EA
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?EA
MHP de suçluyu buldu
Önce iki rakamı hatırlatayım. İlki şöyle: Bazı arkadaşlar üşenmez, arada sırada " Gazetelerde kaç köşe yazarı var " diye sayarlar. Hafızamın bir köşesinde kalmış veri kırıntısına göre, bu sayı bir ara 460 civarındaydı. Şimdi ne kadardır; bilmiyorum. Diyelim ki 400 olsun.
İkinci rakam ise Referans gazetesinde yazan Cengiz Çandar'ın esprisiyle ortaya çıktı. Futbol takımı benzetmesiyle İkinci Cumhuriyetçilerin ilk 11'ini saydı Çandar:
"Kalede: Mehmet Barlas . Geri dörtlü: M.Ali Birand, Cengiz Çandar, Murat Belge, Mehmet Altan . Orta saha: Eser Karakaş, Etyen Mahçupyan, Ali Bayramoğlu, Hasan Cemal . İleri ikili: Şahin Alpay ve Orhan Pamuk ..." ( 22 Eylül )
Espri yankı buldu. Çandar'dan sonra İkinci Cumhuriyetçilerin ' B' ve ' PAF' takımlarını da belirleyenler çıktı.
Böylece ikinci rakama da geliyoruz: İkinci Cumhuriyetçi köşe yazarlarının sayısı 33'ü aşmıyor. Hadi biz 40 diyelim.
Yani 400 köşe yazarından sadece yüzde 10'u bu çizgide fikir beyan ediyor.
Yukarıdaki rakamları ve ortaya çıkan oranı akılda tutarak, gelelim kamuoyuna yapılan iki açıklamaya.
İlk açıklama, 22 Temmuz seçimlerinden bir süre sonra CHP tarafından yapıldı. Seçim yenilgisini araştıran parti, bu sonuca yol açan etmenlerden biri olarak İkinci Cumhuriyetçileri de listesine eklemişti.
İkinci açıklamayı ise dün MHP Başkanı Devlet Bahçeli yaptı. Bahçeli'ye göre, " mandacı anlayışın temsilcileri olan " İkinci Cumhuriyetçiler, " özgürlük ve çok sesli demokrasi paravanını " kullanarak, " Cumhuriyetin kurucu kabullerini tasfiye edebilmek " amacıyla, " bölücü mihrak " ile " emel birliği " içine girmişler.
İçimizde uyanan hayret duygusunu spor spikeri deyişiyle ifade edersek: " Vay anasını sayın seyirciler !"
Şu İkinci Cumhuriyetçiler ne kadar güçlü bir takımmış ki köşe yazarlarının sadece 10'da birini oluşturmalarına rağmen, Birinci Cumhuriyet'in kalesine gol üstüne gol atabiliyorlarmış.
Ne muhteşem bir takım ki bu... CHP'yi muhalefete mahkum etmiş, şimdi de sıra MHP'ye gelmiş. Onu da soyunma odasına boynu bükük gönderecekmiş.
Şaka bir yana, ben artık ciddi ciddi şöyle düşünmeye başladım:
Kim, 'İkinci Cumhuriyetçi' adı verilen yazarlardan yakınıyorsa...
Kim, onları kötülüyorsa (dikkat, ' eleştiriyorsa' demiyorum)...
Kim bu grubu; karşılaştığı yenilgilerin, başarısızlıkların, sıkıntıların ve hatta belaların nedeni olarak gösteriyorsa...
Anlayın ki o kişinin ya da partinin fikri yapısında, ideolojisinde, siyasi hedeflerinde; bir kofluk, bir bozukluk, bir eksiklik var.
Aksi halde bu kadar küçük bir grup, böylesine etkili olabilir mi?
Belli ki bulmuşlar karşılarında acemi kaleciyi; ters köşeye yatırıp duruyorlar.
Devlet Bahçeli'nin sözleri bir noktaya kadar anlaşılır elbette. Milliyetçi siyasetin kırk yıllık söylemi bu:
Kabahatli hep başkasıdır .
" Şu okullar olmasa ne iyi yönetirdim " diyen maarif nazırı misali... O "başkası" olmasa, ülkede sorun kalmayacak.
" Cancağızım, biraz da kendinizi sorgulasanız " demek bir işe yaramıyor. Suçlu her zaman öteki! Ve ne hikmetse şu ötekiler hiç bitmiyor.
Neyse... Dediğim gibi bunlar bildik, tanıdık suçlamalar. Ancak o satırlar arasında, "
özgürlük ve çok sesli demokrasinin " İkinci Cumhuriyetçiler tarafından
paravan olarak kullanıldığı iddiası var ki...
O da tanıdık, o da bildik bir laf elbette ama nasıl desem, nahoş kokulara insan alışamıyor işte.
Hani
12 Eylül rejiminin MHP'lileri de içeriye atmasından sonra, "demokrasi ve çok seslilikte" anlaşmıştık?
Şimdi mızıkçılık mı yapıyorsunuz?
Yayın tarihi: 31 Ekim 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/31//akoz.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.