Öcalan, DTP'lilerin analarından emdikleri sütü burunlarından getirmeye kararlı! Çarşamba günleri görüştüğü avukatlarıyla öyle öneriler iletiyor ki, gariplerin ezberleri bozuluyor. Önce Fransız tarihçi Fernand Braudel'i okuyup
"Sümer rahip devletleri"ni ortaya attı. O dönemde HADEP vardı. Ne demek istediğini çözmek için kök söktüler.
Tam bir şeyler anlamaya çalışıyorlardı ki, avukatlar yeni bir "Tez" müjdesiyle döndü:
"Cumhuriyeti kurmuş tutarlı Kemalistler'le yeni bir cumhuriyet." Bir hafta sonra
"Demokratik ulus hareketi" projesi geldi İmralı'dan.
Bir süre sonra
"Demokratik anayasal yurttaşlık." Ardından
"3'üncü alan teorisi." Onun ardından
"Demokratik Ortadoğu federasyonu." Tam onun içini doldurmaya çalışıyorlardı ki, avukatlar ertesi hafta görüşme sonrası nefes nefese yetiştirdiler:
"Federasyon değil konfederasyonmuş!" "Öcalan'ın size bir de uyarısı var" dediler: "Söyleyin onlara lümpen lümpen zaman öldürmesinler!"
O sırada DTP'lileşmek üzere olan HADEP'liler korka korka sordular: "Peki neymiş demokratik konfederalizm?" Avukatlar ellerindeki notlara baktılar: "Bir devlet sistemi değil. Halkın devlet olmayan demokratik sistemi. Ulus üstü bir şey, Politikayı doğrudan ve özgür-eşit konfederasyon yurttaşlığı temelinde, yerelde kendi özgür yurttaş meclislerinde yapan bir sistem. Anladınız mı?" Mecburen kafa salladılar.
Bitmeyen ev ödevleri Her ziyaret dönüşü ya İtalyan filozof Antonio Negri, ya Amerikalı iktisatçı Immanuel Wallerstein, ya Amerikalı aydın Michael Hardt'ın kitaplarından esinlenilmiş "Sentezler" yağmur gibi yağdı.
Tam da DTP'nin kurulduğu günlerde avukatlar İmralı'dan yeni bir haber getirmesinler mi! Şöyle:
"Demokratik ekolojik toplum!" Haydi... Bu kez Rus asıllı Amerikalı çevreci anarşist Murray Bookchin'in "Ekoloji ve devrimci düşünce" kavramı ev ödevi olarak gönderilmişti. Tabii yine uyarılarla: "Boş oturmasınlar, beni çözmeye çalışsınlar. Artık onu da beceremezlerse beş para etmezler."
DTP hemen yazılmakta olan tüzüğünün 2'nci maddesini yeniden düzenledi:
"Demokratik ekolojik toplumu hedefleyen partimiz..." Öcalan ertesi hafta avukatlarına sordu: "Çözebildiler mi?" Avukatlar olumlu yanıtladı: "Tüm parti yapısı tarafından derinliğine incelendi, çok yönlü tartışıldı. Kadrolarda bir zihniyet devriminin yolu açılmak üzere!"
"Bitmedi" dediler avukatlar: "Bir toplumsal sözleşme hazırlandı. Bir akademi oluşturuldu. Orada tüm kadroları iki aylık eğitim sürecinden geçirme durumu var. Neolitik süreçten başlayarak toplum-kadın, din-kadın ilişkilerini incelenecek, daha sonra sizin kadın yaklaşımınızla günümüze kadar getirilecek." Burnunu çeke çeke güldü.
DTP'liler tam artık "İdeolojimiz artık oturdu" diye düşünürken, kendini "21'inci yüzyılın Sokrat'ı" ilan eden Öcalan yeni bir "Model" gönderiverdi:
"Demokratik özerklik!" Ayıkla pirincin taşını. Avukatlar notlarını açıp yüksek sesle okudular:
"Demokratik özerklik Mustafa Kemal'in istediklerinin bugüne güncelleşmesidir." Şimdi DTP'liler bu iki cümlelik açıklamanın içini doldurmak için uğraşıyorlar. Son durumu kendi gazetelerinden aktaralım: "DTP çevreleri demokratik özerkliği tartışıyor. Demokratik özerkliğin siyasi, idari, ekonomik ve toplumsal açıdan neleri ifade ettiğini anlamaya çalışıyorlar. Ancak bunu Kürt sorununun demokratik çözümü için en uygun model olarak görüyorlar. Yeni Anayasa'nın da demokratik özerklik modeline oturmasını istiyorlar!"
İşte böyle oluşturuluyor DTP'de politikalar...
Yayın tarihi: 27 Eylül 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/27//haber,6FBDEBCD44354388A10C093FCF22DCDA.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.