Yargıtay: İki yıl nişanlı kalınmaz
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, yanında çalışan kadın ile iki yıl birlikte yaşadıktan sonra nişanlanan diş hekiminin, nişanlısına satın aldığı dairenin resmi nikah yapılmadan ayrıldıkları için iadesini talep etmesini yasaya aykırı buldu.
Yerel mahkemenin kararını bozan Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, iki sene birlikte yaşamanın evlenmeyle sonuçlanacak bir nişanlanma mahiyetinde olmadığına karar vererek, "Tarafların iki sene nikahsız yaşamaları bu birleşmenin kanuni ve medeni evlenmeye tekaddüm eden bir nişanlanma mahiyetinde olmadığını göstermektedir" dedi.
İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin verdiği kararı bozan Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, diş hekiminin nişanlısına satın aldığı dairenin tapusunun iptali için açılan davada davacı lehine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu belirtti.
İzmir'de diş hekimi olarak görev yapan davacı, boşandıktan sonra yanında yardımcı eleman olarak çalışmaya başlayan kişi ile aralarında duygusal bir yakınlık meydana geldiğini ve 2001 yılında nişanlandıklarını, 13 bin YTL ödeyerek davalıya mesken satın aldığını ve daha sonra davalının nişan yüzüğünü atarak ayrıldığını, sebepsiz zenginleştiğini ve satın aldığı meskenin tapusunun iptali ile adına tescilini talep ederek dava açtı.
DAVALI KADIN: "NİŞANLANMADIK, BİRLİKTE YAŞADIK"
Davalı kadın da mahkeme verdiği ifadede davacı diş hekimi ile 2 yıl boyunca nikahsız bir birliktelik yaşadıklarını, nişanlanmadıklarını, daireyi kendisinin satın aldığını belirterek davanın reddini talep etti.
Mahkeme, nişanın bozulması ve evlenmenin gerçekleşmemesi nedeniyle 12 bin 250 YTL'nin davalıdan tahsil edilerek davacı diş hekimine ödenmesi gerektiğin karar verdi. Mahkemenin verdiği kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, emsal bir karara imza atarak, iki yıllık sürenin nişanlanma için uzun bir süre olacağına dikkat çekerek yerel mahkemenin kararını bozdu.
"GAYRİ AHLAKİ BİR AMAÇ İÇİN VERİLEN ŞEYLER GERİ ALINAMAZ"
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, verdiği emsal kararda şu görüşlere yer verdi:
"Dava, gayri meşru birleşme sırasında davacı tarafından davalıya yapılan para yardımı ile alınan mesken tapusunun iptali ile davacı adına tescili olmadığı takdirde davalının sebepsiz zenginleştiği 17 bin YTL bedelin tahsili isteminden ibarettir. Davacı ile davalının bir araya gelerek iki sene karı koca gibi yaşadıkları, daha sonra geçinemeyerek ayrıldıkları anlaşılmaktadır. Tarafların iki sene nikahsız yaşamaları bu birleşmenin kanuni ve medeni evlenmeye tekaddüm eden bir nişanlanma mahiyetinde olmadığını göstermektedir. Bu nedenle davacının davalıya verdiği ve yaptığı harcamaların meşru olmayan bir maksadın istihsali için verilmiş bir paradan ibaret olduğunu kabul zarureti vardır. Borçlar Kanunu'nun 65. maddesine göre gayri ahlaki bir amacı sağlamak için verilen şeylerin geri alınması mümkün değildir. Nişanın bozulmasında hediyelerin iadesi ile ilgili hükümlerin burada kıyasen uygulanması yoluna gidilerek davanın kısmen kabulünde isabet yoktur. Mahkemece değinilen bu yön gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şeklide davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir."
(ANKA)
Yayın tarihi: 17 Ocak 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/17//haber,0860811513064AF286D0D52129122523.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.