Hazine Müsteşarlığı tarafından yayımlanan verilere göre Türkiye'nin dış borç stoku, 2007 yılının ilk yarısı sonunda 226 milyar dolar oldu . Böylece dış borç stoku 2001 yılına göre ikiye katlandı. Borç stokunun 41 milyar doları kısa vadeli, 185 milyar doları ise orta ve uzun vadeli borçlardan oluşuyor. Merkez Bankası da dahil
kamunun borç stoku 71 milyar dolardan 87 milyar dolara yükseldi. Asıl artış özelden geldi.
Özel kesimde borç stoku 2001 yılına göre 3 kat artarak 138 milyar dolara ulaştı. Bu kesimde, finansal kuruluşların borç stoku 10 milyar dolardan 41 milyar dolara, finansal olmayan kuruluşların borç stoku ise 32 milyar dolardan 97 milyar dolara çıktı. Borçların dağılımına göre, stokun dağılımında çarpıcı bir değişiklik var.
Kamu kesiminin payı yüzde 63'ten yüzde 38'e geriledi. Özel sektör finansal kuruluşlarının payı ikiye katlanarak yüzde 18'e, finansal olmayan kuruluşların ise yüzde 28'den yüzde 43'e yükseldi. Ekonomide 2001 yılında yaşanan sıkıntının hemen ardından Uluslararası Para Fonun'dan sağlanan kaynakların etkisiyle yüzde 30 düzeyine çıkan resmi kuruluşlara olan borçların payı 2007 Haziran döneminde yüzde 11'e düştü. Buna karşılık yurtdışı özel kuruluşlara olan borçların toplam içindeki payı yüzde 50'ler düzeyinden yüzde 71'e yükseldi. Tahvil borcun payı ise yüzde 18 düzeyinde bulunuyor.
Dolar bazındaki hızlı artışa rağmen, dış borç stokunun milli gelire oranı 20 puana yakın düşmüş ve yüzde 53'e geriledi . Kamu kesiminin dış borç stokunun milli gelire oranı yüzde 48'den yüzde 20'ye gerilerken, özel kesimde oran yüzde 25'ten yüzde 33'e yükseldi. Borç stokunun milli gelire oranı finansal kuruluşlarda yüzde 6'dan yüzde 11,5'e, finansal olmayan kuruluşlarda ise yüzde 18,6'dan yüzde 20,6'ya çıktı.
Borç stokunun, borçların ve alacakların yapısındaki değişmeyi etkileyen üç önemli akım vardır. Birincisi
kamu kesiminde borçlanma ihtiyacının azaltılmasına yönelik politika lardır. İkincisi
uluslararası piyasalarda kaynak arz fazlasının artmasıdır . Üçüncüsü ise
iç talepteki hızlı büyümedir . Kamunun kaynak talebinin azalması borçlanma maliyetinin düşmesini sağlamıştır. Ekonomide istikrar çabaları daha inandırıcı hale gelince beklentiler iyileşmiş, yatırımlar artmaya başlamıştır. Bu dönemde gelişmekte olan ülkelere olan ilginin artmasıyla birlikte Türkiye'ye gelen sermaye girişi de hızlanmıştır.
Enflasyonun düşmekte olduğu bir ortamda TL, yabancı kaynaklara göre daha pahalı kalınca dış borçlanma cazip hale gelmiştir . Üstelik dışardan içeriye göre daha uzun vadeli kaynak bulunabilmiştir. Sermaye girişine bağlı olarak TL değer kazanmış, dış borçlanma daha cazip hale gelmiştir. Özel sektör borçlanmaya yönelmiştir. Sağlanan kaynaklar doğru alanlarda kullanıldığı ve rekabetçi üretim kapasitesi artırıldığı sürece dış borçlanma ekonomiye olumlu katkı yapacaktır. Bu noktada dikkatimi çeken dış borçlanmayı yapan özel sektörün neden TL'nin değerlenmesinden şikâyet ettiğidir.
Bugünkü Tüm Yazıları
Hem dövizle borçlan, hem de kuru eleştir
Yayın tarihi: 3 Ekim 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/03//haber,9BB0F9D3B2C54639A20001B67E8803B0.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.