kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Eylül 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

'Türkiye'de çok az kolleksiyoner var'

16.09.2007
- Sizi hiç tanımayan birine, kendinizi kısaca nasıl tanıtırsınız ?
- 1970'te Ankara'da dünyaya geldim. Çankaya İlkokulu ve liseden sonra Bilkent Üniversitesi'nde mimari eğitimi aldım. Sonra bursla Chicago Sanat Enstitüsü'ne giderek yüksek lisans programını tamamladım. Video ve performans sanatı üzerineydi. Sonra New York'a taşınarak mimar olarak çalışmaya başladım.

- Türkiye'deki ve yurt dışındaki sanat piyasası arasında ne tür ilişkiler var sizce ?
- Yurt dışındaki koleksiyoncuların büyük olanlarının bir kısmını biliyorum ama burada genelde daha sınırlı bir alıcı kitlesi var. İşimi alan koleksiyoncuların kim olduklarını biliyorum. Sanıyorum Eczacıbaşı ailesi ya da Saruhan Doğan, Ebru Özdemir, Aziz Karadeniz gibi kişiler.. Bayağı alıcı var burada da.

- Yurt dışındaki faaliyetleriniz, Türkiye'dekilerden fazla mı yoksa?
-
Yoo, esasında İstanbul'da iki seneden fazladır sergi açmamıştım.

- Günlük hayatınız nasıl şekilleniyor?
- Dönemine göre. Meselâ şu anda, Seyrantepe'deki marangozhaneye, rölyef işlerimi üretmek üzere gidiyorum. Büyük zamanım orada geçiyor. Geç saatlere kadar çalışıyorum. Sonra dönüyorum. Buradaki hayatım içinde bir iki saat uyuyarak, kalkıp çalışıyorum. Öğlen uyuyorum... Değişiyor iş yoğunluğuna göre.

- Peki ya Londra'da?
- Londra'da iken de evimi özlüyorum. Dönüp baktığım zaman ise, şu anda geride bıraktığım kayıpları düşününce orayı çok fazla düşünmemeye çalışıyorum. Şu anda bir süre böyle devam etmek istiyorum. Bir asistanım yok ama sergi bazında serbest asistan tutuyorum. Bunun dışında ise her şey kaldı mı kalır. Faturaları bile açmam. Elektrik ödemedim diye karanlıkta kaldığımı bile hatırlarım. Herşey birikir yani. O tip şeyler hiç ilgimi çekmiyor nedense. Hiçbir şey yapmadığım zaman, davetten davete, arkadaştan arkadaşa geziyorum. Sinemaya çok gidiyorum. Sonuçta Londra'da çok fazla etkinlik oluyor. Son altı ayım çok acayip geçti. Yalnız yaşıyorum. Zaten arkadaşım Issy rahatsızdı ve birkaç kez intihar girişimi olmuştu. Sonunda da intihar etti zaten. Daha sonra, videolarımda sesle ilgilenen arkadaşım kalp krizi geçirdi. Arkasından Las Vegas, Londra ve Paris ile Atina, ardından da Zürih sergisinin trafiği başladı. Çok yoğun ve stresli bu dönemimde hiç çalışamadım. Zordu.

- Ya geceleri... Sanatçılar gece çalışır diye bilinir...
- Normalde geceleri uyumam. Eskiden gelen bir alışkanlık bu. Geceleri çalışmak, bana kazanılmış zaman gibi geliyor. Küçüklüğümden beri böyleydi. Sabah kalktığımda, sanki bir mucize olmuş da ortaya çıkmış gibi gelir. Onun dışında gece hayatını çok seviyorum.