"Yakında 82 yaşına basacaksın. 6 santim daha kısaldın. Kilon da 45'e indi. Ama hep güzel, zarif ve çekicisin. 58 yıldır birlikte yaşıyoruz ve seni her zamankinden çok seviyorum. Göğüs çukurumda hep sadece teninden tenime geçen sıcaklığın doldurabildiği derin bir boşluk taşıyorum." Bu satırlar çevreci felsefenin babası, büyük düşünür Andre Gorz'a ait. Geçen yıl yayınlanan ve eşi Dorine'e aşkını anlattığı
"D'ye Mektup" kitabının giriş cümleleri.
Gerçek adı Gerard Horst olan, gazetecilik yaptığı yıllarda (Saygın "Le Nouvel Observateur" dergisinin iki kurucusundan biri) Michel Bosquet adını da kullanan Gorz ülkemizde de azçok tanınıyor. Onun kapitalist sistemi, iş yaşamını, küreselleşmeyi sorgulayan epey yapıtı Türkçe'ye çevrildi. "Elveda Proletarya", "Post Modernist Burjuva Liberalizmi", "Yaşadığımız Sefalet, Kurtuluş Çareleri", "İktisadi Aklın Eleştirisi", "Kapitalizm, Sosyalizm, Ekoloji" bunlardan birkaçı...
O yaşamı sorgulatan, böğürlere hançer gibi saplanan sorularıyla da ünlü:
"Çalışanlardan kaçı kimliğini işinden bağımsız olarak tanımlayabilir?", "Çalışmak için mi yaşıyoruz, yaşamak için mi çalışıyoruz?" 84 yaşındaki Andre Gorz önceki gün eşiyle birlikte yıllar önce kapandığı köy evinde ölü bulundu. Yanında da Dorine'in cansız bedeni uzanıyordu. El ele yaşamlarına son vermişlerdi. son yolculuğa göz göze birlikte çıkmışlardı.
60 yıl süren mutluluk Gorz, İngiliz kökenli olan Dorine'le 23 Ekim 1947'de Paris'te tanıştı. O anı "D'ye Mektup"ta "Soğuk bir geceydi. Dışarda lapa lapa kar yağıyordu. Seni dansa kaldırdım. Ve o güne kadar hiçbir kadınla iki saatten fazla kalamayan ben, o andan itibaren asla senden ayrı yaşayamayacağımı hissettim" diye anlatacaktı.
Asla ayrılmadı. Asla ayrılmadılar. İlk gecelerini kağıda şöyle dökecekti: "Acelemiz yoktu. Seni usul usul soydum. Ve hayal ile gerçeğin mucize buluşmasını keşfettim. Milo Venüs'ü canlanmıştı. Boynunun sedef parıltısı yüzünde ışıldıyordu. Hem dipdiri, hem de yumuşacık olan bu mucizeyi soluğumu tutarak uzun uzun seyrettim. Zevkin seninle alınan veya verilen birşey olmadığını anladım. O duygu ancak kendini vermek olabilirdi. Biz birbirimizi tümüyle birbirimize verdik."
1983'te Dorine kansere yakalandı. Gorz herşeyden elini eteğini çekti, yaşamını eşine adadı. Her gece ona sarılarak uyudu. Her sabah onun kolları arasında uyandı. Köy evinin penceresinden süzülüp onları sevgiyle okşayan güneş ışınlarıyla gözlerini açtıklarında ona aşkla, inançla hep aynı cümleyi fısıldadı: "Bugün dünden de güzelsin..." El ele sonsuza geçmek Ama Dorine'in hastalığı ilerliyordu. Onun mum gibi erimesi Gorz'u müthiş korkutuyor, panik uçurumlarına itiyordu. "Onsuz yaşayamam" diyordu son günlerde kendisini arayan tektük dostlarına. Yaşamadı. Onunla birlikte öldü. Zaten"D'ye Mektup"u şu cümlelerle noktalamıştı: "Birimiz diğerimizin ardından yaşamak istemiyoruz. Birbirimize sık sık 'Ölümden sonra ikinci bir yaşam varsa, onu da birlikte yaşayacağımızı' tekrarlıyoruz."
Onlar ölmediler. Sonsuza kadar birlikte olmanın sırrını buldular. Birlikte bir başka dünyanın kapısını açtılar ve geçip gittiler.
Onlar ölümün aşkı yenemeyeceğini gösterdiler.Onlar "Sensiz yaşayamam" beylik sözünü, "Senden sonra yaşamayacağım" meydan okumasına dönüştürdüler. Dünyanın en güzel aşk şiirinin (Elsa'nın Gözleri) ozanı Louis Aragon, "Mutlu aşk yoktur" der. Onlar mutlu aşk olabileceğini ve o aşkın mutlu bitebileceğini kanıtladılar.
Ölesiye sevmek bu olsa gerek...
Yayın tarihi: 26 Eylül 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/26//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.