'Evlenecek erkek bulamıyoruz' diyor kadınların çoğu. Kendilerinin doğru ya da eğri olduklarını nereden biliyorlar ki acaba? Bir de zaman zaman o bilindik sözleri fısıldıyorlar birbirlerinin kulağına: 'Her ilişkinin doğru ve yanlışı vardır. Her ilişkinin kendi kişiliği vardır.' İşin aslına bakarsanız palavra laflar bunlar! Bana öyle geliyor ki; bir ilk darbe, kadınların birliğini bozmuş. Birliği bozulan kadın da bas bas bağırıyor ve diyor ki: 'Ben, kırık bir aynayım! Her parçam kendi hayatını yaşamaya gitti. Bana kalan da korkularım oldu!' Ama gelin görün ki; ilk darbenin etkisiyle şoka giren kadın, sevgiden tümüyle elini eteğini çekiyor ve yeni bir ilişkiye girmekten çekiniyor. Yeni bir erkeğin sevgisinden korkan kadın yüreği; beynine tozlu örümcek ağını örüyor. Ve korkuyla diyor ki: 'Ben, kırık bir aynayım!' 'Doğru erkek yoktur' diyen kadın, aslında 'Bir erkeği tekrar sevmekten korkuyorum!' demektedir.
Kirpilerin öyküsü
Oysaki bir kadının korkularından kurtulmasının tek bir yolu var; 'yakınlaşmak!' Tıpkı 'kirpiler' gibi! Nasıl mı? O zaman hikayeye kulak verin... Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş ve büyük kayıplar olmuş. Ama en çok kaybı da kirpiler vermiş. Çünkü, onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yokmuş. Üstelik de dikenleri varmış. Dondurucu kışın soğuğundan en az zararla kurtulmak için 'kirpiler meclisi' toplanmış. Gün boyunca tartışıp, nihayetinde bir karara varmışlar. 'Bütün kirpiler birbirlerine yakın durarak geceyi geçirecekler.' Böylece birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacaklar; aralarındaki hava akışını önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış. Ama gelin görün ki, ilk geceki deneyimlerden sonra aldıkları kararın pek de işe yaramadığını görmüşler. Bu sefer de başka bir problem ortaya çıkmış. Birbirlerine fazla yaklaştıkları için dikenleri birbirini yaralamış. Ertesi gece yaralanma korkusuyla birbirlerine sokulmaktan uzak duran kirpiler yine donarak ölmeye başlamışlar. Ama daha sonraki geceler kah yakınlaşarak, kah uzaklaşarak 'birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın'; ancak 'birbirlerini incitmeyecek kadar da uzak' durmayı öğrenmişler. Böylelikle donarak ölmekten kurtulmuşlar.
Dikenlerimiz var
Kısacası; ilişkisinde ilk darbeyi yiyen kadınların da 'uzun dikenleri' var. Bu dikenler onların hayata karşı 'filtreleri!' Bu uzun dikenler bazen faydalı, ama çoğu zaman da zararlı. Zararlı diyorum çünkü; filtrelerinden geçirmeden, kimseleri özel hayatlarına sokmuyorlar. Ama ne var ki; birini tanımak ancak yakınlaşmakla mümkün! Tüm mesele; 'birbirini incitmeyecek kadar uzak, yalnızlığın soğuğunda üşümeyecek kadar yakın' olmayı becerebilmek. Tıpkı kirpiler gibi...
Yayın tarihi: 18 Ekim 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/18/gny/akyuz.html
Tüm hakları saklıdır.