Daha birkaç hafta önce, "Mahsun'un filmi ağlatır" demiştim bu sütunlarda. 3 dakikalık fragmanı izleyen herkes aynı şeyi söylüyordu. Pazartesi gecesi gerçekleşen galasında 'Beyaz Melek' filmini izlerken gördüm ki; herkes çantasından, cebinden mendil çıkarıyor, birbirine uzatıyor. Ben ağladım mı? Ben de ağladım... Çocukluğunun şehri depremle yok olmuş bir insan olarak, bütün ailesini depremde kaybedip huzurevine sığınan ve o günden itibaren hiç konuşamayan adamın (Erol Demiröz) hikayesinde ağladım. (Bir mezarlık sahnesi.) Siz, dışarıda çocukları varken bacakları tutmadığı için huzurevine bırakılan babaya (Erol Günaydın) ağlayabilirsiniz... Bir başkası, birbirlerinde yaşamlarının ikinci baharını yaşayan Nebahat (Lale Belkıs) ile Yaşar Hoca'nın (Bilge Zobu) buruk mutluluğuna ağlayabilir. Bir diğeri, sevgisini dile getirdiği anda sevdiğini kaybeden yalnız adama... Herkesin öyküsü çok acıklı çünkü. Eğer sevgi yoksa hayat gerçekten de çok acı ve acımasız. Özellikle de yaşlıysanız o sevgisizliğin eksikliğini daha çok hissediyorsunuz. Bir huzurevinde yaşayan insanların hikayesini anlatan Mahsun Kırmızıgül, Türk Tiyatrosu'nun birbirinden büyük ustalarıyla filmini kanatlandırıp uçurmuş. Hepsi şahane ama Nejat Uygur'u daha bir dikkatle izlemenizi tavsiye ederim. Özellikle de Erol Günaydın ile olan veda sahnesini. Filmde tablo gibi görüntüler de var. Doğu'yu, Doğu insanını, oralardan buralara gelen Mahsun'un gözünden izlemek de ayrı bir keyifti. Eminim, o da doğduğu topraklara vefa borcunu ödediğini hissetmiştir yaptıklarıyla. Daha önce de yazmıştım; "Birileri yönetmen Mahsun'a önyargıyla bakabilir" diye... Hiç kimse öyle bakmasın. Çünkü adam 10 numara iş çıkarmış. Yazmış, yönetmiş, oynamış. Ve üstüne de filmde yer alan bütün o ustalara şahane duygular yaşatmış. Uluslararası başarılar ve ödüller mi? Neden olmasın?
Yayın tarihi: 16 Kasım 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/16/gny/haber,D15F71EEE05645D2B9AC82FC022B29FC.html
Tüm hakları saklıdır.