Gelin canlar bir olalım dedi Başbakan. Daha ilk çağrıda, gönüllerin çiçek açması ve ellerin kenetlenmesi beklenemezdi. Çünkü yüzyılların kavgası girmişti araya; kalpler mühürlüydü. Gözler, birbirini görmez olmuştu. Üstelik bu çağrıyı yapan, Sünni Müslümanlığı en katı kurallarıyla yaşayan, hatta kimilerine göre
"siyasal İslâm'ı" temsil eden biriydi.
İlk buluşmanın sancılı geçmesi, tepki alması, münakaşa konusu yapılması tabikarşılanmalı. Ama bu iftar münasebetiyle, Alevi kardeşlerimizin kültürlerini ve inançlarındaki bazı hassasiyetleri daha yakından öğrenme fırsatı elde ettik. Bu hepimiz için kazançtır. Hz. Hüseyin'in, Kerbela'da katli dolayısıyla tutulduğu için, bir matem orucu söz konusuydu; gösteri ve eğlence yoktu. Bıçak ve et, kanı çağrıştırdığı için sofrada yer almıyordu; keza, su içilmiyordu; çünkü Hz. Hüseyin çölde susuz kalmıştı. Kısacası, Ramazan ve Muharrem oruçları birbirinden farklıydı. Bizler 11 ayın sultanını büyük neşe içinde karşılıyoruz; onlar, Muharrem ayını, boynu bükük yaşıyorlar. İftar daveti, en azından birbirimizi daha iyi tanımamıza yaradı. Böylesine iç içe yaşayalım, aynı kitabı okuyalım, aynı peygambere inanalım ama, özelliklerimizden haberdar olmayalım. Karşısındakini yok sayarak, farklılığı reddedip veya görmezden gelerek yürütülen
"birlik ve beraberlik" siyaseti iflâs etti. Bunca yıl, birbirimize sırtımızı dönmüşüz. Çok yazık!
Yayın tarihi: 15 Ocak 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/15//haber,00BCE3C81791476BAF36BDCC08BE9832.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.