Medyanın ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın yıllardır tekrarlamaktan bıkmadığı klişe başlığı referans alırsak, 15 milyon öğrenci ve 600 bin öğretmen için bugün "Ders zili çalıyor!" 600 bin öğretmen? Hayır. Sayıları 800 bini aşıyor.
Ama 200 bini bugün çocuklarını, yeğenlerini, kuzenlerini okula götürecek, teslim edecek ve meslektaşlarının "Bu yıl da mı atamanız çıkmadı", "Sabredin", "Üzgünüm hocam" cümleleri eşliğinde, bükük boyunları ve yaşlı gözleriyle ayrılacaklar.
Kimi sınıf yerine kahveye gidecek. Kimi evde odasına kapanacak. Kimi kader ortağı meslektaşıyla buluşacak. Kimi kim bilir nerede başını duvarlara vuracak.
Hangi birini sayalım Bugün "Ders zili" çalmayacak o 200 bini aşkın öğretmenden biri
"1995'te ailemin ilk üniversite okuyanı olma gururunun yerini, bu tercihimin yanlış olduğu kuşkusu almaya başladı" diyen Metin Nas.
Biri 27 yaş sınırına dayanan ve bir sonraki KPSS'de kazansa ve kontenjan tombalasından çıksa bile "Yaş haddi"nden ötürü geri çevrilme korkusuyla uykuları kaçan Munise Demir.
Biri 7 yıldır atama bekleyen ve
"Artık hayallerimi, umutlarımı silip attım" diyen Hatice Uğurlu.
Biri
"Yaşamdaki tek amacım oğlumun kirpiklerini yere değdirmeden, onur, şeref ve namus gibi kutsal değerlere sahip erdemli bir adam olarak yetiştirmek" diyen, hiçbir sosyal hakka sahip olmadan ayda 400 liraya ücretli öğretmenlik yapan Aydan Ay.
Biri "Çocuklarım büyüyor ama ben yıllardır atama bekliyorum" diyen Melek Yalçın.
Biri
"Bu sistemde hiçbir zaman öğretmen olamayacağız. Çektiğimiz her şey boşmuş" diye pes eden Nevra Yakut.
Biri "Kız arkadaşım çalışıyor ama benim işim olmadığı için evlenemiyoruz" diyen, derdini açtığı iktidar partisinin Milli Görüşçü kanadının çok ünlü bir milletvekilinden
"Boş ver. Evlen. Kızın anasının-babasının kucağına bir torun ver. Senden iş falan istemezler" öğüdü alan Burak Yurdakul.
Biri
"Üniversiteden 4 yıl önce mezun oldum. Formasyon, yüksek lisans ve birçok yolu denedim ama işsizim" diyen matematik öğretmeni Sefa Akdemir.
Biri 7 yıldır atama bekleyen 2000 yılı beden eğitimi mezunu Aslı Çelik.
Biri "Atanmak bir yana, öğrenim kredilerini nasıl ödeyeceğimin derdime düştüm" diyen İbrahim Tiryaki.
Biri elektrik öğretmenliğine 7 yıldır kontenjan bekleyen Erol Karademir.
Biri 5 yıldır tarlalarda karın tokluğuna çapa sallayan İhsan Gürler.
Biri kasiyerlik yapan ve müşterilerinin "Öğretmen hanım" diye seslendikleri Fatma Közülce.
Rüyalarla avunmak 200 bin meslekli işsizin hangi birini sayalım? Hangisini teselli edelim? Üstelik bakanlığın da, YÖK'ün de hiçbir umut ışığı yak(a)madığı bir dönemde.
Üstelik YÖK'ün "Öğretmen yetiştirme ve eğitim fakülteleri" raporunda, hiçbir kalıcı çözümün önerilmediği bir süreçte.
Ya ekim-kasım aylarında içinizden 10 binine piyango (yoksa amorti mi demeliyiz) vuracağı sözleşmeli öğretmen atamalarını bekleyeceksiniz.
Ya çiftçi, kasiyer, esnaf gibi yöneldiğiniz alternatif mesleklerde kalıcı olduğunuzu kabulleneceksiniz.
Ya ev hanımı olma, varlıklı bir aileye damat gitme seçeneğine yöneleceksiniz.
Ya da Danıştay'ın "KPSS'ye girenlerin devlet memuriyeti için 27 yaşından gün almamış olma" şartını iptal eden kararıyla umutlarınızı tazeleyeceksiniz. Bu yıl olmadı gelecek yıl. Olmazsa 2010'da, o da olmazsa 2020'de.
Üzgünüz işsiz öğretmenlerimiz. Siz Atatürk'ün yeni kuşakları emanet ettiği eğitimciler ordusuna katılamayacaksınız. O amaçla yetiştirildiğiniz halde.
Ellerinizden saygıyla öpmekten başka size sunacak bir şeyimiz yok. Devlet adına özür dileriz.
Yayın tarihi: 17 Eylül 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/17//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.