Önceki gün Türk sporunda çok önemli bir gelişme yaşandı.
"Seyrantepe, Galatasaray'ın" rüyası mutlu sonla bitti.
Galatasaray 2009 yılında yeni stadında oynayacak. Bu durum sadece yeni bir oyun alanı anlamını taşımıyor. İşin hem psikolojik hem de ekonomik açıları var. Galatasaray da artık
"Benim güzel stadım var" diyebilecek. Bambaşka bir futbol atmosferine kavuşacak.
Ancak asıl önemlisi Galatasaray da artık ekonomik olarak ciddi bir atılım yapma fırsatı bulacak. BAŞARI DÖNEMİ BAŞLADI Bugün itibariyle açıklanan borcu 132 milyon dolar olan Galatasaray, inşaat başlayıp su basman seviyesi çıkıldığında locaları satmaya başlayacak ve ilk kez sıcak para akışını hissedecek. Ayrıca yeni stadın gelirlerini temlik gösterip yüksek miktarda kredi bile çekebilirler. Bugün Fenerbahçe'nin yıllık stat gelirinin 38 milyon doları bulduğu düşünüldüğünde Galatasaray'ın da en az 30 milyon dolar yıllık kazancı olacağı aşikar.
Kulübün, stadın isim hakkını da 5 yıllığına 30 milyon dolara satacağı biliniyor. Bu da yıllık 6 milyon dolarlık bir başka gelir daha demek. Kulübün mali konularıyla ilgilenen yönetici ve yetkililerin daha farklı planları elbette zaman içinde harekete geçecektir. Yani işin ekonomik kaynak bölümü çözümlenebilir görülüyor.
Ben, Seyrantepe imzasının Galatasaray'ın vizyonu ile birlikte gerek Avrupa, gerekse Türkiye liginde tekrar çok başarılı olacağı yeni 8 yıllık döneminin başlangıcı olduğunu düşünüyorum. Bugün bütün büyük şirketler, uzun vadeli planlar yapar ve bu dönem içinde yıllık bilançoya bakar.
84'TEN BU YANA GELİŞİYOR Galatasaray, ilk 'kalkınma hamlesi'ni 1984'te Jupp Derwall'i getirerek başlattı. Zihin devriminin sonucunda 19861987 sezonunda 14 yıllık aradan sonra gelen şampiyonluğun ardından,
"Yetmez bize bir kupa. Şimdi hedef Avrupa" vizyonu, ilk 8 yıllık kalkınma planı içinde yavaş yavaş işlenmeye başlandı. 1989'da Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı final oynandı. 1992 yılında ikinci 8 yıllık plan bu kez Karl Heinz Feldkamp ile başlatıldı.
Avrupa'da maç maç başarı gelse de asıl yatırım Hakan Şükür, Okan Buruk, Bülent Korkmaz gibi uzun yıllara damga vuracak bir jenerasyonun yaratılma aşamasıydı.
İkinci 8 yıllık planın büyüme hamlesi Fatih Terim ile zirveye ulaştı ve 2000 yılında Türk futbol tarihinin en büyük başarısı (UEFA Kupası) kazanıldı. 1992-2000 arası Türkiye Ligi de domine edildi ve şampiyonluk sayısı 6 GS; 1 FB; 1 BJK olarak dağıldı. Cimbom arayı kapatıp
'Türkiye'nin en çok şampiyon olan kulübü' olmanın yanısıra dünya üçüncüsü Milli Takım'ın da nüvesini oluşturdu.
F.BAHÇE VEHICLE COMPANY Sonra ekonomik krizler, kötü yönetim devreleri geçti. İşte bu sırada en büyük rakip Fenerbahçe, doğru ekonomik yatırımlarla ciddi rekabete girişti. Ancak Fenerbahçe'nin büyüme planı Galatasaray'dan farklı oldu. Galatasaray kendi yıldızlarını yetiştirip kendisini markalaştırmaya çalışırken Fenerbahçe marka isimleri bünyesine katarak
(Ortega'nın takımı, Anelka'nın gittiği takım, Alex'in, Roberto Carlos'un ekibi vs.) markalaşmaya çalıştı. Ancak bugün hâlâ Galatasaray bir markaysa kendi ismini ön plana çıkarmayı başardığı içindir. Oysa Fenerbahçe; Rıdvan, Oğuz ve Aykut'tan sonra Türk yıldız, Türk kahraman yetiştiremedi. Rüştü ve Tuncay takımdan ayrıldı.
Dolayısıyla takım, kadrodaki uluslararası yıldızlarla markalaşma yoluna girdi. Tabii bu büyüme yöntemi, stat başta doğru ekonomik hamlelerin bir getirisidir. Ancak 3-4 sene içinde ciddi bir Avrupa başarısı gelmezse ekonomik gerçeklik gereği bu durum
(yani her sene bir yıldız alınması) artık rutin halini alır ve Fenerbahçe sıradanlaşır.
Ekonomi de buna 'Vehicle Company' (taşıyıcı şirket) denir. Taşıyıcı şirketler asla büyük devler olamazlar. Şimdi Galatasaray'ın önünde ikinci 8 yıllık kalkınma planı var. Seyrantepe ile başlayan mali kaynak akımı belli oluyor ki, bir çok genç oyuncunun takıma katılması planlarını da hızla işletecektir.
Yani Galatasaray, yeniden geleceğin Avrupa şampiyonu takımının temellerini atıyor. EKONOMİNİN ALTIN KURALI Fenerbahçe bugünden itibaren geleceğin stratejisini yaratmaz, kendini kazanacağı ve süreklileştireceği Avrupa başarılarıyla markalaştırmazsa Galatasaray ile arasındaki Avrupa farkı giderek açılır. 1992'den beri geçen 15 yılda 5 şampiyonluk alan Fenerbahçe ile 8 şampiyonluk alan Galatasaray arasında Türkiye Ligi rekabeti sürer.
Bu 15 yılda sadece 2 şampiyonluk alan Beşiktaş da yeniden yapılanma ve kalkınma planını düşünmezse bırakın Avrupa'yı Türkiye'de bile rekabetten çok geri kalır. Bu yazı bir takım yahut spor organizasyonu eleştirisi gibi algılanmamalı. Gerçek ekonomi dünyanın her yerinde aynı kurallarla işler ve ekonominin altın kuralı şudur:
Hedefin, bu hedefe ulaşmak için uygun bir iş planın, ve ona göre davranışların olmalıdır. O yüzdendir ki Fenerbahçe ve Beşiktaş için gelecek adına yeniden düşünmeye başlama zamanı gelmiştir.
Yayın tarihi: 26 Eylül 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/26//celikler.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.