2002 Dünya Kupası iki Türk futbolcusunun adını dünyaya yaydı..
Hakan Şükür ve Hasan Şaş!.. Hasan Şaş oynadığı teknik, estetik ve yaratıcı futbolla dikkati çekmişti.
Afrika'ya Safari'ye giden dostlar, orada, saz çadırlarda yaşayan, elleri mızraklı tam tamcı yerlilerin, Türk olduklarını öğrenince "Şaş.. Şaş" diye çığlıklar attıklarını defalarca anlattılar.. Öylesi..
Dünya Kupası dönüşü, Şaş'ın bunalım yılları başladı. Kendi gençliği ve acemilikleri, bilmediğim, tanımadığım menecerinin beceriksizlikleri, ya da kendisine en büyük payı çıkarma hırsları, zamanın Galatasaray yönetimlerinin fevkalade başarısızlıkları yüzünden, Hasan Şaş, mesela 1994 Kupası'nın dünyaya armağan ettiği Hagi olamadı.. Hatta bir daha, eski Hasan Şaş da olamadı.
Galatasaray o sezonun sonunda sona erecek sözleşmeyi yıl içinde uzatmayı başaramadı. Şaş ve menecerleri, transfer sezonunda elinde bonservisli Şaş'ın piyasasının çok büyük olacağını düşünüyorlardı. Galatasaray'a transfer ücreti ödenmeyeceğine göre, tüm para futbolcuya gidecekti. Bu ortamda fiyat oluşunca, Galatasaray'da kalınsa bile pazarlık daha büyük rakamlarda başlayacaktı.
Galatasaray da cinlik (!) yaptı.. Sezon sonunda ayrılmayı düşünen, bu yüzden sözleşmesini uzatmayan adamı oynatıp piyasasını artırmak yerine, kenarda tutup körletmeyi tercih etti. Hasan berbat bir sezon geçirdi ve bir daha eski Hasan olamadı.
Onu kazanabilecek kişiler, "Büyük" futbolcunun çok az yetiştiğini en iyi bilen teknik direktörlerdi. Hasan'daki klası ve yeteneği bilecek ve hakkını verecek kişiler onlardı.
Ama Hasan o açıdan da şanslı olmadı bir türlü..
Gerek Galatasaray'a, gerek Milli Takım'a gelen Hocalar, Hasan'ı kazanma yolunda bir çaba sarfetmediler. En son Gerets'in bitirdiği Galatasaray'ı Hasan Şaş ile Hakan Şükür'ün kişisel direnişleri ve "Ağabey" otoritelerini kullanıp ayağa kaldırmaları, hatta Şampiyonluğa ulaştırmaları dahi dikkati çekmedi.
Fena halde Fenerli Kutsal İttifak medyası, Fener'de olsa efsane haline getireceği bu iki adamı yok, Galatasaray'ı dünya çapında iki adamından mahrum etmek için adeta söz birliği etmişti. Yangına adeta körükle gittiler.
Ben özellikle
Fatih Terim'e büyük umutlar bağlamıştım.. Hakan Şükür'ü Galatasaray dahil, herkesin dışladığı ve sildiği dönemde uçurumun kenarından alan Terim, bizzat kendi keşfettiği Hasan Şaş'ı da layık olduğu yere koyacaktı.. Terim kulüp hocalarının şu veya bu sebeble kenara ittiği futbolculara merakıyla ünlüydü. Üstelik Hasan'ı keşfeden, ondaki cevheri ilk gören kişiydi.
Ama hiç anlayamadığım bir sebeble Terim de Hasan'ı "Yok" saydı. Muhtemelen aralarında, Terim'in unutmadığı ve affetmediği bir olay geçmişti. Terim en ihtiyaç duyduğu maçlarda bile Hasan Şaş'ı düşünmedi.. Her şeyin bittiği anlarda maçı tek başına kurtarabilecek özelliğe sahip ender futbolculardan olan ve bunu defalarca kanıtlayan Şaş, Terim'e de, takımına da çok şey kazandırabilirdi. Ama Terim onu bir defa bile kadroya çağırmadı. Bir defa çağırıp konuşmadı. "Niye çağırmadığını" anlatmadı, ondan beklediklerini söylemedi.
Terim Hasan'ı silmişti. Kalli de sezona Hasan'ı dışlayarak başladı. Daha ilk günden anlaşıldı ki, Kalli, Hasan konusunda doldurulmuştu. Hazırlık maçlarından başlayarak, eylem ve söylemleri Hasan'ı kazanmak değil, sanki silmeye yönelikti. Şaş buna rağmen büyük bir sükunetle çalışmalara devam etti. Sıranın kendisine geleceğinden emindi. Ve sonunda başardı. Şaş'ı oynatmamak için elindeki kadronun tüm imkânlarını deneyen Kalli, başarısızlıklar, sakatlıklar ve cezalar birikince Şaş'ı oynatmaya mecbur oldu. Ona en olmadık dakikalarda, en olmadık görevler verdi.. En sonunda da savunma adamları ile doldurduğu bir 11'de, sağbek olarak sahaya sürdü.. Sonuç Hasan'ın zaferi oldu. Onu da parmak ısırtacak kadar başardı. Galibiyetin mimarı oldu.
Biz yıllardır "Bu ülkede büyük futbolcular tarlada yetişmiyor. Onlara sahip olalım" der ve "Hasan Şaş" diye bas bas bağırırken görmezden gelen spor medyamız, sonunda Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek zorunda kaldı ve güneşi balçıkla sıvamayı başaramayınca, Hasannameler birbiri ardına dökülmeye başladı.
Bitti mi?..
Hayır!.. Başlıyor..
Hasan Şaş bilmeli ki, ipler tamamen kendi elinde.. Bu ülkede, son maçta gördük hakemler dahil Hasan'ı seven yok. Ona yapılan faulü ters çalan, 30 saniye sonra bu defa ayaklarına yapılan kırmızı kartlık dalışa "Devam" diyen hakem, yanına gelip "Yukarda Allah var" diyen takım kaptanına "Sarı kart"ı dayayıverdi. Kırmızı için de fırsat kolladığını belli ederek.
Hasan Şaş hırslı.. Hasan Şaş, hırsının öfkeye dönüşmesini engelleyemiyor.. Bu tavrı takımına da büyük zararlar verebilir.. Hocalar, belki de bu yüzden "Takımı her an 10 kişi bırakabilir" diye ona güvenmiyorlar.. Ama açık belli ki, Hasan da hocalarına güvenmiyor. Bu yüzden sahada kendisini herkese ispatlamak çabasına düşüyor.. Bu da onu öfkeli yapıyor..
Hasan'ın güvenini kazanan bir Hoca, akıllı bir yönetici, hatta profesyonel ruhsal yardım her şeyi değiştirebilir. Galatasaray'da böyle bir görüntü yok. Bu yüzden her şey Hasan'ın kendisine düşüyor.
Hasan, Hasan'ı kontrol etmeyi öğrenmeli ve başarmalı.. Başaramazsa, bir kere daha yok olur gider.. Yaşına bakarsanız, artık bir daha geri dönüş şansı da kalmaz..
Hasan, Hasan'ın kurdu olmaktan çıkmalı..
Bugünkü Tüm Yazıları
2002'den bu yana, Hasan Şaş gerçeği!..
Yayın tarihi: 1 Kasım 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/01//haber,AD88F428665443338B01C4701A23ABE7.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.