Emisa ve Behruz'un tek hayali Müslüman olmayan bir ülkeye gitmek ve evlenmek.
İLİŞKİLİ HABERLER
'İranlıyım, transseksüelim mülteciyim..'
'İranlıyım, transseksüelim mülteciyim..'
Mahmud Ahmedinecad'ın inkâr ettiği eşcinselleri bulduk ve konuştuk. Emisa ve Behruz 1979-2000 yılları arasında 4 bin eşcinselin idam edildiği İran'da cumhurbaşkanının bu çevrenin varlığını reddetmesini, 'kendini kandırma' olarak niteliyor. İranlı eşcinsellerin öyküsü geçen hafta da New York Times Gazetesi'ne konu olmuştu..
Ahmedinecad "Bizde eşcinsel yok," dedi ama, İran'dan kaçan eşcinsel ve transseksüellerin sığındıkları ülkelerin başında Türkiye geliyor. Siyasi düşünceleri nedeniyle sığınmacı olan İranlılar kadar, cinsel tercihleri nedeniyle sığınmacı olanlar da hatırı sayılır miktarda. Bunlardan ikisiyle Emisa Feracullahzade ve Behruz Mehrabi'yle Ankara'da buluştuk. Emisa Feracullahzade (30) İran'dan bir yıl önce kaçmış ve Türkiye'de mültecilik başvurusunun cevabını bekleyen bir transseksüel, Behruz Mehrabi (21) de sevgilisi. Behruz Mehrabi babasının siyasi düşüncelerinden dolayı İran'da yaşayamadıkları için yedi yıl önce kaçmış ülkesinden.
AİLECE GELDİLER
Halkın Fedaileri/Çoğunluk örgütünün üyesi olan mühendis babası, annesi ve iki kardeşiyle önce Kayseri'ye gelmiş Mehrabi. Babası orada da İran ajanları tarafından izlenince devlet tarafından bir mülteci misafirhanesine yerleştirilmişler: "İki yıl sonra kamptan çıkarıldık. İşsizlik, çalışma izninin olmaması nedeniyle çok sıkıntı yaşadık. O dönem annem babamdan boşandı. Ablam evlenip İsveç'e gitti, ben Niğde'de kaldım." İran'da okulunun en parlak öğrencisi olan Behruz Mehrabi kendi tabiriyle Niğde'de inşaatlarda çalıp, hiç umudu olmadan yaşadığı günlerin birinde karşılaşmış Emisa'yla. Behruz, Kayseri tren istasyonunda tanışmış İran'dan gelen Emisa'yla. Ondan önce hayatında hiç eşcinsel, transseksüel görmeyen genç adam ilk görüşte hoşlanmış bu uzun boylu, iri yarı kadından ve Kayseri-Niğde arasında mekik dokumaya başlamış. Kayseri'de yaşamak giderek Emisa için sorun olmaya başlayınca, yanına aldırmış Mehrabi'yi ve Niğde'de birlikte yaşamaya başlamışlar. Ev sahibi kovmuş, evin suyunu-elektriğini kesmiş. Emisa'nın İran'daki hapis hayatı Türkiye'de de sürmüş, Behruz inşaatlara çalışmaya gittiği günlerde, o kendisini eve kapatmış.
HEM AİLE HEM DEVLET BASKISI
Çocukluğundan beri kadın elbiseleri giyen, makyaja ve bebeklerine düşkün olan Emisa'nın 'transseksüel' terimiyle ilk karşılaştığı yer, 17 yaşında gittiği doktor muayenehanesi olmuş. Yedi yaşındayken babasını kaybeden Emisa, cinsel yönelimi ortaya çıktıktan sonra ağabeylerinden çok baskı görmüş, dayak yemiş: "Evden dışarı çıkmak hiç istemiyordum, çünkü bana zorla erkek kıyafeti giydiriyorlardı." Doktorun teşhisinden sonra ailesi vücuduna zorla erkek hormonu enjekte ettirmiş, operasyon geçirmesin diye kimliği, parası elinden alınmış. İran'da aile desteği almadan hiç kimsenin cinsiyet değiştirme operasyonları geçiremediğini anlatan Emisa, devletin bu tür ameliyatların yüzde 10-15'ini karşıladığını, ancak bunun çok küçük bir meblağ olduğunu anlatıyor. Kendisini eve kapatan Emisa o günlerde kurtulmak için Beyaz Rusya'da moda eğitimi almak istemiş ve ailesini ikna etmiş: "Orada rahatçı kadın kılığında yaşayabiliyordum, ama ailemin bundan haberi oldu ve tatile gittiğimde bir daha Minsk'e göndermediler." Sürekli baskı altında olduğu için İran'daki transseksüel ve lezbiyen camiayla çok az tanışabildiğini söyleyen Emisa, "Hepsi işsiz, hepsinin ailesiyle sorunları var, özgürce bir ev bile tutma şansları yok. Devlet tarafından öyle çok baskı görüyorlar ki, her an idam edilme korkusuyla yaşıyorlar," diye konuşuyor. Birçok arkadaşının yurtdışına kaçtığını, kaçamayanların da baskı altında yaşamak zorunda olduğunu anlatan Emisa, İran devletinin operasyon geçiren transseksüellere kadın kimliği verdiğini vurguluyor. Ama ameliyatların çok yüksek ücretlerle yapıldığını ve ailesinin sokağa attığı transseksüelerin iş bulamadığı için, seks işçiliği yaparak ameliyat parası kazanmaya çalıştığını da ekliyor. Emisa, Behruz'dan önceki erkek arkadaşının yardımıyla İran'ı terk etmiş. Altı boyunca evden hiç dışarı çıkmadığı günlerde, erkek arkadaşı gizlice eve gelmiş ve ancak böyle görüşebilmişler. Trenle Tahran'dan Van'a, oradan da Kayseri'ye geçmiş. Emisa, İran'dayken televizyonda izlediği ve 'modern, aydın düşünceli insanların ülkesi' sandığı Türkiye'de de büyük hayal kırıklığına uğramış. Toplumun büyük kısmının kendisine çok kötü davrandığını anlatan Emisa, "Buranın tek farkı özgürce elbise giyebilmem," diye konuşuyor. Niğde ve Kayseri'de ölüm tehditleri bile aldığını, Ankara'da ise korkusundan sokağa bile çıkamadığını söyleyen Emisa'nın mültecilik başvurusu kabul edilmiş ve ülke seçimini de yapmış. Partner kabul eden tek ülke olan Kanada için sırasını bekleyen Emisa, bir yıl daha sıkıntıya, açlığa, işsizliğe katlanmak pahasına Behruz'suz hiçbir yere gitmeyi düşünmüyor. Ameliyat olmayı çok isteyen Emisa, bunun için Türkiye'den gitmeyi ve çalışıp para kazanmayı bekliyor. Kayseri ve Niğde'de yaşadıkları baskılardan dolayı Pembe Hayat Derneği'nin yardımıyla Ankara'ya gelen çift, şimdilik arkadaşlarının evlerinde kalarak barınıyor. Umutları bir yıl içinde gönderilecekleri yeni ülkede.
'AHMEDİNECAD GÖZÜNÜ AÇ'
Emisa'ya İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın Colombia Üniversitesi'ndeki konuşması hakkında ne düşündüğünü sorduğumda şu cevabı alıyorum: "Herhalde evinden dışarı adım atmıyor ki, ülkesinde ne olup bittiğini görmüyor. Görse bile gözlerini kapatıyor." Emisa BM raporlarında bile onlarca İranlı eşcinsel ve transeksüelin ülkesini terk etmek zorunda kaldığının açıkça belli olduğunu, hatta bunun neredeyse siyasi düşünceleri nedeniyle mülteci olanlara yakın olduğunu ifade ediyor. İran'da eşcinsellerin büyük kısmının kendisini gizlediğini hatırlatan Emisa, Adrian adlı çok yakın arkadaşının yaşadıklarını hiç unutmamış: "Annem öldükten sonra iki ay benim evimde kalmıştı. İntihara teşebbüs etmişti ve fuhuş yapmak zorundaydı. Birkaç kez İran polisinin tecavüzüne uğramıştı" Kendisinin hiç fuhuş yapmak zorunda kalmadığını, annesinin ölümünden sonra da ülkeyi terk ettiğini söyleyen Emisa, İran'da da transseksüellerin Türkiye'de olduğu gibi sokaklarda bekleyerek seks işçiliğini yaptığını anlatıyor: "Özellikle gece çıkıyorlar ve kadın kılığında oluyorlar. Polisler bir ya da birkaç operasyon geçiren bir transeksüeli fuhuş yaparken yakalarsa, önce çok fazla bir şey yapmıyor, sadece uyarıyor. Ama tekrar tekrar yakalarsa, çok ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalıyorlar. Hiç operasyon geçirmeyen birini yakaladıkları zaman ise, ona direkt gay mualemesi yapıyorlar ve sorgusuz sualsiz asıyorlar. Sadece fuhuş yapmak da gerekmiyor bunun için, kadın elbiselerini kötü amaçla kullanmak diye bir yasa var, onu ihlal ettiğin için bile cezaevine atılabilirsin." Tahran'da Kerimhan Köprüsü, Millet Parkı ve Tavruz Tahtı Sokağı'nın transseksüel ve eşcinsellerin fuhuş yapmak için seçtikleri en bilinen yerler olduğunu söyleyen Emisa, "Bunu ben biliyorsam, Ahmedinecad nasıl bilmez," diye soruyor. Cezaevlerinin eşcinsellerle dolu olduğunu söyleyen Emisa'yı Behruz da şu sözlerle destekliyor: "İran'da olsaydım Ahmedinecad'a inanabilirdim, çünkü bizim ülkemizde eşcinsel ve transseksüel camiası ötekileştirilmiş ve toplumdan kopuk yaşıyor. Kimse onların farkında değil." İran'da eşcinselliğin 'sapıklık' olarak nitelendiğini ve İran Cumhurbaşkanı'nın bir dediğinin bir dediğini tutmayan biri olduğunu söyleyen Behruz, "O İran'ı 1400 sene öncesine götürmek istiyor," diye konuşuyor.
İLİŞKİLİ HABERLER
'İranlıyım, transseksüelim mülteciyim..'
Yayın tarihi: 14 Ekim 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/14/pz/haber,1486FA8ECF6F464EAC54068AAB94BFD6.html
Tüm hakları saklıdır.