, sokaklar bomboş: Nerede o Batı kentlerindeki seçim-sonrası neşesi, coşkusu? Görkemli eski yapıların yanıbaşında, komünist dönemin dev modern mimari ucubeleri yer alıyor. Şoförüm birini gösterip "İşte Çavuşesku'nun mimari şaheseri," diyor. Ciddi mi diye bakıyorum, ama alay ettiğini anlıyorum. Kimi yerlerde eski, soylu, ama terk edilmiş gibi duran yapılarla iç içe yeni inşaatlar var. Yer yer Türk büfeleri göze çarpıyor. Ya da fast-food yerleri. Ama şık, çekici, iştah açan bir lokanta yok sanki... İnsanlar bir an önce bir şeyler tıkınıp evlerine kapağı atmak ister gibi... En hazini ise kentin orta yerinde, NATO'nun savaşı sonlandırmak için giriştiği 1999 bombardımanlarından arda kalan yarı yıkık binalar: Eski genel kurmay, bakanlıklar, idari binalar, vs. Acaba niçin bunları yıkmıyor veya onarmıyorlar? Paraları mı yok, yoksa kimileri bunu o ünlü Sırp milliyetçiliğinin bir utanç abidesi olarak göz önünde tutmayı mı yeğ tutuyor? Ne olursa olsun, aslında birçok açıdan bize benzeyen bu güzel, duyarlı ve sanata açık halkın, artık bu utançtan kurtulup uygar Avrupa'da yerini alması gerekiyor. Hem kendi selameti hem de dünyanın selameti için... Bunun yolu da elbette bir an önce çağdaş bir demokrasiye geçmekten ve bunun için en uygun liderleri işbaşına çağırmaktan geçiyor. Umarım Sırp halkı bunu başaracaktır.
Bugünkü Tüm Yazıları
Kentin içindeki utanç binaları
Yayın tarihi: 25 Ocak 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/25/cm/haber,5739349AE9084844A55585A2479BA8DC.html
Tüm hakları saklıdır.