"Zamanı gelir doğarız; zamanı gelir ölürüz..." Sekiz yıllık sürgün hayatının ardından ülkesi Pakistan'a dönme hazırlığı sırasında arkadaşımız
Nur Batur'un
"Hiç öldürülmekten korkmadınız mı?" sorusuna böyle karşılık veriyordu
Benazir Butto ... Ardından,
"Tanrının ne zaman doğacağımıza ve öleceğimize karar verdiğine inanıyorum" diyordu.
Yaşamını kadere teslim edip, inandığı laik yolda mücadeleyi seçmiş isimdi. Aslında kendisini bu kaderci noktaya taşıyan gerekçeleri de hazırdı.
Önce, babası
Zülfikar Ali Butto seçimi kazanıp Başbakanlık koltuğuna oturduğunda askeri darbe ile devrilip idam edildi...
Yetmedi kardeşi
Şah Nevaz, Fransa'da zehirlenerek hayatını kaybetti.
Ailenin üzerindeki kara bulutlar 1996'da bu kez ağabeyi
Murtaza'yı Karaci'de uğradığı suikastle hayattan kopardı.
Üç yıl sonra 1999'da da
Pervez Müşerref'in askeri darbesiyle babası gibi iktidardan uzaklaştırıldı.
Sonu babası gibi olmadı; yurtdışına sürgüne gönderildi.
Ancak yılmadı.
"Korku dolu bu hayatı hiçbir zaman istemediğini" söylese de koşullar kendisini
"aslında nefret ettiğini söylediği" siyasetin içine çekti.
Bir dakika sonrası Röportajında da vurguladığı gibi
"kendisini hep bir dakika sonrasını bilmediği bir hayatın içinde" yaşadı.
Sekiz yıllık sürgün sonrası daha ülkesine adım attığı gün ölüm kapısını çaldı. Ve çok geçmedi dün
"sonuna kadar inandığını" söylediği Pakistan halkı ve adaleti ailesinin diğer fertleri gibi onu da koruyamadı.
Bölgedeki en kültürlü, çağdaş, modern insanların ülkesi Pakistan, birçok evladı gibi dün laik, modern, kültürlü devlet insanını Benazir Butto'yu da katletti...
Asker aşırı dinci ittifakı Peki, bir zamanlar bölgenin en çağdaş, modern ülkesi olan, ABD, İngiltere'nin en iyi okullarında çocuklarını eğitip, bu ülkelere milyonlarca gurbetçi yollayan Pakistan nasıl bu hale geldi?
Bunu anlamak için 1970'li yıllara dönmek yeterli. Her şey Sovyetler'in Afganistan'ı işgali ile başladı. Pakistan, kendisini Sovyet işgalinden kurtarmak için, Ruslara karşı savaşan Afganistan'daki aşırı dinci Taliban hareketini destekledi.
Bu Pakistan'daki aşırı dinci grupların güç kazanmasına, hatta askeri güçlerle ittifak içinde hareket etmesini sağladı.
Bir süre sonra aşırı dinci gruplar askeri yönetmeye, sivil liberal, laik siyasi kişiler üzerinde tahakküm kurmayı başardı.
Ülke 20 yıl içinde başka bir zemine kaydı.
11 Eylül sonrası gelişmeler, NATO'nun Taliban'a karşı Afganistan'a müdahalesi de Pakistan'ı değiştirmedi.
Askeri yönetim koltuğu uğruna, sivil laik demokratik siyasete karşı dini gruplarla işbirliğini sıkılaştırdı.
Ancak bir gün geldi darbeyi yapan
Müşerref de aşırı dinci gruplara dayanamadı.
Batılı tarzda giyinen halka saldıran öğrencileri yetiştiren Lal Mescid'e ancak silahlı çatışmayla girebildi.
Buna rağmen, aşırı dinci grupları dışlayan asker-liberal-laik sivil ittifak bir türlü kurulamadı.
Aşırı dinciler dün Benazir Butto'yu da hayattan koparmayı başardı.
Böyle sürecek bundan böyle Cilve Pakistan'ın cilvesi ...
Yayın tarihi: 28 Aralık 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/28//haber,21962ADB62484038AFAF6EE96F8FFA3A.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.