Geçen hafta
Hürriyet gazetesinde Soner Yalçın, "Bugün devletin üst sivil kadrolarında içki içen kimse yok; herkes ayık," diyerek geçmiş ile bugünün 'içki adabı'nı sorguluyordu. 'Ayık olmak' dün de bugün yaşandığı gibi 'devlet politikası' olmuş muydu? Soner hem din adamı hem de iyi içkici Ömer Rıza Doğrul'dan da söz ederek geçmişte böyle bir ''politika'nın yürürlükte olmadığını kanıtlamaya çalışıyor. Bugünlerde Heyamola Yayınları arasında çıkan
Rakı ile Edebiyat Muhabbetleri kitabımda 100'ü aşkın şair, yazar, ressam, gazetecinin içki, özellikle de 'rakı' ile macerasını anlatıyorum. Madem söz Ömer Rıza Doğrul'dan açıldı, işte onunla ilgili kimi anekdotlar...
İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif Ersoy'un damadı Ömer Rıza,
Cumhuriyet gazetesinde dış politika üzerine 'icmal'ler yazar. Arapça ve İngilizce bildiği için çeviriler de yapar. Bir gün Babıali'nin ünlü bir yayınevi, ondan
Kuran-ı Kerim'i çevirmesini ister. Belli bir para için anlamışlardır, Ömer Rıza her cüzü çevirdiğinde hemen parasını alacaktır. Tabii, parayı alır almaz da arkadaşlarını toplayıp hemen meyhanenin yolunu tutacaktır. Günlerden bir gün yine çeviri parasını alır. Arkadaşları arasında o gün gelmeyenler varsa, aratır buldurur. Beyoğlu'nda bir meyhanede toplanırlar. Yenilir, içilir; sohbetin sonlarına doğru Ömer Rıza, "Arkadaşlar," der, "bu,
Kuran çevirisinden şimdiye kadar yiyip içtiklerimizin sonuncusudur." Herkes şaşkınlık içindedir, o devam eder: "Evet, sonuncusudur. Çünkü
Kuran'ın son cüzü Fatiha suresini de çevirdim ve böylece iş bitti. Bundan sonra ziyafet miyafet yok!" Ömer Rıza Doğrul, rakısını da çay bardağı ile içer, ardından da 'şişman' bir bardağa doldurduğu suyu yudumlar. Bir özelliği de 'şef garson' dışında kimseye rakısını ve suyunu koydurmaması... Bir gece Sirkeci'deki Bahçeli Lokantası'nda, bir yandan Kemal Sülker'e
Müslümanlık Nedir? kitabını yazdırmakta, bir yandan da demlenmektedirler. Garson rakı ve suyu getirince, Ömer Rıza elindeki kitaba bakarken Sülker de bardaklara rakıyı ve suyu doldurur. Ömer Rıza, bir ara konuşmasına ara verince içinde rakı olduğu sandığı bardağı yudumlar, ardından da "Barba!" diye bağırarak garsona çıkışır: "Bak Barba, daha gelir gelmez sana söyledim, bize açık şişeden içki verme diye... Bu rakının alkolü kaçmış, berbat bir şey olmuş." Şef garson ezile büzüle, "Aman Rıza Bey, büyük şişeyi Kemal Efendi'nin gözü önünde açtım, küçük şişeye yarısını akıttım. Temiz, yeni rakı bu," der. Ömer Rıza, "Al iç bakalım, temiz rakı mı bu?" diye bardağı garsona uzatır. Garson, bardaktan bir yudum aldıktan sonra, yüzünde bir gülümseme belirir: "Ömer Bey, ama bu su, rakı değil ki!" Meğer, Kemal Sülker, Ömer Rıza'nın su bardağına rakı, rakı bardağına da su koymuştur. Ömer Rıza Doğrul, 14 Mart 1951 yılında ölür. Kayınpederi Mehmet Akif'in mezarının yanına gömülmeyi vasiyet etmiştir. Soğuk bir günde cenazesi kaldırılır. Mehmet Akif'in mezarının yanı diye bir yere gömülecekken, cenazede bulunan biri, "Yanlışlık yapmayalım, Akif'in mezarı burada değil, tam karşıdadır," der. Bunun üzerine de Ömer Rıza, o denilen yerde tekrar kazılan mezara gömülür. Bu sırada cenaze töreninde bulunan ressam Elif Naci, şu iki mısrayı söyleyecektir: "Dün akşam fazla kaçırdı Ömer Rıza yolunu şaşırdı."
Bugünkü Tüm Yazıları
Fazla kaçırdı, yolu şaşırdı
Yayın tarihi: 24 Kasım 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/24/ct/durbas.html
Tüm hakları saklıdır.