Temmuz ayının son haftasında başlayıp zaman zaman alevlenip ardından küllenen küresel finansal piyasa yangını, sonunda bacayı sardı. ABD piyasalarının kapalı olduğu haftanın ilk gününde Asya'dan Avrupa'ya bütün hisse senedi piyasaları dalgalanmanın en kötü gününü yaşadı. 16 Ağustos'taki dibe vuruştan daha sert ve daha büyük boyutlu kayıplar meydana geldi. Borsa düşüşleri Asya'da yüzde 57, Avrupa'da yüzde 7'ler, Türkiye'de de yüzde 6.4 düzeyinde gerçekleşerek tam bir
kara pazartesi etkisi yarattı.
Dolar değer kazanırken carry trade'de çözülme nedeniyle Japon Yeni, dolar karşısında 105.73 değeri ile Mayıs 2005'ten bu yana en yüksek düzeyine çıktı. Yüksek getirili para birimleri dahi dolar karşısında değer yitirdi. Dolar Türiye'de 1.22 YTL'ye kadar yükseldi. Böylece doların bir haftaya bile varmayan süredeki yükselişi yüzde 7'ye vardı. Dünyada petrol ve metal fiyatları da resesyon beklentisine paralel geriledi.
-
Resesyon korkusu- Bütün bunlara yol açan ana gelişme ise
ABD ekonomisinde resesyon ihtimalinin güçlenmesi ve ayrışma teorisinin çökmesiydi. Yani ABD resesyonu dünyanın geri kalanını da etkileyecekti. Piyasalar bu resesyonu ve kader birliğini satıyor. Ama hafta sonunda ne oldu da küresel piyasalar ve Türkiye piyasaları dün çöktü? Normalde kayda değer bir gelişme yok.
Sadece cuma günü en geç kapanan piyasa olarak ABD'de hükümetin ekonomiyi canlandırma paketi açıklandı. Açıklama öncesi umuttan dolayı Dow Jones Endeksi 12.159 puandan 12.442'ye kadar çıkmış ve yüzde 2.3 düzeyinde prim yapmıştı. 145 milyar dolarlık yardım paketinin geç devreye girecek olması ve küçüklüğü pek beğenilmedi. Endeks bu açıklamanın ardından yüzde 3.9 düşüşle 11.954 puana kadar indi.
Dünyanın en büyük piyasası için böyle bir düşüş ciddi bir kayıp. İki günlük tatilde piyasa profesyonelleri ve yatırımcıların yeterince düşünme fırsatları oldu. Olumsuzluklar birikti, piyasaların açıldığı ilk günde de patlamaya dönüştü. ABD'nin ekonomiyi canlandırma paketi açıklayacak kadar durumu ciddiye alması, açıklanan verilerle ucu ortaya çıkan resesyonun ihtimalini daha da güçlendirdi. Resesyon söz konusuysa yüzde 5'lik fiyat düşüşü küçük kalır. Geçmiş resesyonlar yüzde 20-30'luk fiyat düşüşlerini dahi gündeme getirmişti.
-
Ayrışma teorisi yıkıldı- Resesyonun satılması yanında geçen hafta ayrışma teorisi de yıkıldı. Yani "ABD resesyona girse bile dünya artık tek ekonomik kutuplu değil, Asya ve gelişmekte olan ülkeler bundan pek etkilenmez ve dünya ekonomisinde sert bir durgunluğa girmekten kurtarır" inancı son buldu.
Küreselleşme sonucu piyasaların birlikte hareketi ve ekonomik ilişkilerin etkisi böyle bir ayrışmaya geçit vermedi. Dün de Bank of China'nın mortgage krizinden etkilendiği ve geçen yılın son çeyrek bilançosunda bunun zarar olarak yansıyacağı haberi, türbülans döneminin en sağlam kalesi Çin piyasasını düşürdü.
-
Ayakta kalan yok- Temmuzdan bu yana küresel piyasalarda başlayan yangın dünkü hareketlerle doruk noktasına çıktı. Hem ABD ekonomisinde meydana gelebilecek durgunluk riskini hem de bu ekonomiyle ilişkisinden dolayı Avrupa ve Asya ekonomilerini etkileyeceğinden, piyasaların ayrışması mümkün olamıyor.
Piyasalar birlikte düşüyor, güçlü ekonomiye sahip olan ülke piyasası ile zayıf ekonomiye sahip piyasa da hemen hemen aynı tepkiyi veriyor . Piyasalar domino taşı gibi arka arkaya devriliyor, ayakta kalan yok. Global etki hiç bir ayrım yapmıyor.
-
Madalyonun bir yüzü- Bu
anlamda 2002'den 2007 ortasına kadar hep globalleşmenin faydalarını görmüştük. Küresel risk alma iştahındaki artış ve likidite bolluğunun meyvelerini toplamıştık. Ülke olarak böyle bir küresel atmosferden yararlanmıştık. Enflasyonu tek haneli rakamlara düşürürken yüksek büyüme sağlayabilmiştik. Finansal piyasalarda 5 yıla uzayan bir olumlu konjonktür ve yüksek kazançlar sağlamıştık.
-
Madalyonun öteki yüzü- Ancak ABD'den mortgage sektöründe başlayan yangının, kredi piyasasına, oradan finansal sektörünün tümüne, reel ekonomiye ve dünyaya yayılmasıyla
küreselleşmenin diğer yüzüyle de tanışmaya başladık. Hak edelim etmeyelim artık global eğilimlerin etkisinden ve olumsuzluğundan kurtalamayağız.
Dünyanın diğer güçlü ve büyük ekonomilerinde olduğu gibi, domino taşları arasında tek başımıza ayakta kalamayacağız. Üstelik cari açığımız ve borcumuzun yüksekliği nedeniyle küresel fonlara ihtiyacı en çok olan ülkelerden biriyiz. Bu fon akımları nasıl geçmiş dönemde döviz kurundan başlayarak finansal piyasalar ve ekonominin kaderini belirlediyse, bundan sonra da bu etki tersine bir şekilde de olsa sürecek. Artık sırada madalyonun sevimsiz yüzüyle tanışma var.
- Sonuç- "Düşen bir çığda hiçbir kar tanesi kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz." W. Churchill
Yayın tarihi: 22 Ocak 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/22//yildirim.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.