Beş yılı aşkın bir süredir, bu köşeyi aksatmadan sürdürmeye çalışıyorum. Bu nedenle de yıllık izinlerim dahil yazılarımı aksatmamaya çok dikkat ederim. Belki inanmayacaksınız, ama bilgisayar problemini çözemediğim, internet bağlantısı yapamadığım için tekneyi Marmara Adası'na bağlayıp, İstanbul'a koştuğum günler olmuştur. Özellikle de Bodrum'daysam, DMarin Turgutreis Güvenlik Şefi Cengiz Umut benden çok çeker. Çünkü marinadaki tek 'F' klavye bilgisayar, onun masasındadır. Son iki hafta yazılarımı göremediniz. Çünkü apar topar bir operasyon geçirdim. Sağolsun yelkenci dostum, eski başkanım Operatör Dr. Asım Macit, akşam olmasına rağmen ekibini evlerinden toparlayıp bizi kesip biçti, sağlığımıza kavuşturdu. Evden çıkamayınca etkinlikleri izleme şansım da olmadı. Mesela bir önceki hafta sonu yapılan Türkiye Dragon Şampiyonası'nı izleyemedim. Sadece katılanların anlattıklarını büyük bir keyifle dinleyebildim. Ama biraz kıskandığımı da itiraf edeyim. Benim için dragon (yatlarla karıştırmayalım), yarışırken en büyük keyfin yaşandığı, en ideal yarış teknesidir. Üç kişilik bir ekip gerektirdiği için takım ruhunu yaşarsın, stabil bir tekne olduğu için suya düşüp ıslanmazsın!
DENİZİN İÇİNDE GİBİ Norveçli Johan Anker'in tam 80 yıl önce 1927 yılında çizdiği teknenin, o günden bugüne kadar önemli bir değişiklik geçirmeden gelebilmesi de ne kadar başarılı bir yelkenli olduğunun en büyük ispatıdır bence. Üstelik de ilk çizimlerin iki yataklı bir yelkenli gezi yelkenlisi olarak yapıldığını da ekleyeyim. Yaklaşık, dokuz metre boyunda bir tekne olmasına rağmen güvertesi suya çok yakındır. Bu nedenle de dragonda suyu hissederek, denizi neredeyse içindeymiş gibi yaşayarak yelken yaparsınız. Çok dengeli olması limitlerini de yükseltir, acayip yelken yaptırır. Adının 'dragon' yani 'canavar' olduğuna da bakmayın. Gerçekten canavar gibi yelken yaparsınız, ama inanılmaz derecede zarif bir hanımefendidir dragon. Benim yelkene başlağım 1960'lı yılların başlarında ve daha sonrasında dragonda İbrahim Horoz, Ahmet- Behzat- Engin Baydar, Münir- Niyazi Atakan, Taci Erce, Oktay Ereş, Nur Okten, Muzaffer Ermeç, Erol Kapkın, Zekai Tüker gibi (anımsayamadıklarım için özür diliyorum) birbirinden ünlü yelkenciler yarışır, Piri Reis yarışlarına 25-30 gibi yüksek sayıda dragon katılırdı. Sonra bir ara dragon sevdası küllendi, teknelerin ahşap olmasının getirdiği zorluklarla tekne sayıları birer birer azalarak, neredeyse yok olma aşamasına geldi. Bugün tüm dünyada gördüğü ilgi süren dragon, ülkemizde de eski günlerine ulaşamasa bile kendisi de iyi bir dragon yarışçısı olan eski Türkiye Yelken Federasyonu Başkanı Azat Baykal, Hulki Oruz gibi usta yelkencilerin desteği sayesinde bir canlılık yaşıyor. Genç dragon ekipleri uluslararası yarışlarda ülkemizi temsil ediyor. İzleyemediğim için hayıflandığım son Türkiye Şampiyonası'na katılan dragon sayısı ise sekiz... Eskilerle kıyaslandığında az gibi görünebilir ama 3X8 toplamda, 24 yelkencinin katılımı son yıllardaki kıpırdanmanın da bir göstergesi... Hele hele daha az sayıda sporcunun katıldığı laser yarışları düşünüldüğünde!.. Bu yıl yapılan yarış, birbirinden ünlü ve deneyimli yelkencilerin katıldığı bir organizasyon da olmuş. Şef Levent (Özgen), Gürhan Tüker, Aydın Yurdum, Haluk Babacan, Arda Baykal, Burak Güvengez, Burçin Ahıskal, Onur Tok ekipleri kıyasıya yarışmışlar. Hakem de Tuba Uca gibi bizim eski yelkenci taifesinden biri olunca, karada da denizdeki kadar keyifli, zevkli muhabbetler yaşanmış. Bu arada yarış parkurundan büyük şikâyet geldiğini de belirteyim. Marina girişi üzerinde olduğu için ilk günkü sakin havada motoryatların dalgaları dragonları rahatsız ederken, diğer centerboard teknelerin, antrenman sahaları ile çakışması da biraz sıkıntı yaratmış. Türkiye Dragon Şampiyonası'nın dereceleri:
1- Arda Baykal, Kaya Dinar, Oğuz Ayan
2- Levent Özgen, Yavuz Dinar, Burak Zengin
3- Burak Güvengez, Burak Baran, Kaan Akman
Yayın tarihi: 18 Kasım 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/18/pz/noyan.html
Tüm hakları saklıdır.