Şu
"Doğu'nun makus talihi" sözü gerçekten hiç değişmiyor.
Biraz değişmeye yüz tutsa bile bazen kendimiz bazen başkaları devreye giriyor ve süreci tersine çeviriyor.
Şimdi de aynı şeyler yaşanıyor. Bugünün, 20 hatta 30 yıl öncesinden çok da farkı yok.
Yine terör can alıyor, yine Kürt meselesi gündemimizde, yine ABD'yi tartışıyoruz.
Elimde 1987 yılının Nokta dergisi var. O yıl Haziran ayının son haftası
"50. yılında Dersim İsyanı"nı kapak konusu yaptık.
Kapağı benimle beraber hazırlayanlar arasında, bugün de basında çalışan
Ayşenur Aslan,
Hıdır Göktaş,
Nadire Mater,
Seral Özzeybek vardı.
Atatürk döneminde Dersim'de yaşanan isyanı anlatırken 1962-73 yılları arasında parlamentoda bulunan, 1971
Nihat Erim hükümetinde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olan Emekli Albay
Sadi Koçaş'la da bir konuşmaya yer vermiştik.
Kürtler üzerine çalışmalar yapan
Koçaş, bugün de gündemimizde olan ABD ile ilgili çok çarpıcı bir açıklama yapmıştı.
O konuşmada
Koçaş şöyle diyordu:
"Amerikalıların Kürtleri silahlandırma ve bunların müstakbel faaliyetlerine ilişkin şeyleri vardır. Daha ileri gideyim, Türkiye Cumhuriyeti'ne bir teklifleri vardır. 1965'lerde: Suriye, Irak, özellikle Irak ve İran'daki Kürtlere bağımsızlık sağlayalım. Türkiye'deki Kürtleri de siz bunlara katın ve Federe bir Kürdistan Cumhuriyeti kurun. Federal Türkiye Cumhuriyeti'nin bir parçası olsun. Musul ve İran'ın bazı petrol bölgeleri dahil olmak üzere size geçmiş olsun."
Peki, ABD bu teklifi kime yapmış?
Sadi Koçaş'ın cevabı çok net:
"O zamanın Başbakanı Süleyman Demirel'e yaptılar..." Elbette dönemin Başbakanı
Demirel, bu iddiayı yalanladı.
Ancak aradan 40 yıl geçmesine rağmen bizim hâlâ aynı konuları aynı biçimde tartışmamız ilginç değil mi?
Düşünsenize yıl 1967...
ABD soğuk savaşın sürdüğü o yıllarda Kürtleri bir federasyon çatısı altında bir araya getirmek ve Türkiye ile birleştirmek istiyor.
Yıl 1987...
Türkiye, ABD'nin bu projesini tam 20 yıl sonra
Nokta dergisinden öğreniyor.
Daha ilginci, tam da o günler PKK terörünün had safhaya ulaştığı günlerdi. O sıralarda PKK, Mardin'in Pınarcık köyünü basmış ve 16'sı çocuk 30 kişiyi hunharca katletmişti.
Tıpkı içinden geçtiğimiz bu günler gibi...
Yine Nokta'da yer alan habere göre, o katliamdan sonra Cumhurbaşkanı
Evren, sert bir tepki göstererek Türkiye'nin
'dostları' ile girmiş olduğu ittifakları tartışma konusu yaptı ve tarihi cümlesini söyledi:
"NATO'nun gözden geçirilmesinde yarar var." Evren'in bu çıkışı 1964'te
İsmet Paşa'nın ünlü
Johnson Mektubu'na verdiği;
"Yeni bir dünya kurulur Türkiye'de orada yerini alır" tepkisini hatırlatıyordu..
Aradan neredeyse 40 yıl geçti.
Türkiye hâlâ terör acısını yaşıyor, hâlâ Kürt meselesini konuşuyor.
Başbakan
Erdoğan'ın son demeci de öncekiler gibi sertti:
"Nereden inceyse oradan kopsun." Son 40 yıllık manzaraya bakınca, Türkiye hep tepki veren ülke konumunda. Birileri bir oyun planı geliştiriyor, Türkiye o planı bozmaya çalışıyor.
Peki, neden Türkiye'nin bir oyun planı yok?
Neden bir Kürt, bir Ortadoğu politikası yok?
Türkiye artık kendi kimliğiyle, kendi sorunlarıyla yüzleşmek zorunda... Eksikleri olsa da, yarattığımız demokratik ortamı korumak için ezberlerin bozulması gerekiyor.
Başka şansımız yok!
Bugünkü Tüm Yazıları
Kürt meselesi 40 yıl önce de aynıydı!
Yayın tarihi: 18 Ekim 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/18//haber,64521A79EACD4B76A240998F216D60A4.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.