Bal gibi de azgın tekesiniz!

Hıncal Abi, "Azgın Teke Sendromu" dediğimiz durumu yaşayan hemcinslerini savunmuş. Diyor ki "Şimdi aşık olsam, kalbimi gümbür gümbür attırsa diyelim bir genç kız. Damga hazır! Azgın Teke Hıncal! İnsanın sevme ve sevilme hakkı elinden alınabilir mi?" Hıncal Abi niye üzerine alındı anlamak mümkün değil. Önce bu Azgın Teke yakıştırmasını ortaya atan hemcinsi Selahattin Duman'ın yazdıklarını hatırlayalım. "Keçinin erkeği olan "teke" cinsel açıdan çok aktiftir. Nedendir bilinmez yaş yarıyı geçtikten sonra sürüdeki yavrulara musallat olur.. Yetişkinlere ilgi duymaz, kuzu dediğimiz yaştakilerle hissi ilişki kurmak ister. İnsan türünün erkeğinde de bu haller vardır. Temsil, otuz sene sakin sakin geçen bir evlilikten sonra bakarsınız ki adam; yaşına başına, hatta sosyal statüsüne uygun olmayan birine kaçmış. Gözü bir şey görmez. Evi, barkı terk eder kaçtığı kadına teslim olur."
Şimdi soruyorum Hıncal Abi, 1-"Azgın Teke" ve "Aşk" yan yana gelir mi? 2-İlle de genç birine mi aşık olunur? Aşkı yakalamak zor. Orada hepimiz hemfikiriz. Hangi yaşta başa gelirse gelsin kadın ya da erkek aşkının peşinden gitmeli. Üstelik evliyse de gitmeli. Ama mertçe çıkıp karısına "Ben aşık oldum" diyerek. Peki evdeki çocuk bakıcısıyla evlenmeye kalkışmanın neresi aşk söyler misiniz? Hadi diyelim aşk, niye eve geri dönerler ki? Aşıksan arkasında duracaksın! Duman'ın Azgın Teke yazısını yine kahkahalarla okudum. "Bu sendromu yaşayan erkeklerin büyük bir bölümü, ilk şiddetli krizden sonra kendine gelir.. Araya giren "nasihat heyetlerinin" lafını dinleyip, evine geri döner. O andan itibaren de azgın tekeliği gitmiş, kasabın bıçağını yalayan gamsız bir öküze dönmüştür. Artık ondan, evin kadınına da hayır gelmez.. Adam zenginse ailesi onu bir hayır kurumunun başına geçirir. Adam orta halliyse yeniden sosyalleşmesi zor olduğundan onu hacca göndermekten başka çare kalmaz.. Hacca gider, evdeki karı niyetine şeytan taşlar, böyle deşarj olur.."
Uzun lafın kısası beyler, Azgın tekeliği aşk diye bize yutturamazsınız.
Yemezler!
İşin haber kısmına gelince...
Hıncal Abi durup dururken böyle bir şey yazmaz.
Yoksa ufukta gerçek bir aşk mı var?