Küçükkuyu, İstanbul'un trafiğinden, kötü havasından, keşmekeşinden ve griliğinden bunaldığım anlarda soluklandığım bir oksijen çadırı. Artık bu ülkede sabah pervazınıza konan bülbülün sesiyle uyandığınız, denize girerken isparilerin bacaklarınızın arasından geçtiği kaç yer kaldı ki? Bölgenin akciğeri Kaz Dağları'ndan esen o ferahlatıcı rüzgarı, toprağı eşeleyince çıkan billur gibi suyuyla Küçükkuyu benim yeryüzü cennetim... Ama bizim uzmanlığımız memleketin cennetlerini, cehenneme çevirmek üzerine... Gökova'ya termik santral kuran zihniyet yine boş durmamış. Kaz Dağları'nın tepesinde siyanürle altın aramaya koyulmuş. Önce gazete haberlerinde okudum. Sonra Kadir Çelik'in FOX'taki Objektif'' inde izledim. Sondaj için ağaçları katletmişler. Bölgedeki köylünün gözü gibi koruduğu, her derde deva ardıç ağaçlarını dozer kepçesiyle un ufak etmişler... Çamlar, zeytin ağaçları yerlerde... Kaz Dağları'nın sırtına adeta yüzlerce bıçak saplanmış. Bir çevre talanı ki, yürek dayanır gibi değil... Bölge sakinlerinden turizmci Tarık Ulusoy ağlamaklıydı. Meydan muharebesinde şehit düşmüş askerler gibi yerlere serilmiş ağaçların arasında dolaşırken, "Gerekirse buranın kurtarılması için canımı bile vermeye hazırım" diyordu. Neymiş efendim? Kaz Dağları altın kaynıyormuş. Eminim o şirkete şimdi yenileri eklenecektir. Hatta eline kazmayı küreği alan Kaz Dağları'nın yolunu tutacaktır. Vahşi Batı'daki "altına hücum" gibi... (O kovboylar hiç olmazsa ellerindeki kevgirlerle, derelerin suyunu süzüp, altın arıyordu. Siyanürden haberleri yoktu. Bizim vahşiler öyle mi?) Belli ki benim oksijen çadırım delik deşik olacak. Ne uğruna? Yüzde 95'i takı ve süs eşyası olarak değerlendirilen bir maden için... Söyleyin... Nefes alamadığım, suyunu içemediğim, ayağımı denizine sokamadığım yerde, kolumdaki altın bilezikle mutlu mu olacağımı sanıyorsunuz?
Bugünkü Tüm Yazıları
Oksijen çadırımı geri verin!
Yayın tarihi: 7 Ekim 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/07/gny/aytug.html
Tüm hakları saklıdır.