KADİR ÇÖPDEMİR: Bi arkadaşa bakıp çıkıcam
Efendim evvel emirde spor basınının gerek yeşil çimlerden kalem erbaplığına geçmiş ya da doğrudan gazeteci kimliği ile bu işe kan, ter, gözyaşı akıtmış ustalarından özür dileyerek başlıyorum. "Bu herif spor yazarlığına da mı başladı" şüphesini, "Yok be abi! Ben içeride bi arkadaşa bakıp çıkıcam" diyerek dağıtmak istiyorum. Doğrusu zor işmiş bu. Sahalarda duymak istemediğimiz lafları üretmek yerine dikkat kesilip boyuna not alıyorsun, kendini Haluk Ulusoy, Fatih Hoca ya da Nihat Kahveci kadar sorumlu hissediyorsun. En önemlisi doğru dürüst bir çekirdek bile çitleyemiyorsun. Neyse sürçi lisan edersek affola diyelim...
Öncelikle, iyi ki Milli Takım oyuncuları ses sanatkarlığını değil futbolu seçmişler. Ülke futbolunu Avrupa Şampiyonası'na taşıdılar ama milli marşı söylerken kendilerine uzatılan mikrofonlardan edindiğim izlenim, seslerinin harbiden çok kötü olduğu yönündeydi. Futbolu seçmeleri ülkeye yaradı, müzik alemi kurtuldu...
Efendim, şahsım adına Boşnak böreği yiyeceğiz diyerek oturduğumuz sofrada kol böreği bulmanın şaşkınlığını yaşadım. Ne hırs yaptı Bosnalılar öyle ya! Maçtan önce bir şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa yayılan ve yüzlerde müstehzi ifadeyle, "Bosna ayarlanmıştır ya" dedikodularını duyup ayar mı oldular? Bu dedikoduları üretenler banka şubesindeki EFT dekontunu görüp mü konuştular anlamadım ki! Nitekim Bosnalılar ciddi ciddi futbollarını sergilediler, yüreğimizi ağzımıza getirip kürekle dil altı ve tansiyon hapı almamıza vesile oldular.
AURELİO CÜZDANINI MI ARADI?
İlk yarıya hızlı ve hırslı başladık ama fazla hırs ve hız insanın başını döndürebiliyormuş. 18. dakikaya kadar oyunun solu yoktu, sağı vardı. Aurelio sanki cüzdanını kaybetmiş, emekli memur gibi dolanıp durup ağırlığını oyuna koymayınca 'Noluyooo' diye bir baktık. Ağırlığını koyunca işin rengi değişti ama... Nihat'ı 30. dakikada zemin bozdu. Bu dakikadan itibaren Arda kendine çekidüzen verdi.
35'te yine Nihat 'Yapma bunu bize, yapma bunu bize' dedirtecek bir gol kaçırdı. 'Noluyooo ya' sorusu daha sık gündeme geldi. Bu esnada Hamit topa bir asıldı, aaaa top bizim evde. Topun bir çekiciliği var herhalde, 41'de de Gökhan aynı şekilde asıldı, top yine bizim evde...
Oysa biz topu bizim salon yerine Bosna kalesinde görmek istiyoruz! Derken 43'te Arda-Hamit-Nihat şeytan üçgeninden çıkan golle rahatladık.
İkinci yarıda yaşadığımız heyecan, vücudun salgıladığı adrenalin, en sağlam ekstrem sporları yapanlardan aşağı kalır değildi. Son 10 dakikada ev ahalisine özel ambulans servislerinden birine haber vermelerini ve kapıda bir araç bulundurmalarını istedim. Dakikalar ilerliyor, Norveç Malta'ya golleri atıyor ve biz bir tuhaf oynamaya başlıyorduk.
Arda 61. dakikada futbolun kolektif ruhunu unutup bencil olsa o şut kaleye girse, 80'de Tuncay karşı karşıya en net pozisyonumuzda ömrümüzden ömür götürmese, o hep seken topu şöyle bir kalenin içine plaselese, 82'de Hamit'in şutu direkle öpüşmeyip flörtük ilişkiden vazgeçip direkt nikah kıyıp kalenin içine girse, ömrümüze ömür katılacaktı.
GÖĞSÜM DAHA DA KABARIK
Bereket dualar, niyazlar, temenniler yerini buldu da sonunda hedefe ulaştık. Bu uğurda bir damla ya da litrelerce ter akıtan, bir damla ya da litrelerce gözyaşı döken, bir parça ya da dünya kadar emek veren herkese teşekkür ederiz. Benim göğsüm düne göre daha kabarık, İnşallah yerden kaldırdığımız başımız Avusturya'da arşı âlâya değer.
Yayın tarihi: 22 Kasım 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/22//haber,46B27E08A9984A1DA5720CAF442D9606.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.