Sabık müze müdürü partide ortaya çıktı

İsveçli sanatçı Tobias Bernstrup, geçtiğimiz hafta The Hall'da küratörlüğünü Derya Demir'in yaptığı Art on Stage etkinliklerinin ilki için bir performans sergiledi. Bu etkinlikler boyunca Derya Demir'in asıl hedefi, güncel sanata ürkek yaklaşan fakat sinema, edebiyat ve müzik konularında fazlasıyla donanımlı olan genç nesilden güncel sanata yeni izleyiciler kazandırabilmek. Kendisine kolay gelsin diyorum... Bundan sonra küratörlüğünü yapacağı sergi-performans etkinliklerinde çağırmayı düşündüğü sanatçılar arasında Los Angeles'lı egzantrik grup Los Super Elegantes varmış. İyi seçim doğrusu... Tobias Bernstrup'un şovuna gelince... Bu performans sayesinde hep birlikte 1980'lere doğru bir yolculuğa çıktık. Bernstrup herkesten çok İngiliz elektro-pop şarkıcıların kötü bir kopyasına benziyordu. Velvet Goldmine filminden bazı sahneleri hatırlatmıyor da değildi... Elektronik pop bestelerini, file çorabı, siyah dar mayosu, koyu glam makyajlı kostümüyle ve uzun uzun sigara içerek süslediği şovuyla söyledi. Şu sıralar, İstanbul'un semalarındaki güncel sanat merkezi ekranı YAMA'da bir videosu da gösterilen Bernstrup, günümüzün gerçekliğini algılayışımızda birçok paradoks görüyor. Örneğin bilgisayar oyunlarındaki ve gerçek hayattaki mimariye baktığında artık net bir sınır veya farklılık olmadığını, kurgu ya da gerçeklik, sanal alan ya da gerçek alan, hepsinin bulanık olduğunu düşünüyor. Sanatçının şovuna ilgi o kadar da yoğun değildi. Ama gelenler elbette dans etti. Özellikle David Elliott ve sevgilisi Rachel ve İngiltere'den misafirleri... Evet, yanlış okumadınız. David Elliott, İstanbul Modern'deki görevinden apar topar ayrıldı ama İstanbul'da yaşamaya devam ediyor. Sevgilisi Rachel, İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde eğitmenlik yapıyor. Elliott'la ayaküstü sohbet etme fırsatımız oldu. Bir süre sahnedeki Tobias Bernstrup'u Brian Eno'ya benzettik. Ama daha çok benzediğini düşündüğümüz Gary Numan'ın ismi aklımıza bir türlü gelemedi. İmdadımıza Rachel yetişti. Elliott, Güney Afrika'dan yeni gelmiş. Ona yapılan bir müze direktörlüğü teklifi üzerine gitmiş ama İstanbul'dan ayrılmayı pek istemiyormuş. Elliott, her an karşımıza küratörlüğünü yapacağı bir sergiyle çıkabilir. Bağımsız bir küratör olarak İstanbul'un tadını çıkaracağından eminim... İyi bir sergi yapacağından da...