"Çok özel bir güne girdik" dedi, Betül sahnede.. "Şimdi çok özel bir şarkı söyleyeceğim.."
Ve en sevdiğim, dinlemeye doyamadığım Veysel dizelerine, benim için başladı..
"Uzun ince bir yoldayım Gidiyorum gündüz gece Bilmiyorum ne haldayım Gidiyorum gündüz gece." Uzun ince yol, yaşam.. İnce olduğu kesin de, ne kadar uzun olduğu pek belli değil, iki kapılı hanınızın.. Birinden girip öbüründen çıkacaksınız ya..
"Dünyaya geldiğim anda Yürüdüm aynı zamanda İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece." Son dörtlük muhteşem bir yaşam felsefesidir.. Attığımız her adım bizi çıkış kapısına biraz daha yaklaştırır, biliriz.. Ama gene de koşarız, menzile yetişmek için.. Geçen her an, bir daha geri dönmesi imkânsız bir kayıp hazine olduğu halde hep ileriye bakmaz, hep, yarınlardan bir şeyler beklemez, hep "Yarın olsun" diye yaşamaz mıyız, o yarının belki de hiç gelemeyeceğini düşünmeden..
Birkaç dakika önce girdiğimiz yeni gün, doğum günüm.. 1 Kasım Perşembe'nin ilk dakikaları.. Betül'ü (Demir) o güne dek, bizim evin bahçesinde konu komşu dinlemeye alıştım da, bir türlü denk getirip, sahnede izleme şansını yakalayamamıştım. "Çarşamba geceleri Levent Mio'da başlıyorum" diye telefon edince, Ünal'la düştük yollara ki, bir sıcak mekân.. 60-70'li yılların o özlemini çektiğimiz gece kulüpleri.. Alçak masalar, içine gömüldüğünüz rahat koltuklar..
İnsancıl saatte, gece 11'de başlayan şov.. Bayıldım, bayıldım.. Ardından Betül, tüm çıtırlığını ortaya koyan bir miniyle gelip, o maksi sesiyle birbirinden güzel şarkılara başlamaz mı?.. Kız harikulade bir performansçı.. Ben tam mest..
Nasıl yürekten, nasıl güzel söylüyor..
"Şaşar Veysel işbu hâle Gâh ağlaya gâh güle Yetişmek için menzile Gidiyorum gündüz gece.." "Yetişmek için menzile.."
Hayır.. Asla öyle menzile yetişmek gibi bir niyetim, çabam yok.. Daldım, birden aklıma o gün taa Kazakistan'dan aldığım bir e-mail geldi.. Kaan Göktuna doğum günümde, ölümü soruyordu bana.. "Ölünce arkanızda okurlarınıza, seyircilerinize bir not bırakmayı düşünüyor musunuz?.. Ölümünüzden sonra gazetenizde yayınlanacak bir yazı, ekranlara gelecek bir görüntü.. Ölümün ne kadar ani geldiğini biliyorsunuz.."
Ölümü düşünmüyorum ki Kaan.. Nerden, nasıl, ne zaman gelirse gelsin.. Bana ne?.. 68 yıldır yürüyorum, Veysel'in Hanında.. Dönüp baktığımda, iyi de yürümüşüm.. İçimde bir eksiklik, burukluk duyusu yok, "Şu da olsaydı" diye.. İstediğim her şeye sahip olmuşum, hemen hemen.. Aşkların en güzellerini yaşamışım.. Öylesine sevmiş, öylesine sevilmişim ki.. Sürmemiş.. Sürmesin.. Onları yaşamış, tatmış olmak yetmez mi?.
Bunları yaşamışım diye "Bitti.. Yeter" mi demişim.. Olur mu?.. Daha neler bekliyor beni, öteki kapıya kadar.. Her yeni güne, her yeni sabaha, yepyeni duygular, umutlarla başlıyorum.. Her gece başımı yastığa koyduğumda, Tanrı'ya teşekkür ediyorum, dualarımla, bana bu güzellikleri verdiği, en güz eli de, yarın için umutlarımı tüketmediği için..
Ölümün ne işi var, hayatımda Kaan.. Nasılsa gelecek.. İstesem de, istemesem de gelecek.. O onun işi.. Benim işim yaşamak.. İçinde olduğum güzellikleri yaşamak.. Sonsuzmuş gibi yaşamak.. Öldüğümde bir iz bırakmamışsam arkamda, yazı bıraksam, görüntü bıraksam ne ola ki..
İşim ölümü düşünmek değil, bu dostlar, bu aşklar, bu sevgiler dünyasında her anının tadını çıkarmak.. Şu an, Betül'ün tadını çıkarmak..
Bak, kız şimdi, Sezen'in son yıllardaki en güzel, en vurucu, en delici şarkısını söylüyor, hem de nasıl yürekten, nasıl damardan..
"Ama fazla da üzülme hayat bitiyor bir gün
Ayrılıktan kaçılmıyor
Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür
Ömür imtihanla geçiyor,
Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem, gitmem..
Unutamam acı tatlı ne varsa hazinemdir.
Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir."
Sezen'i ne kadar sevdiğimi hissediyorum, iliklerimde.. Keşke o kadar sevmeseydim.. O zaman o kadar kırılmazdım..
Betül'ü dinlerken gözlüklerim buğulanıyor.. Çok mu duman var, kulüpte acaba?.. Çıkarıp gömleğimin ucuyla siliyorum.. Gözlerim de sırılsıklam.. Yarın doktorumu görmem gerek.. Ne kadar çok sulanıyorlar, son günlerde..
Betül bu defa, kendisinin, en sevdiğim, çok sevdiğim şarkısına dönüyor..
"Korkmuyorum yine seveceğim Aşk yüreğime az geliyor. Eridi buz gibi kara kışım ah Kaderime yaz geliyor." İşte hayat bu..
Ne kadar yaşarsan yaşa, aşklar hep azdır.. Ne kadar az olduğunu da yalnızken hissedersin en çok, kış gecelerinde..
Ama yarın bakarsın hayatına yaz gelir yeniden.. Hep gelir!..
Gelir de, niye ezildim bu gece, bu duygu selinin altında.. Niye taşıyamadım.. Niye bayıldım bittim.. Niye Betül'ün her şarkısı aldı beni bir yerlere götürdü..
Yaşlanmak bu mu yoksa?.. Duyguları taşıyamaz olmak..
Olsun be.. İnsanı ezen, alıp götüren duygular olsun!..
Bugünkü Tüm Yazıları
Duygular beni eziyor artık..
Yayın tarihi: 3 Kasım 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/03//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.