kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Ocak 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Başkanlığını Ulusoy’un yaptığı Futbol Federasyonu Genel Kurulu önümüzdeki haftasonu toplanacak.

Demokrasi yerine mafyaya sarılan adam

ECEVİT KILIÇ
Türkiye'de 10 yıldır Futbol Federasyonu seçimleri hep kavgalı ve tartışmalı oldu. Hepsinde de baş aktör Haluk Ulusoy'du. Demokrasi kavramını ağzından düşürmeyen Ulusoy, buna karşın en çok da mafyaya sarıldı..
En iyi spor yazarının, en iyi antrenörün, en başarılı kulüp yöneticisinin bile affedilmez bir günahı vardır... Takım ile taraftar arasına girmek... İşlerini iyi yapsalar da bu günahtan kaçamazlar... Haluk Ulusoy ise sadece takım ile taraftar arasına girmekle kalmadı, daha ebedi bir günah işledi ve mafya gerçeğini futbolun, takım ile taraftar arasında hiç kimsenin girmemesi gereken o vicdan sığınağının içine bir daha çıkamamak üzere yerleştirdi. Haluk Ulusoy, Türkiye'nin en büyük aile holdinglerinden biri olan Ulusoy Holding'de yönetim kurulu üyesi. İşadamlığı gibi futbol yöneticiliği de daha 20'sine gelmeden başlayan Ulusoy, Trabzon doğumlu. Ailesi İstanbul'a yerleşen Haluk Ulusoy'un, başlangıçta tek düşündüğü şey futboldur... Mahalle maçlarında sol ayağını çok iyi kullanan bu santrfor, bir taraftan babasının işlerine yardım eder. Sonunda bir oyuncu olarak futbolu değil, babasının işlerini seçmek zorundadır. Gece hayatında da tanınır. Hatta ailesinden gizli olarak dönemin sinema güzellerinden Oya Aydoğan'la evlenir. Yine de hayatında futbol eksiktir, 1976 yılında sosyetenin takımı olarak bilinen Yeşilyurt Spor Kulübü'nün başkanlığıyla futbol yöneticiliğine başlar. Ardından Akdeniz'e inerek Türkiye'nin köklü kulüplerinden biri olan Mersin İdman Yurdu'nun başına geçer. Ünlü 'ihracat patlamasının' yaşandığı dönemde en büyük nakliyecilerden biri olmuştur. Ege'de ise; Turgut Özal'ın "Turizme yatırım yapın," dediği dönemde o da otel işletmeciliğine soyunur. Bir taraftan da Kuşadasıspor, Karşıyaka ve Denizlispor'da yöneticilik yapar. Sonra futbolun en üst kurumu olan Futbol Federasyonu yönetim kurulu üyeliği gelir. Yıllarca federasyonda çeşitli görevler yapan Ulusoy'un kaderi, 1997'de değişti. Susurluk skandalının yankılarının sürdüğü; her gün bir devlet görevlisinin akıl almaz ifadelerinin gazete manşetlerini süslediği günlerde, Türkiye Futbol Federasyonu'nun seçimleri 22 Aralık günü Ankara Elektrik İdaresi Misafirhanesi'nde yapılacaktı. Başkanlığa Haluk Ulusoy, eski Galatasaray Başkanı Alp Yalman ve eski Beşiktaşlı futbolcu Mustafa Kefeli adaydı. Tüm delegeler Ankara Sheraton Oteli'ne yerleşmişti. Otelin hemen her yerinde dönen kulislere katılanlar arasında sadece delege ve adayları değil, mafyanın ağır isimleri de vardı. Üst katında Sedat Peker ve adamları, orta katta, yurtdışında firari olan Alaattin Çakıcı'nın kardeşi Gencay Çakıcı konuşlanmıştı. Her iki grup da Mustafa Kefeli'yi destekliyordu. Çakıcı ve Peker, Ulusoy ile Yalman'ın adaylıktan çekilmesini istedi. Hatta gece yarısı odasına giren koyu takım elbiseli kişiler bu isteği ölüm tehdidiyle birlikte kaba biçimde kendisine iletince, Yalman apar topar adaylıktan çekildi. Ulusoy'un ise pes etmeye niyeti yoktu. Seçim salonunun her tarafında Çakıcı ve Peker'in adamları vardı. Ancak Ulusoy 'deveden büyük fil' stratejisi izledi. Mehmet Ağar'dan istediği yardıma Ağar cephesinden yanıt, dönemin 'efsane subayı' Korkut Eken'le geldi. Eken'in kulislerde Haluk Ulusoy lehine turlaması bile yetti, Peker ve Çakıcı'nın adamları tası tarağı toplayıp uzaklaşınca, seçimi Haluk Ulusoy kazandı.

EYÜP'TE 50 KOYUN
Ancak Çakıcı'nın Ulusoy'un peşini bırakmaya niyeti yoktu. Ulusoy ve yönetimin hemen istifa etmesini istedi. Aksi takdirde yöneticilere çocuklarının okula gidiş-geliş saatlerini hatırlatıyor, "Çocuklarınızı öldürürüm," diyordu. Tehdit ciddiydi, Ulusoy "Herkes başının çaresine baksın," deyince Federasyon Asbaşkanı Hadi Türkmen istifa etti. Ulusoy'un ise başının çaresine nasıl baktığı yıllar sonra anlaşılacaktı. Galatasaray yöneticisi, Çakıcı'nın hemşehrisi Ergun Gürsoy'un 'iknasıyla' Alaattin Çakıcı, Ulusoy'un görevine devam etmesine izin verdi, ama belli şartlarla; görevi bir süre sürdürecek sonra istifa edecekti. Bir de küçük bir isteği vardı; Ulusoy'u öldüreceğine yemin etmişti ve bunu bozmasına karşılık 'kefaret' olarak, Ulusoy'un Eyüp Sultan'a gidip 100 koyun kestirmesi gerekecekti. Haluk Ulusoy, yanına Gürsoy'u alarak Eyüp Sultan'a gitti. Ama 100 koyunu fazla bulmuştu, "Daha az koyun kessek nereden bilecek," diyerek 50 koyun kestirdi. Ulusoy, Çakıcı yakalanınca rahatladı, ardından da Çakıcı'yla arasını düzeltti. O tarihten sonra sadece 'devlet çetesinin' değil, mafyanın da desteği hep Ulusoy'dan yana oldu. Ulusoy da tam yedi buçuk yıl Futbol Federasyonu Başkanlığı'nı sürdürdü. Bu dönemde şiddet sahalarda ve tribünlerde giderek artarken, Engin Verel, Ahmet Çakar gibi isimlerin aralarında bulunduğu beş spor yazarı saldırıya uğradı, şike iddiaları birinci lige, hatta şampiyon olan takıma kadar sıçradı. 2004 yılında sıra yeniden seçimlere geldi. Ulusoy'un işi kolay değildi, çünkü AKP'nin futboldaki kurmayları Ulusoy'u istemiyordu. Özellikle Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Ulusoy'lu 'bağımsız federasyon' dönemindeki usulsüzlüklere dikkat çekiyor ve bunu açıkça dile getiriyordu. Sonunda Ulusoy da baskılar karşısında adaylıktan çekildi. O aday olmayınca, mafya desteğini arkasına alan Mehmet Ali Yılmaz aday oldu. Ancak hükümetin de desteğini alan Levent Bıçakçı seçimi kazandı.

DEMOKRASİ HAVARİSİ
Bıçakçı'nın başkanlığı uzun sürmedi; yönetimdeki anlaşmazlıklar üzerine görevi bıraktı. Yeniden seçimler yapıldı. Ulusoy yeniden aday oldu. Anayasa Mahkemesi'nin, federasyon başkanının üniversite mezunu olma şartını iptal etmesiyle, Ulusoy'un önü açıldı. Bu kez karşısında aday olarak Ayhan Bermek vardı. Herkes Bermek'in kazanacağına kesin gözüyle bakıyordu. Ancak mafyanın etkinliği Ulusoy'dan yanaydı. Peker ve Çakıcı'nın koyu takım elbiseli adamları yine canla başla Ulusoy'a çalıştı ve 'hükümete rağmen' seçimi aldı. Bu, Ulusoy'u efsaneleştirdi. Eyüp Sultan'da 50 koyunun hesabını yapan adam, artık hükümete meydan okuyan bir demokrasi kahramanı olmuştu. Yine de tartışma bitmedi. Ulusoy, görevden alınacağı haberlerine karşı hep "Futbola siyasi müdahale var," tartışmasını açıyor ve bu durumu FIFA'ya, siyasetin futbola müdahalesi olarak aktarıyordu. Böylece görevine devam etti. Şimdi yeniden seçim var ve Haluk Ulusoy yine istenmiyor. Üstelik bir önceki seçimde 'hükümete meydan okumak' başını döndürmüş olmalı ki, bu kez yasalara meydan okumaya kalkıştı. Yasanın öngördüğü genel kurul kararını almayan federasyon yönetimine, mahkeme kararıyla kayyum atandı. Şimdi "Ulusoy'a karşı kim aday olmalı?" çalışmaları var. Ortak ses ise "Şenes Erzik," diyor. Ama genel kanı Ulusoy'un yeniden aday olacağı, hatta kazanacağı. Çünkü Ulusoy her seferinde küllerinden yeniden doğuyor. Ulusoy son seçimlerde ise 'demokrasi' kavramını ağzından düşürmüyor. AKP hükümetinin müdahalelerinde 'federasyonun bağımsızlığını' savunan Ulusoy, mafyayla içli dışlı ilişkileri resmi belgelerde yer alırken nasıl bu kadar pervasız olabiliyor? Ulusoy'un sırrı aslında mafya ile olan ilişkisinde gizli. Türk futbolunda hemen her zaman kulüp başkanı, yöneticisi vs. olarak yer alan mafya, Ulusoy döneminde bireysel girişimlerin ötesine geçip 'kurumsal' bir rol oynamaya başladı. Mafya, tıpkı demokrasi gibi doğrudan 'üyeleri' değil, 'temsilcileri aracılığıyla' Türk futbolunda var... Ve bunu da Eyüp Sultan'da mafyaya vekaleten kestiği koyunlarla kurumsallaştıran isim Haluk Ulusoy'dan başkası değil...
Haberin fotoğrafları