kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Eylül 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
İstanbul Teşvikiye'deki atölyesinde çalışan Akakçe, el becerisinin sanatında öncelikli bir yeri olduğunu söylüyor.

Dünyanın yakından tanıdığı bu Türk kim?

Evrim ALTUĞ
16.09.2007
Haluk Akakçe, tüm dünyanın yakından tanıdığı bir sanatçı. Eserleri New York'tan Londra ve Paris'e kadar en önemli müzelerde sergilendi. Ancak Türkiye'de pek tanınmayan Akakçe, günlük yaşamını ve yeni projelerini SABAH Pazar'a anlattı..
Uluslararası sanat ve basın camiası, İstanbul Galatasaray'daki Galerist'te izlenen son sergisi 'Definition/Tarif' ile iki yıl aradan sonra İstanbul sanat ortamıyla buluşan Haluk Akakçe'ye daha fazla ilgi gösteriyor. Bunun son örneği, Sunday Times Culture dergisinin ağustos sayısında, kendisinden detaylı söz eden üç sayfalık bir yazı oldu. Yazıdan öğrendiğimiz kadarıyla, yaşamını Londra'da sürdürdüğü sırada moda editörü dostu, Londralı ev arkadaşı Isabella Blow'u acı bir şekilde kaybeden Akakçe, son haftalarını yoğun bir tempoyla yeni projeleri arasında mekik dokuyarak geçiriyor. Bugüne kadar aralarında Tate Britain, Guggenheim ve Whitney Müzesi'nin de yer aldığı birçok mekânda eserleri sergilenen sanatçı, yeni yılda yine ilginç bir projeye imza atacak. Akakçe bu kez Londra Bloomsbury bölgesinde bir kilisenin dev camına, üstelik de kalıcı olarak imzasını bırakacak.

- Bir anda yükselişe geçtiğiniz düşünülüyor. Sanıyorum, arkanızda kimse de yoktu yola çıktığınızda?
-
Arkamda hiç kimse yoktu. Isabella Blow ile de çok tesadüf eseri tanıştık esasında. Ben Londra'da dokuz aylık bir sanatçı programına davet edilmiştim. Vizem de bir yıllıktı, program haricinde üç ay daha kalmak isterken, bir yer daha aramaya başladım. Isabella ve eşi, o dönemde ayrılıyorlardı ve ikisi de o evde yaşamıyorlardı. Ben de o evde bir oda tutmak üzere gittim; ama önce, (Issy'nin) eski eşiyle tanıştım. Sonra kendisi, benim taşınmama birkaç gün kala bana, "Ben de seninle aynı eve taşınmak istiyorum; senin için mahsuru yoksa tabii," dedi. Ben ona, daha taşınmadığımı ve isterse hiç yerleşmeyeceğimi de söyledim. Birbirimizi tanımıyorduk. Çok büyük bir ev de değildi hani. İlk defa buluştuk ve sonunda, iyi anlaştık.

ÇİZİME KARŞILIK ŞAPKA
- Son dönemde sizi özellikle başınızdaki ilginç şapka - heykellerle çekilmiş haber, fotoğraf ve afişlerde görüyoruz.
- Isabella Blow'un bunda büyük etkisi oldu. Philip Treacy isimli bu tasarımcıyı benimle Issy tanıştırmıştı ve bu sanatçının atölyesi de benim stüdyoma çok yakındı. Birkaç aydır çok sık görüşüyorduk. Treacy, eğer tanıdığı insan ona ilham ve bir değer atfediyorsa, o kişiye özel şapka - heykeller yapıyor. Kendisi bunları elle yapıyor. Ve ondan bu şapkaları alabilmek de zordur. Ama ben onunla çizimlerim karşılığında şapka değiş tokuşu yapıyorum. Treacy'nin hayal gücü ve tasarımları çok geniş. O yüzden de çok seviyorum. Tabii Isabella'yı da bu şapkaları takarak bir şekilde anmış oluyorum. Galerist sergimin afişindeki kanatlı şapka da iki saatte onun elinden çıkmıştır. Türkiye'ye gelişimden önce yapıldı bu şapka. Treacy, sergi için de Marilyn Monroe'nun dudağı üzerinden hazırladığı bir şapka yaptı, ama Türkiye gümrüğüne takıldı. Ben bu sanatsal objeleri çok seviyorum. Dışarı bu şapkayla çıktığınızda insanların yüzüne bir gülümseme geliyor. Cesaretiniz ve espri anlayışınız da varsa, çok eğlenceli oluyor bu şapkaları takmak...
Haberin fotoğrafları