Tuncel Kurtiz, Antakya Ortodoks Kilisesi'nin bahçesinde Can Yücel'den dizeler okuyor.
Antakya'ya nazır Tuncel Kurtiz
Duvar'da Ali Emmi, Sürü'de Hamo Ağa, Umut'ta Hamal Hasan, Bereketli Topraklar Üzerinde'de Kürt Cemal'di. En kral arkadaşı, bir Çirkin Kral'dı. Berlin Film Festivali'nde bir İsrail filmi olan Kuzunun Gülümseyişi'yle 'En İyi Erkek Oyuncu' ödülünü aldı. Yaşamın Kıyısında ile 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu' seçilen Kurtiz, şimdi ise bir dizide sonradan görme Cemal Ağa'yı canlandırıyor ..
İLİŞKİLİ HABERLER
Antakya'ya nazır Tuncel Kurtiz
1936'da İzmit'te doğan, tiyatro aşkına üniversite bitirmeyen, kaymakam bir babanın oğlu olan Kurtiz, hayatının büyük kısmını parasız geçirmiş. İlk banka hesabına, son evliliğini yaptığı Menend Hanım'ın önerisiyle 55 yaşında sahip olmuş. Kurtiz'le dizi çekimlerinin sürdüğü Antakya'da her sabah 05.30'de yaptığı spordan sonra buluştuk, bütün gün onun rehberliğinde Antakya'yı gezdik. O söyledi biz dinledik, o anlattı biz gülümsedik, o içlendi biz duygulandık. Sekiz yıldır Kaz Dağları'nda yaşayan ve şimdi yaşadığı yerin yok edilmesine büyük bir öfke duyan bizim buraların 'Charles Bukowski'si Tuncel Kurtiz'le zamanda bir yolculuk yaptık...
- Asi'de nasıl yer aldınız?
- Yıllarca dizi yapmayacağım diye kafaya koymuştum. Ama nasıl yaşayacaksın? Peter Brook'un "Tok aktör aç aktörden daha iyidir," diye bir lafı vardır, bizim dizilerde oynama nedenimizi çok güzel anlatır. Bu sene gelen birkaç teklif arasında en hoşuma giden Asi'nin senaryosu oldu. Cemal Ağa diye sıfırdan başlayıp zengin olan bir sonradan görmeyi oynuyorum. Sonradan görmelik, Ertuğrul Özkök'ün dediği MC arabayı görmeme şeklinde bir sonradan görmelik değildir, hazmedememişliktir.
- Yaşamın Kıyısında'da izledik sizi...
- Fatih Akın çok beğendiğim bir delikanlı. Yaşamın Kıyısında'da çok zevkle çalıştım. Bir Türk-Alman ortak yapımı olması güzeldi. Yerini buldu ki, Oscar'a aday. Ve göçmen işçi problemini güzel anlattı; yok olan, acılar çeken bir neslin çok sağlam insanlar da çıkardığının kanıtı.
- İlk film teklifi ne zaman geldi?
- Şeytanın Uşakları ilk filmim. Sema Özan ve Orhan Günşiray'la birlikte rol aldık. Pek keyif almamıştım, hemen tiyatroya döndüm.
GÜNEY'Lİ YILLAR
- Yılmaz Güney'le bu filmden sonra mı tanıştınız?
- Yılmaz'la arkadaşlığımız üniversite yıllarında başlar. İkimiz de hikâyeciydik. Cezaevinden Boynu Bükük Öldüler romanıyla çıkmıştı. Çıkar çıkmaz beni buldu, "Film yapacağız," dedi. Ben "Sevmiyorum," dedim. "Şimdi böyle şeyler yapacağız, ileride daha güzel şeyler yapacağız," dedi. Ard arda filmler yaptık ama bu arada ben tiyatrodan hiç kopmadım.
- Lütfi Akad da hayatınızda önemli bir insan galiba...
- Evet, Yılmaz'la Hudutların Kanunu'nu çekmek üzere Urfa'ya gittiğimizde tanıştım Lütfi Akad'la. Ondan çok şey öğrendim, bana Caravaggio'yu ilk tanıtan insandır.
- Bir de Devri Süleyman döneminiz vardı...
- Çok severek oynadığım bir oyundu, şöyle başlıyordu: "Oyunumuzun adı Devri Süleyman, Süleyman dedik diye kimse alınmaya kimse gocunmaya. Bu Süleyman başka Süleyman, bu Süleyman Süleymaniyeli muhtar Süleyman. Açalım bakalım kara kaplı kitap ne dedi, efendim adet olmuş bir kere, moda olmuş iki kere, ekmek davası üç kere kimse gocunmasın dört kere. Söyleyelim şarkımızı edelim raksımızı zevki ab eyleyelim cümle halkımızı..." Aydın Engin yazmıştı, başımıza çok iş açtı. Oyunu Danıştay kararıyla adını Devri Küheylan diye değiştirip oynayabilmiştik.
- Tepkiler nasıldı?
- Tabii ortalık uçuyor, kabare düzeninde ama politik bir oyun. Yine dava açtık, yine kazandık, çok büyük ilgi görüyordu. Derken bir gece ansızın geldiler. Bizim 250 bin lira vererek aldığımız 600 kişilik tiyatromuzu yaktılar, sabahleyin tiyatro küldü. O arada ben asker kaçağıydım, ihbar edildim ve Muş'a askere gittim. Yılmaz Güney de askerdi. Birlikte ev tuttuk, Umut'un hikâyesi orada çıktı. Umut'u çektik, Komünist (Çiçek) Arif yurtdışına çıkardı, film büyük sükse yaptı.
- Bunlar 12 Mart döneminde yaşanıyor değil mi?
- Balyoz harekatı da o günlerde başladı, Yılmaz içeri alındı. Ben yurtdışında kaldım. Umut filmi bana kanat oldu. Otobüs'ü, Cezayir'de de Bebek'i çektim. Yaşar Kemal'in Teneke'sini Göteborg Şehir Tiyatrosu'nda sahneye koydum, ardından İsveç Devlet Tiyatrosu'nda yine Yaşar Kemal'in Yağmurlar Gebedir oyununu yaptım.
- Türkiye'ye ne zaman döndünüz?
- 1974'te bir belgesel yapmak üzere geldim, babamın arkadaşı Turan Güneş artık Dışişleri Bakanı olmuştu. Yılmaz Kayseri'de hapisteydi, ziyaret ettim, bana Sürü'nün hikâyesini verdi.
İLİŞKİLİ HABERLER
Antakya'ya nazır Tuncel Kurtiz
Yayın tarihi: 2 Aralık 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/02/pz/haber,7C9E327C306D40A88CD7FBF92391ECD9.html
Tüm hakları saklıdır.