kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Kasım 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Tümgeneral Yılmaz

Genelkurmay Başkanı, Dağlıca katliamından sonra orayı "Tümgeneral Yılmaz" adıyla arayıp bilgi alan bir gazetecinin gazetesinin tespit edildiğinden bahsetti.
Gazetesi de dün o gazeteciyi kovduğunu ilan etti.
Belki bilgi alabilmek için iyi niyetliydi ama, sonuçta bu bir "gazetecilik zaafı, yanlışı, kaynağın yanıltılması" ve gazete yönetiminin tasarrufuna da diyecek bir şey yok. Tabii, o güne kadar benzer gazetecilik uygulamalarına bir şey demedilerse, diyecek çok.
Ancak bu olaydan şu dersi mi çıkaracağız:
Çok üzücü bir askeri olay olduğunda, kendisine general süsü veren bir gazetecinin girişiminden Genelkurmay Başkanı haberdar olup şikayet etmişse, o gazetecinin yaptığı ahlak ve etik dışıdır; kovulmalıdır.
Yoksa "gazetecilik ayıbı ve suçu" na dair daha genel bir ilkemiz mi var:
Gazetecinin; kimliğini saklayarak, kimi olursa olsun, yanıltması;
Kime olursa olsun, kendi meslektaşları da dahil, tuzak kurması, pusuda kayıt yapması;
Ayrıca, kimliği açıkken de, başkalarının kimliklerinin veya kendi başka kimliklerinin uzantısı olarak haber verip yorum yapması.
Yani, cumhurbaşkanının, başbakanın, iktidar mensuplarının, Genelkurmay'ın, istihbarat örgütlerinin, polisin, bürokrasinin, muhalefet liderleri veya partilerinin, kimi sivil toplum örgütünün, kimi yabancı odakların, iş dünyasının yahut filanca şirketin, şu veya bu kulüp başkanının, sanatçının, oyuncunun, yapımcının "sesi" olması.
Bunlar da günah mıdır...
Yoksa medyanın en tepelerinden başlayarak, mubah mıdır!