Yeni Anayasa tartışmaları sağlıklı bir zemine oturtulmazsa, korkarız ki uzlaşma köprüleri daha başta dinamitlenmiş olacak. Sağlıklı zemin için üç koşul gerekiyor: Tek taslak dayatmasında bulunmamak, taslağı tasarıya dönüştürecek komisyonu iyi belirlemek ve yasalaşma sürecini aceleye getirmemek...
Başbakan Erdoğan dün Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığındaki Bilim Kurulu'nun hazırladığı öneriden yola çıkarak bir taslak hazırlayıp tartışmaya açacaklarını, eleştirilerin ışığında uygun gördükleri değişiklikleri yaptıktan sonra Meclis'e sunacaklarını tekrarladı.
Bu, yeni Anayasa için AK Parti'nin hazırlayacağı tasarının "Esas" metin olacağı anlamına geliyor. CHP ve MHP bu yaklaşıma şiddetle karşı çıkıyor.
Baykal'a göre iktidar bu yöntemle "Parti anayasası" hazırlamayı amaçlıyor, Bahçeli'ye göre ise "Ferman külliyatı". Yani daha sürecin başında iktidar ile muhalefetin yolları ayrılıyor. Aynı şekilde iktidar ile akademik çevrelerin ve sivil toplum örgütlerinin de.
Taslağı tasarıya dönüştürecek komisyon konusundaki yaklaşımları da bağdaştırmak imkânsız denecek kadar güç olacak. Çünkü Erdoğan, "Uzlaşma denen şey yüzde 100'ün 'evet' demesi değildir. Konsensüs, kısmi azaminin üzerinde birleşmektir" diyor ve önerileri tasarıya dönüştürme adresi olarak da Meclis Anayasa Komisyonu'nu gösteriyor. Ancak bu komisyonun yapısı (AK Parti 16, CHP 5, MHP 3, DTP 1 üyeyle temsil ediliyor) toplumsal uzlaşı bir yana siyasal uzlaşma olmasa da iktidar oylarıyla metnin bağlanıp Meclis Genel Kurulu'na indirilmesine imkân veriyor.
O nedenle Baykal uzlaşmanın tıpkı 1961 Anayasası'nı hazırlayan Temsilciler Meclisi gibi siyasi partiler, yargı, üniversiteler, barolar, sivil toplum örgütleri ve il temsilcilerinden oluşacak bir "Kurucu Meclis" tarafından hazırlanmasını öneriyor. Bahçeli ise Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın başkanlığında, siyasi parti temsilcilerinin de yer alacağı "Anayasa Hazırlık ve Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını savunuyor.
Erdoğan bu talepleri hem "Fantazi", hem "Zaman kaybı" olarak görüyor ve "Bir an önce neticeye varmak istiyoruz" diyor.
Yamalı bohça istenmiyorsa... Asıl sorun da bu.
Anayasa tasarısı veya önerisi geniş bir zaman diliminde tartışılıp olgunlaştırılmadan Meclis'e getirilip sadece iktidarın oylarıyla yasalaştırılırsa, referandumda kabul edilse bile "Toplumsal sözleşme" niteliği eksik kalır ya da zedelenir. Ve tıpkı 1982 Anayasası gibi her iktidar veya her Meclis tarafından bir parçası değiştirilerek, bütünlüğünü, hazırlanış mantığını yitirir.
Yeni Anayasa sürecinin hem sağlıklı, hem de demokratik sonuçlandırılabilmesi için bizim görüşümüz şöyle:
AK Parti'nin yanı sıra diğer kuruluşların (Üniversiteler, Barolar Birliği, sivil toplum örgütleri, Yargıtay) önerileri de kamuoyunda alabildiğine tartışılmalı. Ardından bu metinler Meclis Başkanı Toptan'ın girişimiyle parlamento bünyesinde oluşturulacak bir komisyonda değerlendirilmeli. Bu komisyonda tüm önerilerin temsilcileri görüşlerini anlatabilmeli. Daha sonra ya bir ortak öneri ortaya çıkmalı ya da hiç değilse AK Parti'nin taslağı uzlaşılabilecek bir metne dönüştürülmeli ki, Meclis'te de, referandumda da büyük bir çoğunlukla kabul edilebilsin.
En önemlisi, süreç kesinlikle aceleye getirilmemeli. Tabii sadece bugünü kurtaracak değil, Türkiye'yi yarınlara taşıyacak, Cumhuriyet'in 100'üncü yılında da gururla sahiplenilecek bir Anayasa amaçlanıyorsa...
Yayın tarihi: 3 Ekim 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/03//haber,5FC6675178F045818ADA8B3921C18237.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.