Erdal İnönü "Anılar ve Düşünceler" adlı 5 ciltlik kitabında yaşamının değişik bölümlerinden alınmış bazı olayları kendinde bıraktığı izlenimleri, yol açtığı düşünceleri kendi kaleminden aktarıyor.
*ERDAL İNÖNÜ'NÜN FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZİnönü, kitabının ilk cildinde çocukluk ve gençlik yıllarına ait anılara yer veriyor. Erdal İnönü, kitaplarında anı ve düşüncelerine yer verirken belli bir tarih sıralaması izlemeden, okul anılarından, yurt dışı anılarına siyasetten aile yaşamına kadar bir çok konuda yaşamından kesitler sunuyor.
Erdal İnönü'nün kaleminden, kendisini etkilediği için kitabında yer verdiği anılarından bazıları şöyle:
"BENİ ORTALIKTA BIRAKTILAR ALÇAKLAR"Erdal İnönü serinin birinci cildinde daha çok babası İsmet İnönü'nün yemek sofralarında anlattığı anılara yer veriyor.
Erdal İnönü: "Babam bir eğlenceli anısı şöyle anlatırdı:'Savaşın başlarında, yeni oluşturmaya çalıştığımız günlerde bir milletvekili bana geldi, 'Kahraman askerlerimiz çarpışırken ben Meclis'te oturamıyorum. Beni küçük bir birliğin başına geçirin. Ben de cepheye gitmek istiyorum,' dedi. Kendisine, mesleğinin askerlik olmadığını, kumandanlık sanatını da bilmediğini, Meclis'te daha yararlı olacağını söyledim. Dinlemedi ısrar etti, 'Ben de sizin kadar vatanımı seviyorum, cephede düşmana karşı mücadele etmek istiyorum. Muhakkak beni gönderin' diye tutturdu. Sonunda çaresiz razı oldum. Cepheye yeni giden küçük bir birliğin başına geçirilmesi için emir verdim. Aradan bir süre geçti. Bir gün bir de baktım, o milletvekili perişan bir halde çıkageldi. Hayrola ne oldu? dedim. 'Daha ne olacak emrime verdiğiniz birlik, daha ilk ateşte hepsi bir tarafa gittiler, hiçbirisinin vatan sevgisi yokmuş. Beni ortalıkta bıraktılar alçaklar' diye üzgün bir halde söylendi.' Bu olayı babam eğlenceli bir şekilde anlatırdı."
GELİN-KAYNANA KAVGASI MI?Erdal İnönü evde şahit olduğu bir olayın aslını hiç öğrenmemiş ama olaya kendince "bu bir gelin-kaynana kavgası olmalı" yorumunu yapmış:
"Babamın Başbakanlığı döneminde, annemin, odasında hıçkıra hıçkıra ağladığını gördüm. Hem ağlıyor, hem de 'artık dayanamayacağım' gibi şeyler söylüyordu. Annem beni görmedi, ben de sormadım. Ama bu bir sır olarak kaldı. Ancak, evin yönetimiyle ilgili büyükannemle bir anlaşmazlığa düşmüş olabilirlerdi. Bu bir gelin kaynana kavgası mıydı?"
"KAHVALTIMIZI GETİR"
"Ben 12-13 yaşlarındaydım. Ev işlerinde anneme yardım eden bir kadın vardı. Çalışkan ama oldukça alıngan bir kadındı. Evdeki diğer yardımcılarla ya kavga eder ya da annemin sözlerini yanlış anlar her defasında ayrılmaya kalkardı. Bir gün yine kızmış ayrılmaya kalkmış. Başta annem olmak üzere kimse ikna edememişti. Ayrılmaya karar vermiş ben ve ağabeyime veda etmek için gelmişti. Tam bize veda ederken ben, 'Dur nereye gidiyorsun kahvaltımızı getir öyle git' dedim. Kahvaltımızı getirdi ama bir daha gitme konusunda ısrar etmedi. Benim için hoş bir anı olarak kaldı."
SİNCAN TANKLARINDAN DİŞ MACUNUNA"Ankara'da 4 Şubat 1997 akşamı bir milletvekili arkadaşımla yemek yiyoruz. Sohbet bir gün önce Sincan'da tankların eğitim yürüyüşüne geldi. Arkadaşım, 'Ben kaygılıyım, işler iyi gitmiyor. Babanızın bir sözü vardır iyi bilirsiniz. 27 Mayıs ihtilalinden sonra ordu ile siyaset ilişkileri hakkındaki görüşlerini şöyle belirtmişti: Diş macunu tüpünden çıkarsa bir daha yerine sokamazsınız. Bütün yapacağınız o bölümü kesip atmaktır... Şimdi o noktaya mı geldik' diye kaygılarını dile getirdi. Ben üç gün sonra dişimi fırçalarken, diş macunu tüpünden çıkardım ve tüpün içine geri soktum. Tüpü esneterek diş macununu geriye sokmuştum."
ÖLÜM KORKUSU NASIL YENİLİR?"Bir doktor arkadaşım bir televizyon programında ölüm ile ilgili konuşmamı çok beğenmiş. 'Ölüm korkusu nasıl yenilir, şimdiki yaklaşımınız nedir' diye sordu? Ben de, Ölümü düşünmek artık korku vermiyor. Alıştığım bir doğal son. Hak edilmiş bir doğal son. Gençken ruhun canlılığıyla, yaşlıyken vücudun yorgunluğuyla aşılıyor' dedim."
(ANKA)