Ömür Gedik’e göre her meslek grubunda olduğu gibi eleştirmenler arasında da birbirlerini sevenler ve sevmeyenler var. Alin Taşçıyan en sevdiği arkadaşlarından bazılarının film eleştirmeni olduğunu söylüyor. Uğur Vardan ise "Film gösterimlerinin üzerine her pazartesi halı saha maçı yapıyoruz, istersen sosyalleşme!" diyor.
Sinema bizim aşkımız...
Aralık ayında Sinema Yazarları Derneği'nin (SİYAD) başkanlığına film eleştirmeni Murat Özer seçildi. Bu vesileyle işi film eleştirmek olan bu yazarların profilini çıkardık. Çoğunun meslek olarak film eleştirmenliğini seçmesine neden olan Atilla Dorsay da eleştirmenler dünyasını yorumladı..
Aralık ayının ilk haftasında Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) yeni başkanını seçti. 41 SİYAD üyesinin katılımıyla gerçekleşen toplantıda en çok oyu Empire Türkiye dergisinin yayın danışmanı Murat Özer aldı. Daha önce Atilla Dorsay'ın yürüttüğü başkanlık görevinin el değiştirmesini SİYAD'a yeni üyelerin kabulü izledi. 10 yeni ismin aralarına katılmasıyla, SİYAD'ın üye sayısı 70'e ulaştı. En çok okunan yayın organlarında yazan SİYAD üyeleri, bir anlamda Türkiye'nin sinema zevkine de yön veriyor. Her eleştirmenin farklı bir hikâyesi, politik görüşleri, film beğenileri ve üslubu var. Onları birleştiren ortak nokta ise sinemaya olan profesyonel ilgileri... Türk basınının en çok okunan sinema yazarlarına film eleştirmenleri dünyasının kapısını aralayacak soruları sorduk...
Ömür Gedik (Hürriyet gazetesi yazarı)
Hayvan haklarını hiçe sayan filme hiç acımam
1) Bir kesim hangi filme gireceğine seanstan birkaç saat önce karar veriyor. Onlar üzerinde pek bir etkimiz olduğunu sanmıyorum. Ama sinemayla yakından ilgili insanların filmlere gitmeden önce bir şekilde o filmle, konusu, yönetmeni, oyuncularıyla ilgili bilgi aldıklarına, eleştirileri okuduklarına eminim. Beni okuyarak film seçen sinemaseverler var elbette. Genelde teşekkür ediyorlar ama arada onların da beni eleştirdikleri olmuyor değil.
2) Atilla Dorsay.
3) İyi film insana kendini iyi hissettiren, iki saatini boşa harcamadığını düşündüren filmdir bence. Bu da geçmişten günümüze değişmeyen bir kural gibi geliyor bana.
4) Dünya meselelerine duyarlı bir yazar olduğumu ve ister istemez terör, Irak savaşı ve ülke politikalarından etkilendiğimi düşünüyorum. Açık açık taraf tuttuğum konu ise hayvan hakları. Hayvan haklarını hiçe sayan bir filme "Gitmeyin," diyecek kadar ileri gidiyorum ve bundan hiç pişman değilim.
5) Atilla Dorsay'ı hem sinema yazarı hem de dost olarak çok seviyorum. Üretkenliği, akıcı dili, mesleğine büyük bir aşkla bağlı olması hepimizin örnek alması gereken özellikler. Bizden büyük olmasına rağmen çoğu konuda daha genç bir bakış açısı var. Bu da onu vazgeçilmez kılıyor.
6) No Country For Old Men. Film henüz bizde vizyona girmedi. Coen Kardeşler'in tüm ustalıklarını konuşturduğu bu başyapıtı Altın Palmiye için yarıştığı Cannes Film Festivali'nde izlemiştim.
7) Her gazetenin hitap ettiği okur profili farklı. Çalışılan yerlerin hitap ettiği insanların kültürel ve sosyal farklılıkları nedeniyle yazılarını şekillendiren arkadaşlarımız oluyor. Ama temelde hepimizi birleştiren şey sinemada geçirdiğimiz saatlerde filmlerden ne kadar keyif aldığımız.
8) Ben fırsat buldukça herkesi okumaya çalışıyorum. Herkesin belli zamanlarda beğendiğim ya da bana ters düşen yanları oluyor. İsim verip, hatırlayamadıklarımı kırmak istemem ama yeni kuşak bence gayet başarılı.
Fırat Yücel (Altyazı dergisi yayın yönetmeni)
Hayatı taklit eden filmler bana hitap etmiyor
1) Film eleştirisi, kitleleri yönlendirmekte hiçbir zaman çok etkili olmamıştır zaten ve gerçek işlevi de bu değildir. Film eleştirisinin asıl amacı, tavsiye yapmak değil, okura film hakkında farklı bakış açıları sunmak olmalı.
2) Fatih Özgüven, Erman Ata Uncu, Cüneyt Cebenoyan, Uğur Vardan, Kutlukhan Kutlu ve Şenay Aydemir.
3) Dünyayı olduğu gibi çizmeye çalışan, verili kabul eden, hayatı taklit eden filmler bana pek hitap etmiyor. Önceki kuşak 'özgünlük' denen modernist ideale daha fazla inanıyordu. Biz ise hiçbir şeyin tam anlamıyla özgün ve yeni olarak nitelenemeyeceği bir dönemde kalem oynatan insanlar olarak; bu gibi ideallerden daha farklı değerler arıyoruz filmlerde.
4) Sola yakın duran, küreselleşme ve neoliberalizmin karanlığını gören ve her gün hisseden, ama diğer yandan küresel kapitalizme karşı duracağım diye kolayca kimlikçiliğe ve milliyetçiliğe savrulanları da görüp bunun da büyük bir tehlike olduğunu düşünen her genç gibi, benim de zihnim karmakarışık. Tüm hayatım boyunca kendimi tanımlayabileceğim bir politik duruşum yok.
5) Atilla Dorsay'ı, film eleştirmenliğinin sadece yazı yazmaktan ibaret olmadığını göstererek SİYAD'ı sırtında taşıması ve sinema yazarlığını bir meslek dalı olarak kabul ettirmeye çalışması açısından takdir ediyorum.
6) 2007'nin en iyi filmi, James Mangold'un Korkak Robert Ford'un Jesse James Suikastı'ydı bana göre.
7) Nerede yazdığınız değil, ne yazdığınız önemli. Bununla birlikte, yayın organlarının beklentileri yazarların kalemini oldukça etkiliyor; yoruma dayalı içeriklerden çok tanıtım içerikleri tercih ediliyor. Bu da bence farklılıktan çok tektipleşme ve sığlaşma getiren bir unsur.
8) Erman Ata Uncu, Senem Aytaç, Ayça Çiftçi, Yeşim Tabak, Nadir Öperli, Şenay Aydemir, Engin Ertan.
Burak Göral (Posta gazetesi yazarı)
Sevdikleri filmi eleştirince kızıyorlar
1) Okunduğumuzu düşünüyorum. Ama insanların film seçimlerinde çok etkili olduğumuzu sanmıyorum. Bence insanlar okuduktan sonra kendi gözleriyle de bizim sağlamamızı yapmaktan hoşlanıyorlar. Eğer çok sevdiği bir filme kötü yazmışsak da bizden nefret ediyorlar.
2) Atilla Dorsay ve Alin Taşçıyan.
3) Bence her filmin, benim için dünyanın en kötü filmi diyebileceğim filmin bile, belli bir seyircisi vardır. Ayrıca her filmi kendi ait olduğu türü içinde değerlendirmek gerekir.
4) Film eleştirmenleri köşe yazarları gibi politik fikirlerini beyan etmemeliler bence. Bunu açık ettiğinizde bazı filmlere karşı tarafsız ya da önyargısız duruşunuzu zedelemiş olursunuz.
5) Dorsay bu mesleği seçme sebeplerimden biri. Sinema sevgimi keşfetmemle aynı zamanlara rastlar onun yazılarıyla tanışmam. Mesleğimize büyük katkıları olan, her zaman saygı ve sevgiyle andığım ve anacağım bir usta...
6) 2007'de en beğendiklerim Rüya Kızlar, Pan'ın Labirenti, Zodiac ve Yaratık oldu. Türk filmlerinde de en çok Yumurta'yı ve Mutluluk'u beğendim.
7) Hepimiz kendi çalıştığımız yayın organlarının ideolojilerini bir şekilde taşıyor gibiyiz. Ancak sinema sevgimiz ve hayatımızı film izlemek üzerine kurmuş olmamız bizi birbirimize bağlıyor.
8) Benden sonraki kuşaktan Fırat Yücel'i beğenirim genellikle.
Cüneyt Cebenoyan (BirGün gazetesi yazarı)
Maalesef Kurtlar Vadisi: Irak beğeniliyor
1) Bu etki hakkında genellikle bir fikrim olmuyor. Bazen beğenen, bazen beğenmeyen birilerine rastlıyorum. Cüneyt Cebenoyan beğenmişse bu filme gidelim şeklinde tavır geliştiren bir kitle olmadığından eminim. İnsanlar kafalarına göre takılıyor, o kafaların çoğunluğu Kurtlar Vadisi: Irak'ı beğeniyor ne yazık ki.
2) Uğur Vardan, Alin Taşçıyan, Atilla Dorsay.
3) Ben karakter ağırlıklı filmlerden hoşlanırım. Bir insanlık hali üzerine bana yeni bir şeyler soran, söyleyen filmler iyi filmlerdir.
4) Solcuyum, üretim araçlarının kamusal mülkiyetinden yanayım. Politik duruşum belirleyicidir, ama politik görüşüme ters düşen filmleri çok beğendiğim de olur.
5) Dorsay, sinema eleştirmenliğiyle özdeşleşmiş bir isim. Cumhuriyet okurduk hepimiz eskiden ve Dorsay tanrı gibiydi benim için. Sonra her çocuk gibi babaya isyan dönemi yaşadım. Heyecanını bunca yıldır korumasına gıpta ediyorum.
6) Persepolis. Çizgi filme yeni bir soluk getirdiği ve popülizmin solculara ödettiği bedeli çok iyi yansıttığı için...
7) Yaklaştığımız da oluyor mesafemizi koruduğumuz da. Türbanlı bir arkadaşım olacağını ummazdım, bu meslek sayesinde oldu ama Zaman'da yapılan tensikatla onu (Elif Tunca) kaybettim.
8) Fırat Yücel, Nadir Öperli, Yeşim Tabak...
Yayın tarihi: 6 Ocak 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/01/06/pz/haber,A4F8E07CFA9A44E698D3AE734C1F2600.html
Tüm hakları saklıdır.