Sesini ve sazını dinleme, kendisini tanıma mutluluğuna eriştim. 1960'lı yılların sonuydu. O yıllar
Soyut dergisinde birlikte yazdığımız Günel Altıntaş ile gitmiştik. Geçmiş yıl, sanıyorum şimdinin Atlas Sineması'nın oralarda, yerin altında bir kulüp'te çalıp söylüyordu. Sesi ve sazı, salonun karanlığında bir gece güneşiydi. Türküsünü söylerken dinleyicilerden biri nara mı attı ya da buna benzer bir saygısızlık mı yaptı, hemen mikrofonu bıraktı ve salonu terk etti. Yaşamını kısaca özetlersem, kim olduğunu anlayacaksınız. 1912 yılında Van'da doğar. Birinci Dünya Savaşı yıllarında, ana-babasını yitirir. 10 yaşına kadar yoksul bir ailenin yanında yaşar. Daha sonra Adana Öksüzler Yurdu'nda yatılı okur. İlkokul dördüncü sınıfta keman çalmaya başlar. 1925 yılında Ankara'da kurulan Musiki Muallim Mektebi'ni kazanmasına rağmen öksüzler yurdundaki öğrencilerin askere alınmasından dolayı İstanbul'da bir askeri okula gönderilir. Okuldan kaçarak Ankara'ya gidip müzik okumak ister, ancak yakalanarak geri gönderilir. Ardından askerlik yapmaya elverişli olmadığı gerekçesiyle okuldan ayrılır. Daha sonra kemanıyla katıldığı sınavla, son sınıfın bir altından Musiki Muallim Mektebi'ne alınır. 1935-36 yıllarında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nda görev yapar. 1936 yılında Musiki Muallim Mektebi'ni bitirir ve kemanı bırakarak şana geçer. 1942'de Devlet Konservatuvarı'nın Şan Bölümü'nü bitirir. Çeşitli okullarda öğretmenlik yapar. Ankara Radyosu'nda yayımlanan çeşitli türkü programları düzenler. Devlet opera sanatçısı olarak birçok operada görev alır ve bu görevi 1952 yılında TKP davasından tutuklanmasına kadar sürer. Pir Sultan'dan Karacaoğlan'a kadar değişik ozanların türkülerinden oluşan 12 uzunçalar hazırlar. Yazıları ve şiirlerini
Ezgili Yürek kitabında toplar. Ayrıca çeşitli halk oyunlarını notaladığı
Türk Halk Oyunları adlı bir kitabı yayınlanır. Asıl adı Mehmet'ti ama Ruhi Su diye bilindi. Ve biyografisine bir not daha: Hastaydı, 12 Eylül yönetiminin engellemeleri yüzünden yurtdışında tedavi şansı bulamadı. 20 Eylül 1985 tarihinde de aramızdan ayrıldı. Cenaze törenine binlerce kişi katıldı ve cenaze 12 Eylül döneminin ilk büyük kitle gösterilerinden birine dönüştü. Cenazede gözaltına alınan 163 kişi, İstanbul siyasi şubede 15 gün süreyle gözaltında tutuldu. Geçen 22 Eylül, Ruhi Su'nun 22. ölüm yılıydı. Zincirlikuyu Mezarlığı'nda yapılan anma törenine bu yıl ilk kez Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da katıldı ve yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Ruhi Su'nun türküleriyle büyüyenler, demokrasiye, halkın sesini duyurmasına ve toplumsal arayışlara karşı, ara rejim beklentilerinin ayak seslerine karşı katiyen hoşgörülü ve sevgiyle bakmazlar. Gençliğimizde halkın hakkını savunanlar, solculuk ve komünistlik ile suçlanıyordu." Ama bence asıl önemlisi, Sayın Günay'ın devletin bir bakanı olarak düne kadar yalnızca ve yalnızca türkü söylediği için çeşitli cezalara maruz kalan, üstelik yurtdışında tedavisi engellenerek hayatına ambargo uygulanan ulusumuzun yüz akı sanatçısının mezarı başında bulunmasıydı. Sayın Bakan'ın olumlu çalışmalarının yanında olacağımızı bilmesini isterim.
Yayın tarihi: 29 Eylül 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/29/ct/durbas.html
Tüm hakları saklıdır.