"Diyarbakır katliamı" zanlısının plaka parçalarından yakalanması, Konya'da cinayet zanlılarının
"dansöz göbeğindeki halka" sayesinde ortaya çıkarılması...
Hepsi polisiye başarı.
Özellikle Polis Akademisi'nde, yıllardan beri
"delilden suçluya" gitmeyi,
"suçludan delile" gitmeye göre daha çağdaş, daha insani, daha değerli, daha hukuki bulan polisler, uzmanlar, amirler de yetişti.
Ama bir yandan da şunlar oluyor:
Onlarca yıldan beri bildiğimiz koruma, kollama, sallama, kayırma, ayırma, karartmalar.
Emniyet ve yargı yolundan adam kaçırtmalar. Göz yummalar. Körlükler. İhmaller. İhlaller.
Sabah'ın dünkü manşetinde yer aldığı üzre,
"Derin devlet çetesiyle ilişkili olduğu iddia edilen üç kişinin tutuklanmadıkları için elden kaçması". Arka arkaya ölen, intihar ettiği söylenen, özel projelerde çalıştıkları bilinen Aselsan mühendisleriyle ilgili doğru dürüst hiçbir şey yapılmaması. Kayıp dosyalar. Üstüne gidilmeyen sorular. Didiklenmeyen kuşkular. Telaşlı bir intihar teşhisi. Kapatma seferberliği.
Ya da Malatya'da, üç kişinin boğazını kesenlerin itiraf görüntülerinin
"Savcılığa üç gün geç ulaştırılması" yoluyla delil değerinin yok edilmesi.
Dink cinayetindeki üniforma bağlantılarının ne üstüne gidilmesi, ne ciddi bir mesele edilmesi.
Bir yandan tekamül, bir yandan tefessüh!
Yayın tarihi: 11 Ocak 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/11//haber,CB9638F9D7A04E9BB3652743B6A278A7.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.