Geçtiğimiz hafta cumartesi akşamı Bodrum Turgut Reis'de bir sahnenin üstünde, en büyüğü 15 yaşında olan küçük çocukların yaptığı büyük müzik ziyafetini dinledim. Rengin Gökmen yönetimindeki Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası ve konuk solistleri Kim Amstrong. DMarin Turgut Reis 3. Uluslararası Klasik Müzik Festivali kapsamında olan bu etkinliğin, festival kapsamındaki diğer üç konserden ayrılan yanı, dokuz ayrı konservatuvarda eğitim gören ve bu orkestra için bir araya gelen çocuklardan oluşmasıydı. Daha birkaç gün önce yurtdışında müze gezerken, bizim sıkılan ve alışverişe gitmek isteyen çocuklarımızla, aileleri ile müzeyi sakince gezen diğer çocuklara bakmıştım. Nerede hata yapıyor ve çocuklarımıza sanatı sevdiremiyor, onları sanatçı değil ama sanatsever yapamıyoruz diye düşünmüştüm. Bu gözlemin en önemli sonucu, sanata değer veren ve onu, bilgisini çocuklarıyla paylaşan, onları zorlamayan ailelerin bunu başarabildiği olmuştu.
KİT'İN DANS EDEN ELLERİ
Konserin birinci parçasını orkestra başarı ile tamamladı. Sonra konuk solist geldi sahneye. Kit Amstrong, Kore asıllı, 14 yaşında bir piyanist. Tek becerisi piyano değilmiş. Besteleri varmış. Bu yaşta üniversiteye kabul edilmiş, felsefe, matematik özel tutkusuymuş. Küçük gövdesi ve ciddi yüz ifadesi, büyük adam duruşuyla selamlayıp, piyanoya oturdu. O andan başlayarak herkesin gözü Kit'in ellerinde takılı kaldı. Müthiş bir hız ve zarafetle tuşların üstünde dolaşan ellerde. Herkesin yüzünde hayranlık ve her şey silinmiş, sadece Kit'in elleri kalmıştı sahnede. Birden yüzüne ve bedenine çevirdim başımı. Bir çocuk gördüm. Büyük adam gibi durmaya çalışan bir çocuk. Birden Kit'in parmakları tuşların üstünde koşuşan çocuklar oluverdi. Tuşların üstünde oynayan çocuklar. Ve düşündüm. O eller top oynadı mı hiç, bir çocuk oyununa değecek zaman bulabildiler mi? 14 yaşında felsefe ile ilgilenmeden önce masallardan hoşlanabildi mi acaba? Ah çocuklar, tümünüz muhteşemdiniz. Bir yanım hayran kaldı size, diğer yanım çocukluğunuzu yaşayabiliyor musunuz diye endişelendi. Zevk ve hayranlıkla izlerken sizi, sanatın önemine bu denli inanırken, başarının küçük yaşlarda ve çok çalışma ile olacağını bilirken, yüreğimin bir yerinden çocukluğunuzu çalıp çalmadığımız sorusu çıkıverdi işte. Ne yaman çelişki. Çok başarılılar. Ama bedeli ne? Oyun zamanı mı, dinlenme mi? Hep sorarız ya "Bu çocuk ne zaman büyüyecek?" diye. Ben de sordum "Ya sen Kit, ne zaman çocuk ellerin ve gülüşün olacak?"
VE HASAN'IN KEMANI
Orkestradaki çocukların birçoğunun yüzünde çocuk muzırlığı vardı yine de. Ama en çocuk görünenleri şef Rengin Gökmen'di. Bazen muzır bir çocuk, bazen arkadaş, bazen baba gibi idare etti onları. Sanıyorum hep öyle oluyor ve yardımcıları ile birlikte arada çocuk oluyorlar onlarla birlikte. Kamp yapıyorlarmış belli zamanlarda. Kamplarda çalışma dışında çocuk olduklarını, konser bitip kulisten çıktıkları zaman gelen seslerden, değişen kıyafetlerden anladım. Onları bir araya getiren Doğuş Çocuk'un, kamplarda her şeyleriyle ilgilenen tüm geri ekibin ellerine sağlık. Biz geceye küçük Hasan Gökçe Uygun'un kemanının büyülü sesiyle veda ettik. Ama sanırım yakında tüm dünya Hasan'ın kemanına 'Merhaba,' diyecek.
Bugünkü Tüm Yazıları
Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası ve KİT'in elleri
Yayın tarihi: 8 Eylül 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/08/ct/haber,8C87EA6A0C324CC19F7C660D828DF441.html
Tüm hakları saklıdır.